YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan


  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Başörtülü ziyaretler

Geçen haftam, yoğun başörtülü öğrenci heyetlerini kabulle geçti. Konya'dan üniversiteli ve İHL'li 10 kişilik bir grup, sonra Kadıköy İHL'den bir grup, sonra Marmara İlahiyat öğrencileri ve nihayet Cumartesi günü ÖNDER'in burslu öğrencileri ile bir görüşme...

Görüşmelerim şunu bir kere daha ortaya koydu ki, açık yara hali devam ediyor. Kimse "bu işi bitirdik" demesin. Bu iş ne kimi öğrencilere başlarını açtırmakla bitiyor, ne de başını açmamakta direneni üniversite sıralarından kovmakla... derin bir küskünlük çizgisi, toplum bünyesini sarıyor.

Konya'dan gelen öğrenciler, Selçuk Üniversitesi öğrenci mevcudunun 53 bin olduğunu, bunun 14 binini başörtülü öğrencilerin oluşturduğunu söylediler. Bundan bazıları tehdit çıkardılar. Oysa bundan kız çocuklarının eğitime yönelmesinin başarıldığı sonucu da çıkarılabilir ve sevinç duyulabilirdi. "Tehdit" algılaması, yasakları getirdi ve bu 14 binlik kız öğrenci topluluğu perişan edildi.

Bir olay anlattılar yasağın hangi boyutlarda sürdüğünü örneklemek için:

-Bazı öğrenci arkadaşlarımız yasağı içine sindiremediği, okuldan da kopamadığı için peruk takarak derslere girmeye başladılar. Oysa şimdi kampüs içinde peruk kontrolü başladı. Bir öğretim üyesi derste, önceleri başörtüsü takan arkadaşımızın yanına geliyor, başındaki peruğu tutup kaldırıyor. Bunu tam yedi kere tekrar ediyor. Öğrenci, arkadaşlarının yanında perişan oluyor.

Konyalı İHL öğrencilerinden daha dramatik olaylar dinledim. Küçücük dünyaları nasıl tarümar edilmişti. Böcek gibi izlendiklerini anlatıyorlardı, ya da kedi-fare oyununda fare rolüne itildiklerini...

Karşılarında kim vardı?

Bunlar postmodern darbenin postmodern işkence yöntemleri olmalı.

Öğrenciler, başka yazarları da ziyaret ediyor, e-mailllerle onlara ulaşmaya çalışıyorlar.

Hemen tüm görüşmelerimde, Ertuğrul Özkök'ün peşpeşe iki yazısının onlarda nasıl sevinçler uyandırdığına tanık oldum. Perihan Mağden'in kendisine gelen bir e-maili cevaplandırırken sergilediği duygu yoğunluğunu gönülden alkışladıklarını gördüm. Konyalı bir öğrencinin e-mailine cevap vermişti Perihan Mağden ve o maili atan genç kız, beni ziyaretinde, bu küçücük anlaşılma jestlerinden nasıl mutlu olduğunu anlatıyordu.

Kadıköy İHL'nin öğrencileri, okul açılışında bir kâbusla karşılaşmaya hazırlanır gibiydiler. Ufuk kapkaranlıktı. Dev güçler karşısında kendilerini yapayalnız hissediyorlardı. Yaşları 15-16'ydı en çok ve derin bir kuşatmanın içinde bulmuşlardı kendilerini...

Kimse bu yasaklarla Türkiye'de başörtüsü sancısının biteceğini sanmasın. Bu, 2001 yılında, tüm dünyada demokrasi, insan hakları, bireyin yükselişi gibi değerlerin önemsendiği bir zamanda, bir topluma kültür devrimi dayatmak demek ve bunu bu ülke insanı kabul etmez.

Konya'da Yeni Şafak'ın kuruluş yıldönümünde yaptığım konuşmada biraz da "fantezi" olarak "Yakında Ertuğrul Özkök de andıçlanır ve bizde yazmaya başlarsa şaşmayın. Çünkü orada kendi arkadaşlarını andıçlayanlar var" dedim. Salon coşkulu bir biçimde alkışladı bu sözü. Anadolu insanı, bir barış adımını nasıl susamışlıkla karşılıyor, onu gördüm temaslarımda. Ertuğrul Özkök, şaşırtmış insanları... Ceviz Kabuğu programında, iki başörtülü öğrenciye telefonla da olsa konuşma imkanı verilmesi yeterli bulunuyor. Karşıda "azıcık demokrasi"ye, "azıcık insan hakları"na bile kanaat eden bir topluluk var. Belki de asıl kusurları bu, bu insanların. İnsan haklarını bir Cumhurbaşkanı, bir Genelkurmay Başkanı, bir siyasetçi, bir büyük işadamı ile eşit biçimde paylaşılacak bir hak gibi değil, birilerinin kontrolünde bulunan ve dilediklerine verecekleri bir lütuf gibi algılamaları...Ne yazık ki toplumumuzun genel anlayışı bu ve ne yazık ki, kimileri bu lütfu elinde bulundurduğuna inanıyor ve kendilerinde, toplumun belirli kesimlerini bundan mahrum etme hakkını görüyor.

Şu çok net bir gerçek: Başörtüsü yasağı toplum-devlet ilişkilerini derinden yaralayan bir olgu. Bunu önemseyen herkes, bir kere daha düşünmeli yasak üzerinde. Herkes, bütün kurumlar güven notlarındaki aşınmaya bir kere daha bakmalı. "Yasakta kararlı olursak bir süre sonra içlerine sindirirler" yaklaşımı, gerçekçi değil. Kur'an'ı, ya da bu toplumun Kur'an'la ilişkisini değiştiremiyorsanız boşuna uğraşmayın. İnsanlar Kur'an'ı okuyacak, yarın yeniden hayatları ile Kur'an arasında buluşmalar gerçekleşecek.

Bence Ertuğrul Özkök, doğru yapmıştı. Başörtüsü gerçeğine doğru sağlıklı bir adım atmıştı ve eminim onun toplumsal karşılığını bulmuştur. Belki de klasik okurlarını şaşırtmıştır ama doğru olan budur. Ben biraz, Özkök'ün yazısının bu ülkenin dindar insanlarını da şaşırttığını biliyorum. Onların şaşırması da hayra alamettir. Çünkü hep yargılayan dünyadan bir dost adım söz konusudur.

Ziyaretime gelen öğrencilere "kendinizi anlatmaya devam edin" dedim genellikle. İnsanların yürek kapılarını çalın. İnsanların yüreklerinden ümidinizi kesmeyin. Türkiye, toplumsal barışı arıyorsa er geç sizi anlayacaktır."

Öteki cenaha da "yüreklerinizin kapısını kapatmayın" çağrısında bulunmak istiyorum. Çünkü o çocuklar yüreklerinizin var olduğuna inanıyorlar ve oranın kapısını tıklatıyorlar...


5.ŞUBAT.2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...