T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
11 Eylül, Türkiye, Müslümanlar...

Ünlü Fransız 'İslamcılar' uzmanı Gilles Keppel, dün gün boyu NTV'de kendisine yöneltilen ve gerek elektronik postayla gelen, gerekse doğrudan sözlü sorulara cevaplar verdi. Gilles Keppel, 'İslam'dan ziyade 'İslamcılar' uzmanı. Türkiye'de bazı kesimler, Türkiye'nin 'Müslüman kimliği'ni unutup, 'İslam'ı dahi Müslüman olmayanlardan öğrendikleri için, Gilles Keppel'ı 'İslam uzmanı' sanarlar. Bu, Türkiye'ye özgü bir çarpıklık…

Ancak, Gilles Keppel'in 'İslamcılar' konusunda gerçekten önemli bir uzman olduğu da tartışılmaz. Kendisine dün sorulan sorular izlendiğinde, Türkiye'nin kamuoyunun kafasının 11 Eylül'den bu yana ne kadar allak bullak olduğu ayan beyan görünüyordu. Keppel'e kim soru sorduysa 'meşrebi'ne göre sordu. Bazıları, 11 Eylül'ün ardından tüm dünyada başlayan sürecin bir 'global 28 Şubat' sayılıp sayılmayacağını merak ediyordu. Gilles Keppel, bu sorulara çok şaşırdı. 28 Şubat'ın Türkiye'nin bir 'iç politika düzenlemesi' olduğunu, üstelik 'Erbakan hükümetinin terörizmle suçlanmadığını' belirterek, Türkiye'deki '28 Şubat süreci' ile 11 Eylül 2001'den sonra uluslararası sahnede meydana gelen gelişmeler arasında 'hiçbir ilişki ve benzerlik olmadığı'nı vurguladı.

Bu konuda 'Global 28 Şubat Safsatası' başlıklı bir yazı yazmış birisi olarak, böyle bir soruya muhatap olduğu için şaşıran Keppel çapında bir uzmanın gözlemleri beni hiç şaşırtmadı. Duygularına esir olmayan ve serinkanlı düşünme ve tahlil yeteneklerini yitirmemiş hiç kimse, Türkiye'nin 28 Şubat'ı ile dünyanın 11 Eylül'ü arasında zaten bağlantı kurmaz ve kuramaz…

Gilles Keppel'e Saadet Partisi milletvekili sıfatını taşıyanlardan 'İslam referansı' ile hareket eden bazı kişilere uzanan yelpazede ısrarla yönelen soru ise 'İslami terör' sözcüklerine ilişkin 'görüşleri'ne ilişkindi. Soruları soranlar, 'İslam' ve 'terörizm'in yanyana getirilemeyeceğinin altını çiziyorlardı ve bu yaklaşımlarında haklıydılar. Ancak, Keppel'in cevabı, bizim 'İslami çevreler'in bir türlü anlamaya yanaşmadığı bir 'durum'u ifade ediyordu. Keppel, mealen, 'Bu soruyu İslamcı çevrelerin cevaplandırması gerekir. Terörizme karşı kesin bir tavır ortaya koydukları takdirde ve ölçüde 'İslami terör' sözcüklerini anlamsız bırakırlar' dedi. Bu, Usame bin Laden'den Taliban'a uzanan çizgi ile İslam arasında 'kalın ve aşılmaz' çizgiler çekmeyi gerektiriyor. Keppel, bunu söyledi.

İki haftadır Türkiye'deki İslami çevrelerden yükselen sesler, akıtılan mürekkep, bu 'yapılması gereken'i yapmıyor. 11 Eylül'deki misli görülmemiş 'terörist saldırı'nın tetiklediği gelişmelerin 'İslam coğrafyası' üzerinde odaklandığı besbelli. Müslümanların, bundan 'kaygı duymaları' da haklı ve anlaşılabilir bir duygu. Ne var ki, Usame bin Laden ve Taliban benzerleriyle İslam arasında 'kalın ve aşılmaz çizgiler' çekilmesine yönelmek ve Türkiye'yi 'dünyanın geleceği'nde 'Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı' bir ülke olarak, 'özel bir yer'e oturtabilmek şansını değerlendirmek yerine; Türkiye'nin İslami çevreleri, 'terörist saldırılar'ın hedefi Amerika'ya yönelik bir 'kör öfke'ye kendilerini kaptırdılar. Usame bin Laden'i adeta bir 'Müslüman Che Guevara' olarak görme eğilimi zihinlerine yayıldı.

Bunlara işaret edildiğinde ve uyarıldıklarında ise asabiyete kapılıyorlar. 'Mevdudi ve Fazlurrahman' metaforu da, bu duruma ilişkin bir 'teşhis'ten kaynaklanıyordu. Türkiye'nin İslami düşüncesi, kendisini 'selefi' köklerden ayıkladığı ve 'referans kaynakları'nı Seyyid Kutb ve Mevdudi gibilerinden ayırdığı vakit, Türkiye'nin de, İslam Dünyası'nın de önünü açabilecek. 11 Eylül'ü bunun da 'miladı' olarak değerlendirmek mümkün…

Kimi zaman sergilediği 'bilge' görüşleriyle duragan zihinleri sarsan Çetin Altan, dün şöyle diyordu:

"6 milyar nüfuslu yeryüzündeki 'çağdaş vitrin mozaik'i ne bir göz atalım:

1. Budist Japonya bu mozaik'in içinde…

2. Yahudi İsrail bu mozaik'in içinde…

3. Ortodoks Rusya, Yunanistan bu mozaik'in içinde…

4. Protestan Almanya, İsveç, Hollanda, ABD v.s… Bu mozaik'in içinde…

5. Katolik Fransa, İspanya, İtalya, Belçika, Portekiz v.s… Bu mozaik'in içinde…

Tepeden bakıldığında, sadece hangi 'kutsal inanç' yok bu mozaik'in içinde?

1 milyar 300 milyonu aşkın nüfuslu İslam kesimi… İslam'ın da 'çağdaş vitrin mozaik'ine katılması gerekiyor. NATO'nun da tek Müslüman üyesi olan Türkiye, en yatkın ve yakın aday 'çağdaş vitrin'e girmeye…

Soğuk Savaş döneminde Washington'un; Sovyet sınırında kendisinden yana ucuz bir insan deposu olarak gördüğü, Türkiye, yine Washington'un gözünde konum değiştiriyor. Türkiye 'çağdaş vitrin mozaik'inde, hem İslam'ı temsil eden bir ülke, hem de tüm İslam aleminin, zamanla imreneceği bir model olmalı."

Çetin Altan tıpkı bizim gibi, 11 Eylül'le ortaya çıkan 'durum'u "'Statükocular' ile 'değişimciler'in yeni bir çatışma alanı" olarak görüyor ve bizim kanımızı paylaşıyor: "Hiç kuşkusuz ikinciler galip gelecek yine…"

İslam'ı fosilleştiren ve bir 'hayat dini' olmaktan çıkarıp 'baskı rejimi' haline sokan 'Taliban zihniyeti' ve onunla 'ideolojik akrabalık' içindeki 'selefilik' 21.Yüzyıl'da kazanabilir mi? 21. Yüzyıl'ı kazanabilir mi?

Dünya değişecek. 11 Eylül 2001'den sonra bu kaçınılmaz.

Nasıl ve neden mi? Yarın anlatalım…


27 Eylül 2001
Perşembe
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED