YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Filistin trajedisi ve Türkiye

Filistin'de, bir hafta içerisinde hayatını kaybedenlerin sayısı 100'ü aştı; bunların çoğu çocuk, bir kısmı da İsrail vatandaşı Arap, ancak hepsi Filistinli... Helikopterlerin de kullanıldığı kargaşalarda, tabanca, tüfek, ağır makinalı silahlardan çıkan kurşunlara, roketlere hedef oldu bu insanlar... İşin garabeti şurada: İsrail askerlerinin silâhlarından çıkan kurşunlarla 100'den fazla Filistinli'nin hayatını kaybettiği çatışmalar yüzünden, İsrail başbakanı, Filistinliler'e, "Çatışmaları sona erdirmek için" mühlet verip duruyor...

Ölen Filistinli, öldüren İsrailli, çatışmayı durdurma görevi Filistinli'de... Dahası, dünyanın en gelişkin silâhlarına sahip İsrail'in "Çatışmaları hemen durdurun" diye tehdit ettiği Filistinliler'in elinde çakaralmaz tabanca bile yok... Üzerlerine kurşun ve roket yağdıran silâhlara sapanla mukabele ediyor Filistinli çocuklar...

İsrail yönetiminin, Arafat'a yönelik, "Çatışmayı durdur" beklentisinin bir gerçekçiliği yok; Arafat'ın İsrail Silâhlı Kuvvetleri üzerinde bir etkisi bulunmuyor da ondan yok... Bir gün önce şehit düşenlerin cenazesini kaldırmak için düzenlenen merasimlerde atılan dinî sloganlara tahammülsüzlük gösteren İsrail askerleri, yeni şehitler verilmesine sebep olarak, gösterilerin ertesi gün de devam etmesini sağlamış oluyor. Arafat ne yapsın?

İsrail dünyanın gözü önünde bir vodvil sahneye koyuyor. Arkasında bulunduğunu düşündüğü medya gücünü kullanarak dünya kamuoyunu manipüle edeceği hesabında; Ortadoğu'yı kan gölüne çevirecek bir savaş başlatabileceği tehdidini savuruyor İsrail ve barış sürecini en nâzik noktasından kırmak istiyor... Başbakan Ehud Barak'ın bu çabasında yalnız olmadığı anlaşılıyor; İsrail devleti, bütünüyle, barış sürecine son verme kararına varmış gibi. Bunu resmen deklare edecek bir tek adım kaldı: Likud ve lideri Ariel Sharon'u işin içine resmen sokacak bir 'milli mutabakat hükümeti' kurulması...

Bugünler, daha 'barış süreci'nin mimarlarından Yitzak Rabin'in bir gösteri sırasında 'fanatik bir Yahudi' tarafından öldürülmesiyle mi hazırlandı acaba? Rabin'i izleyen Benjamin Netanyahu ve Ehud Barak'ın bütün dünyanın artık başarıya ulaşmasını beklediği 'barış süreci'ni berhava etmek için ellerinden geleni yaptıklarını görmemek için kör olmak gerekiyor... İsrailliler'in, sekiz yıllık başkanlığı döneminde 'Ortadoğu barış süreci'nin başarısına itibarını rehine etmiş Clinton yönetiminin gelecek ay yapılacak seçimle meşgul olmasından yararlanmak niyeti hemen sırıtıyor...

Barış sürecinin kilitlendiği "Kudüs'ün egemenliği sorunu", bazılarının sandığı gibi, Yasir Arafat'ın tâviz vermesiyle sonuçlanamaz. Kudüs, kutsal mahallerin bulunduğu alanlar, bütün dünya müslümanlığının ortak malıdır. Kudüs'te Yahudiler ile Hıristiyanlar'ın ibadet mahalleri, kentin İslâmî tarihi boyunca, yani yüzyıllardan beri, dindarların hizmetine açık tutulmaktadır. İsrail'in yapmak istediği, Mescid-i Aksa'nın da üzerinde bulunduğu Harem-i Şerif'in 'Yahudiliği' iddiasına kapı aralamaktır. İsrail'in, epey süredir devam ettirdiği arkeolojik kazılarla alttan alta yaptığı, şimdi de 'barış' adı altında (gerekirse 'savaş' çıkarma tehdidine başvurularak) gerçekleştirilmeye çalışılıyor...

Yetkililerin uzaktan ve göz ucuyla seyretmeyi yeğledikleri bu gelişme, sadece dünyanın en önemli askerî güçlerinden birinin silâhsız sivilleri ve çocukları katletmesinin hepimizde bıraktığı tiksindirici etkisi veya üzerinde kavga çıkan mahallerin Osmanlı geçmişi sebebiyle değil, geniş bir bölgeyi kana boğabilecek potansiyeli içinde barındırdığı için de Türkiye açısından çok önemlidir. Önemli bir başka yön de şu: Mazlumların lehinde ses çıkartmadıkça, Türkiye, İsrail'le askerî ittifakı yüzünden, zâlimin yanında yer aldığı görüntüsünü dünya kamuoyuna yansıtmış oluyor...

Türk dış politikasının, işlevsizliği ve ideolojik vesayeti yüzünden, millî çıkarları zedeler bir biçim aldığı iyice sırıtmaya başladı. 28 Şubat, içeride baskıcılığı sağlamak için, psikolojik savaş yöntemi olarak, koyu bir 'Arap düşmanlığı' da zerk etti topluma; kendi topraklarında 'iç düşman' barındıran İsrail'in 'stratejik konsepti'ni aynen benimsemekte de tereddüt etmedi. Bu ilkesel beraberlik, dıştan bakanlar gözünde, Türkiye'yi İsrail'in yanı başına yerleştiriyor...

Cumhurbaşkanı Sezer, başbakan Ecevit, dışişleri bakanı Cem ve bütün ilgililer, anlamsız telefon trafiğine son verip Filistin'deki trajediyi sona erdirmek için kolları gerçekten sıvamalılar...


11 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...