YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Bravo vallahi.. İyi iş başardılar!..

Öyle saçma-sapan ve anlamsız bir "tablo" sundu ki "28 Şubatçılar", şimdi siyaset de, devlet de, toplum da, yaratılan açmazın içinden çıkamıyor.

Bu "tablo"ya göre, Türkiye'de iki cephe karşı-karşıyaydı..

Birinci cephe, şeriatçılardan, liboşlardan, numaralı cumhuriyetçilerden, bölücülerden ve benzer tüm "tehdit-tehlike" oluşturan kesimlerin kurduğu ittifaktan meydana geliyordu..

İkinci cephe ise, "Cumhuriyet Muhafızları"ydı.

Bu cephe, Batı Çalışma Grubu, medya karteli, TÜSİAD, YÖK ve zorla başı örtülmekten korkan kentli kadınlar ile laikçi erkeklerden oluşan ittifak içinde birleşmişti..

"Cumhuriyet Muhafızları", rejimi tehdit ve tehlikelere karşı korumak için, gerekli herşeyi yapmayı göze almıştı.. Kartel medyası, bu cephenin vurucu gücüydü. Yıpratma ve suçlama kampanyaları ile, "düşmanlar" susturuluyordu..

Bu saçma-sapan tablonun yaratıcıları, şimdi yaptıkları işin yanlışlığını anlamış olsalar bile, çıkış yolu bulamıyorlar..

Sanal bir post-modern çatışma ortamının yorgunluğunu taşıyan Türkiye, "28 Şubat" döneminde krizlere sürüklenen ekonominin, hortumlanan bankaların, devletle halkın arasının açılmasının ve temel kurumlara karşı doğan toplumsal güvensizliğin ağırlığını yüklendi..

Toplumdaki çoğulculuğu, farklılıkları, inançları ve gelenekleri "tehlike" olarak görüp, bunu medya aracılığı ile bir "fobi" haline getiren ve kamuoyuna pompalayan 28 Şubatçılar, yarattıkları tablonun altında, herhalde eziliyorlar.

İşte üniversitelerin hali.. "Başörtüsü"nden başka hiçbir bilimsel endişeleri yok sanki..

İşte siyaset.. 28 Şubat rejiminde yer alan şaibeli icraat, bir kâbus gibi, politikacıların sırtında duruyor..

İşte ekonomi.. 28 Şubat döneminin yıldızları olan yeni-yetme bankacılar, şimdi, çeşitli kod adlı operasyonların hedefi..

Ve işte medya.. Yazılabilen konuların yazılamayanlardan daha az olduğu ve medya sermayesinin, bankacılıktan devlet ihalelerine kadar her işe karıştığı bir medya ortamı..

Cumhuriyeti ve laikliği korumak gerekçesi ile, sanki bir savaştaymış ve karşıda düşman kuvvetler varmış gibi post-modern çatışma ortamı yaratan 28 Şubatçılar, cumhuriyeti de, demokrasiyi de, laikliği de, ekonomiyi de, medyayı da, büyük açmazlara sürüklediler..

Medya, "kullanılma"nın bedelini, devlet mal ve parasından pay isteyerek almak istedi..

Siyaset ve medya, inter-aktif bir karşılıklı-bağımlılık içine girdi..

Şimdi ne siyaset, medyadaki yozlaşmanın, kartelleşmenin üzerine gidebiliyor. Ne de medya, varlık sebebinin gereğini yapıp, halk adına siyaseti denetleyebiliyor. Medyanın işi, muhalefete muhalefet etmek ve iktidarın imajını cilalamak..

Ne Güneydoğu sorununa, bir çözüm üretimi tartışılıyor.. Ne de başörtüsü kavgasının, sonsuza kadar sürmesini durduracak, demokratik ve laik bir formül tartışılabiliyor.

Ekonomik krizden bunalmış ve batık bankalardan kredi aldıkları için her an polise çağrılabilecek iş adamları ise, kendi işlerinden çok, "siyasi istikrar" adı verilen olayın kavgasını yapıyor.

Ve 28 Şubat'ın Cumhurbaşkanı Demirel, yeğeni dolayısıyla, aile fotoğrafındaki portreler arkasında, sessiz ve suskun oturuyor.

Bu tablonun ressamlarına, üstün hizmet madalyası verilmelidir.

ŞAKA

Bize IMF yeter!..

Ben olsam, ne "Kopenhag Kriterleri"ni, ne "Maasricht Kriterleri"ni isterdim.

Demokrasi, şeffaflık, serbest rekabet, insan hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü, kanun önünde eşitlik, bütçenin denetimi, kartellerin yasaklanması, kamu bankacılığına son verilmesi, v.b...

Bütün bunlar Türkiye için lükstür..

"Avrupa Birliği üyeliği", Türkiye için tehlikelidir..

Bize "IMF üyeliği" yeter!..

TEMİZLİK

Medya karteli dağılmalıdır!..

Eğer gerçekten temiz ve şeffaf bir Türkiye istiyorsak, "medya karteli" dağılmalıdır..

Türkiye'deki kokuşmuşluğun her aşamasında, şu ya da bu şekilde, medyanın adı, olaya karışmaktadır.

Bugün "bankalar olayı" gerçekten adil ve şeffaf biçimde ele alınacaksa, "medya-banko" ilişkileri de, mutlaka gündeme gelecektir..

Fakat "medya karteli"nin varlığı nedeniyle, farklı gazeteler de, anlamsız bir kader ortaklığı ile, birbirlerine ait haberleri kullanmamaktadır.. Ayıbı olmayanlar, ayıplılara bağımlıdır.

Ayrıca dağıtımda, reklam alanlarında, basın emeğinin dolaşımında, "medya karteli", gelişmiş dünyanın serbest rekabet kurallarını çiğnemektedir..

Bugün yargı önüne çıkan veya soruşturma konusu olan tüm kişiler, özellikle 28 Şubat döneminde, medya sermayesi ile beraber olmuşlar, alış-veriş yapmışlar, ortaklıklar kurmuşlardır.

28 Şubat'ın bürokratik ve siyasi fonksiyonerleri, laikliği korumak gerekçesi ile medyayı kullanırken, medya da onları kullanmıştır..

Özetle, Türkiye'de rejimin ve demokrasinin sağlığı, "medya karteli"nin dağılıp, sona ermesine bağlıdır.


17 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...