T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Mesut Yılmaz'a 'oksijen çadırı' yani ANAP'ın 'kollektif intiharı'…

ANAP Kongresi'ne 48 saat kaldı. Bu kongre, Mesut Yılmaz'ı genel başkanlığa getiren 1991'deki o ilginç kongreden bu yana, ANAP'ın tartışmasız en önemli kongresi olacak.

Sebebi basit. Bu kongre ile ANAP ya 'intihar' kararı verecek veya yaşamak için yeniden umutlanacak. Partinin başında 10 yıldır bulunan ve her seçimde blok blok oy erozyonu ile, Türkiye'nin 1980'lerine damgasını vurmuş koca partiyi eriten Mesut Yılmaz, yine genel başkan seçilirse; çok büyük ihtimalle ANAP Parlamento'ya ve giderek Türkiye'ye veda edecek.

Cumhuriyetin kurucu partisi CHP'nin bile 'baraj altı' kaldığı bir Türkiye konjonktüründe, öylesine sağlam ve derine inen kökleri bulunmayan ve üstelik CHP gibi bir 'ideolojik yapı'dan da yoksun olan ANAP'ın yokolması, olmayacak bir şey değildir.

ANAP'ın Mesut Yılmaz'ın devam edecek genel başkanlığında varolabilmesinin tek şansı, barajın yüzde 5'lere çekilmesi olduğunu düşünenler var. Bu, ancak DSP ile birlikte yeni yasama döneminde büyük gayretlerle çıkarılabilecek bir yasayla mümkün. Böyle bir yasanın çıkabileceğinin garantisi olmadığı gibi, Mesut Yılmaz'lı ANAP'ın yüzde 5'e inmiş bir 'baraj'la dahi, Parlamento'da temsilinin garantisi yok.

DSP, şu sıralarda yüzde 3'lerde can çekişiyor. ANAP ise yüzde 4'lerde. Her geçen gün, bu oranları daha da aşağı çekiyor. Eğer Türkiye, önümüzdeki bir yıllık vadede seçime giderse, Mesut Yılmaz'lı ANAP'ın yüzde 5'i tutturarak parlamentoya girmesi sürpriz olabilir.

Mesut Yılmaz'ın neredeyse tek güvencesi, 'aileye sadık' varsayılarak saptanan delegeler. Delegeler arasında Karadeniz ağırlığı ortada. İstanbul'un 150 delegesinden 65'inin Trabzonlu, 40'ının Rizeli olduğu bildiriliyor. Ne var ki, Tayyip Erdoğan rüzgarı ve bu arada Eyüp Aşık'ın da genel başkan adayları arasına ismini yazdırması, Mesut Yılmaz'ın 'Karadeniz güvencesi'ni de zora soktu.

'Karadeniz güvencesi'nin sarsıntıya girmesini dengeleyecek olan 'İstanbul sermayesi'nin ve 'tekelci medya'nın desteği olmalı. Nitekim, Mesut Yılmaz'ın en ciddi rakibi olarak görünen Lütfullah Kayalar'ın sıkıntısı da burada. O yüzden, Kayalar, tüm enerjisini Anadolu'ya verdi ve 'gayet olumlu sinyaller' aldığı anlaşılıyor.

İstanbul sermayesi ve 'yoz evladı' tekelci medya, Tayyip Erdoğan rüzgarından fena halde endişeli. Ancak, İstanbul sermayesinin 'siyasi şuuru' hâlâ o kadar zayıf ki, ya partisiz Kemal Derviş'te 'beyaz atlı prensi'ni aramak istiyor veya ANAP'ta -'sınıfsal refleks'le olsa gerek- Mesut Yılmaz'dan medet ummaya kendini mahkum hissediyor.

'Şuursuzluk'un zirve noktası da bu. Eğer Tayyip Erdoğan'dan ve arkasından sürükleyeceğini sandığı 'anonim kitleler'den bu kadar ürküyorsanız, Mesut Yılmaz'a destek olmak tam da bu ihtimali güçlendiriyor. Çünkü, Mesut Yılmaz'ın yeniden genel başkan seçilmesinin, ANAP'ın daha da ufalanmasına yol açacağından, hatta partinin birçok belediye başkanının da kongre sonrası koparak 'Yenilikçi hareket'e iltihak edeceğinden kimsenin kuşkusu yok.

Yani, Mesut Yılmaz'a verilecek destek; aslında Tayyip Erdoğan hareketine verilecek destektir. Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının, Mesut Yılmaz'ın genel başkan seçilmesi için dua etmeleri normal sayılmalıdır. Zaten eriyen ANAP, Mesut Yılmaz'ın yeniden genel başkan seçilmesiyle artık 'buharlaşma' sürecine girecektir ve bundan en fazla 'Yenilikçi hareket'in yararlanacağı muhakkaktır.

Bunu Mesut Yılmaz da gördüğü için, elindeki tüm araçlarla Tayyip Erdoğan'ın üzerine gitmeye, bu arada 'Yenilikçi hareket'i güçlendirecek tüm dinamiklerin önünü kesmeye çalışmaktadır. Yeni Şafak'a yönelik çok boyutlu ve kirli saldırıların ardında, bu 'hesaplar' yatıyor. Süleyman Demirel'i bertaraf edip Cumhurbaşkanı seçilme niyeti sırasında gerçekleştirilen ve kokuları şimdi şimdi çıkan 'çirkin bağlantılar', Mesut Yılmaz'ın 'siyasi yaşam çırpınışları'yla ilgili olarak 'tekelci medya' aracılığıyla yeniden sahneye konuyor.

Mesut Yılmaz'ın ANAP genel başkanı olarak siyasi yaşamına devam etmesi, hernekadar 'Yenilikçi hareket'in işine geliyorsa da, 'paradoksal biçimde' Türkiye'nin bir 'demokrasi sorunu' haline gelmiştir.

Türkiye'deki ağır 'ekonomik kriz'in kökeninde dahi 'siyasi kriz'in yattığı değerlendirmesi bugün artık bir 'konsensüs' konusu. 'Siyasi kriz'in çözümü, siyasi yapının 'yenilenmesi'nden geçiyor ve bunun başında Mesut Yılmaz'ın ANAP'ın başından uzaklaştırılması ve böylece ANAP'ın yenilenmesiyle mümkün olabilecek. Bu yönüyle, 48 saat sonraki ANAP Kongresi, tüm Türkiye'nin ilgi alanındadır.

Lütfullah Kayalar'ın şu saptamaları yerindedir: "Eğer kongrede Yılmaz kazanırsa artı ne getirecek merak ediyorum. ANAP sürekli erime içindedir. Siyasetteki en kötü olay, umut ışığı yakamamaktır. Gelecek ile ilgili ümit vermiyorsanız, partinin geleceği kuraklıktır. Halk 4 seçimden beri ANAP'ı protesto ediyor. Bu bir mesajdır. Bu mesajı anlamamakta direnirlerse, önümüzdeki seçimlerde ANAP, Meclis'e giremez. Ben Yılmaz ile yarışmıyorum. Yılmaz başarısız olmuştur, bu net bir başarısızlıktır. Yılmaz Türkiye'yi hissetmiyor. Bu nedenle onunla yarışmanın anlamı yok."

ANAP kongre delegeleri, Mesut Yılmaz'ı 'oksijen çadırı'na sokarak yaşatmayı ve dolayısıyla 'kollektif intihar'ı mı seçecekler; yoksa Lütfullah Kayalar kadar partilerine mi bağlılar , göreceğiz…


2 Ağustos 2001
Perşembe
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED