YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Gündem

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 


GAZETECİ UMUR TALU İLE MEDYA ÜZERİNE KONUŞTUK

'Medya haberi seçer sonra da yamultur'

Vatandaş, medyadan rahat ve özgür bilgi alamıyor. Medya, bilgiyi seçerek veriyor. Önce seçiyor sonra yamultuyor, deforme ediyor.. Hiç görmediğiniz bilgiler ve haberler var. Gördüğünüz, duyduğunuz veya okuduğunuz şeylerin deformasyon riski oldukça fazla.

 

Dipsiz Medya adlı kitabınıza da aldığınız bir yazınız var; "Medya Seni Sevmiyorum" başlıklı bir yazı. "Vatandaş Umur Talu" olarak yazmışsınız bu yazıyı ama, ne olursa olsun siz bir medya mensubusunuz.

Vatandaş ama, sistemi izleyen, içimize giren düzeni sorgulayan bir vatandaş. O dönem kritikti tabii... tuhaf ilişkiler oluşmaya başlamıştı bence. Dolayısıyla bunları benimsememek, sevmemek gibi duygusal tarafları da ağır bastı. Ama sonuçta ne derseniz deyin medyayı sevmediğinizi bile medya aracılığıyla ifade edebiliyorsunuz.

Bu yazıda vatandaşın, medyadan özgür ve rahat bilgi alamadığını söylüyorsunuz.

Vatandaş, medyadan rahat ve özgür bilgi alamıyor. Alıyor demek yanlış olur. Bir, almak isteyen alamıyor. Vatandaşı da her zaman kutsamamak lazım. Bir bölümü de reddediyor aldığı bilgiyi. Medya, aynı zamanda seçerek bilgi veya haber veriyor. Önce seçiyor sonra yamultuyor, deforme ediyor.. Bir, hiç görmediğiniz bilgiler ve haberler var. İkincisi ise gördüğünüz, duyduğunuz veya okuduğunuz şeylerin deformasyon riski oldukça fazla. Bütün haberlerin böyle olduğunu söylemiyorum. Ama deformasyon riski de çok fazla.

Medya haberi hangi ölçülere göre seçer, sonra neden yamultur ?

Seçmek, bir kere bu işin fiziki şartı. Elinizde on- onbeş sayfa; bir dergi ise yüz - yüzelli sayfa bir şey var. Bunun içine bir malzeme koymak zorundasınız. Çünkü hayat hiçbir zaman onbeş-yirmi sayfaya karşılık gelmez. İki kaza, iki insan ölmüş... birini abartıyorsunuz, diğerini hiç görmüyorsunuz.

n Birini diğerinden daha değerli kılan nedir ?

Bu seçmeyi yaptığınız, yani fiziken bir şeyi yerleştirmeye başladığınız andan itibaren sadece fiziki değil aynı zamanda sizin kimyanız da devreye giriyor. Kimyanız ne? İnançlarınız, ideolojiniz, haberden anladığınız, sansasyon merakınız veya tam tersi, yayın organının çizgisi, o günkü çıkarlar, o günkü konjonktür, sizin o günkü moraliniz, muhabirinizin haberi getiriş şekli... Bir yığın faktör var. Dolayısıyla gazetecilikte, daha baştan subjektif bir tavır içindesiniz. Yamultma da şu; yamultma, ille bir kötü niyetin sonucu değildir. Ama, biçim veriyorsunuz.

Yamultma kötü bir niyet içermiyor mu?

Orası öyle. Ama diyelim ki yüz tane olaydan on tanesini seçtiniz. O on taneyi yerleştireceksiniz. Biri birinci haber olacak, biri manşet olacak birinin yanına bir kutu koyacaksınız, şu açıdan çekilmiş pozlar, şu görüntü... Kötü niyet, çıkar ve manipülasyonun ötesinde, işin kendisi deformasyon. Yamultuyorsunuz. Yani işin saf halinde bile deformasyon var.

Çıkarlar, yamultmada etkili olmuyor mu ?

Çıkarlar, ilişkileriniz eğer bir grubun parçasıysa, yahut devlet, yahut inançlar... bütün bunlar da yamultmanın diğer unsurları haline geliyor. Bunun sonunda "gerçek tüm çıplaklığıyla yansıtılmalıdır" diye bir idealim yok.

Bir gazetenin veya televizyonun, bir grubun yayın organı haline gelmesi haberin doğruluğuna, objektifliğine etki etmez mi?

Elbette eder. Ama bir grubun parçası olmasa da zaten bu etkiler var. Medya grubu iken başka alanlara yayılanlar, belki gazetecilik ilkelerinden taviz veriyorlar ama, yine de özünde o gazetecilik işlevi bir yerlerde duruyor. Geleneği var çünkü.

Başka alanlardan medyaya geçmek nasıl bir şey ?

O daha da beter. İşgal ordusu gibi geliyor, ya kar zarar kaygıları, ya geleceğe yatırım duygusu, ya bir silah, bir güç olarak bütün medya organlarına sahip oluyor. Gazete yahut televizyon da sonuçta bir işletme. İçinde ücret alan insanlar var. Çalışanları var, harcamaları var. Bir NBC'ye baktığınızda, arkasında silah firması görüyorsunuz. Neden Pentagon aleyhinde haber yapamıyor? Çünkü bütün varlık koşulu Pentagon'la ortak çalışmak.

Gazetenin ait olduğu grubu rahatsız edecek türden bir haberle karşı karşıya kaldıklarında yayın yönetmeni veya o haberi hazırlayan muhabir nasıl davranır ? Ticaret mi, etik mi devreye girer burada ?

Tabii ki işletmeyi bir doğrudan etkileyen şey vardır, bir de dolaylı. İlan ve reklam endişesi vardır, yahut siyasi iktidarla iyi ilişki- kötü ilişki meselesi vardır. Ben bunu bizzat yaşayarak çok net söyleyebileceğim bir sonuca ulaştım. Patronun varlığı ve çıkarları, patron olduğu için elbette vardır. Bunu bir kere kabul etmek lazım. Varlığı ve çıkarları bizim yakındığımız her şeyin müsebbibi değildir. Ben bunu yaşayarak öğrendim. Hem de çok farklı yerlerde ve çok farklı medya dönemlerinde yaşayarak bunu öğrendim. Ciddi bir mesele kraldan çok kralcılık ve kraldan çok kral mukallidi olmak. Burada doğrudan editoryal sorumluluk taşıyan yöneticileri kastediyorum. Onun dışında şu var; doğrudan kendi grubunuz aleyhine kimse kolay kolay haber yapmaz. Ama lehine haber yapıyorsanız, işte orada bir yönetici olarak, editoryal sorumluluk taşıyan bir kişi olarak iradeniz olabilir. Orada kraldan çok kralcı olmayabilirsin.

O anda nötr gibi duran bir haber, ileride grubun işine yarayabilir.

Kimse bu konuda ne çok mükemmeldir, ne de çok başarısız. Herkes arada. Ama bu aradaki dereceler de ciddi önem taşır. Çok somut bir örnek vereceğim; Milliyet'in bağlı olduğu grup TEAŞ ihalesine girdi. TEAŞ haberdir, başka bir gazete de alır bunu haber yapar. Ama aynı zamanda o ihaleye daha doğrusu özelleştirmeye itirazlar da vardır. Muhalefet partilerinin bir bölümünden ve TÜRKİŞ'ten PETROLİŞ'ten falan. Maalesef bizim gazetede TEAŞ ihalesi haberi yapıldı ama karşı görüşler yayınlanmadı. Bu bir refleks. Yanlış bir refleks ama bir refleks. Fakat ne yaptı bu gazete? Aradan üç-dört gün geçti. Okur temsilcisi sayfasında okuyucu -ki ben çok önemsiyorum, Batı'da bile bu kadar neti çok az rastlanan nitelikte bir okur temsilcisi sayfası- TEAŞ anti haberlerinin konulmamasını ciddi bir şekilde eleştiriyordu.

Ama bunlar okur mektubu. Haber gibi yer almadı ve haber gibi etkili değil.

Mesele bu. Ama burada gazete ciddi biçimde eleştirildi, yine gazetenin sayfaları içinde. Aynı patronun, aynı yöneticilerin olduğu bir gazetede üç gün aradan sonra... Mesele şu, o haberi koyacak çizgiyi bulmanız lazım. O haberi koymamanız o haberi yok etmiyor. Bunu farkettiğiniz andan itibaren rahatlarsınız, herkes rahatlar, patron da rahatlar, çalışan da rahatlar. Çünkü bu bir gerçek. Batı'da da böyle gruplar var. Ama haberi saklamanın hiçbir faydasının olmadığını anlamak lazım. Farklı yerlerde bu haberler yayınlanıyor zaten. Gerçeği tamamen örtmenize imkan yok. Kaldı ki burada bir adım ileri gitmişsiniz, kendinizi bu yüzden eleştirecek bir olgun tarafınız da var. Öteki de saygın bir şey. Saygın olduğunu şuradan biliyorum. Yöneticinin de patronun da okurken benimsediği bir şey bu okur temsilcisi sayfası. Çok zor bu. Çalışan da tepki duyar patron da yönetici de.. özerk tutmak önemlidir. Hakikaten özerk bir durumdur bu. Şimdi onu da yapabiliriz. Demek ki burada ne kadar saygın olabiliyorsak, o bölümü koymakla daha çok saygın oluyoruz. İtibar farklı bir şeydir, bazen ticari çıkarlarınız bile itibarınızın sonrasında gelir. Bunu kapitalist mantıktaki yöneticilerin yahut patronların da anlaması lazım. Geleceği itibarla kurarsınız, ticari olarak da belki size dönüşü daha geç ama sağlam olacaktır.

 



Kağıda basmak için tıklayın.

Umur Talu, Milliyet Gazetesi köşe yazarlarından. Muhabirlikten yayın yönetmenliğine kadar, gazeteceliğin her aşamasında görev yapmış bir gazeteci. Dengeli, tutarlı ve düzeyli yazılarıyla bence medya ahlakına sahip ender gazetecilerden biri. "Dipsiz Medya", Umur Talu'nun İletişim Yayınları tarafından yayınlanan kitabının adı. Bir medya mensubu olarak, kitabına bu ismi vermesi, kendisinin medyaya olan bakışını da ortaya koyuyor. Kitapta, çeşitli zamanlarda ve başta Milliyet olmak üzere çeşitli yayın organlarında yayınlanan yazıları yer alıyor Umur Talu'nun. "İçeriden biri"nin medya ile ilgili düşüncelerini anlayabilmek bakımından, hayli önemli bir kitap, "Dipsiz Medya". Umur Talu ile Türkiye'deki medyayı konuştuk... medya-sermaye ve medya-siyaset ilişkisine değinmeye çalıştık. Bir yazısında vatandaşın medyadan özgür ve rahat bilgi alamadığından bahsettiğini hatırlatarak, dolaylı da olsa medya ve demokrasi ilişkisinden sözetmeye çalıştık.

MANŞETLER ELLERİNE TUTUŞTURULUYOR

KHK geriliminde bir büyük gazete "Ordu Başbakan'dan Yana" gibi bir başlık atmıştı. Bir gazetenin böyle davranmaya hakkı var mı?

Bakın ben kendi çizgime sadık kalacaksam, hakkı var derim. Subjektiflik hakkını savunuyorsam eğer hakkı var derim. Şimdi özelleştirme meselesi var. O kararnamenin o şekilde geçmesinden yana olabiliriz; ideolojik, siyasi çizgimiz -gazetenin bir çizgisi var ya ! - bu olabilir. Aksi takdirde objektifse herkesin aynı şeyi aynı şekilde yansıtmasını bekleriz. Halbuki ben subjektif tercihin önemine inanıyorum. Bunu somuta indirdiğinizde, arka planına baktığınızda bana bunu gerekçeleriyle iyi izah etmesi lazım bir gazetenin. Ben bu kararnameden yanayım ya da karşısındayım. Başyazıyla destekleyebilirim, bir özel yazı koyabilirim. Ama arka planına baktığınızda birtakım yan sektörlerin, bankaların borcu, ötekinin bilmemnesi, o yüzden iktidarla iyi geçinme, kayıtsız şartsız iktidarla olma... Bir gün Çiller'cisiniz, sonra Yılmaz'ı destekliyorsunuz, ertesi gün Ecevitçi oluyorsunuz birden... Böyle bir siyasi ideolojik şeffaf çizgi olabilir mi? Bu subjektiflik değil. Benim kastettiğim subjektiflik değil. Bu, çıkarlara, konjonktüre bağlı olarak gazeteciliği alet etmektir. Bu anlamda bizde medya siyasetle içiçe ve bu süfli bir durum. Mesela Le Monde ile Le Figaro'nun aynı bakış açısına sahip olmasını talep edebilir miyiz?


Evet ama, medya tarafından desteklenen Cumhurbaşkanı, KHK yüzünden eleştiriliyor.

Burda gazetecilik fonksiyonu da yok. Çünkü eğer elinize tutuşturulan bir metni, bırakın aynı grubun içinde, farklı farklı yayın organlarında bile aynı tür yaklaşıyorsanız zaten gazetecilik yapmanızdan söz edilemez. Elinize tutuşturulan bir şeyi Genelkurmay olabilir, hükümet olabilir, siyasi parti lideri olabilir, bir işadamı olabilir... Siz aynı şeyi aynı biçimde bir kağıda yapıştırmış oluyorsunuz. Bunun için gazeteci olmanıza gerek yok. Bunun zaten işin subjektifliğiyle falan da ilgisi yok.


Müdahale olduğu an işi bırakırım!

Bir dönem Milliyet Gazetesi'nin yayın yönetmenliğini yaptınız, daha sonra istifa ettiniz. Neden istifa ettiniz ? Vicdani bir sorunla karşı karşıya mı kaldınız?

İstifa etmem için herhangi bir zorlama olmadı. Ben kendi içimde en gündelik işlerde bile fazla muhasebe yapan bir insanım. Bu insani bir özellik. Mesleğin içinde hata yapmadım mı? Yığınla hata yapmışımdır. Ama bunları öğrendikçe ve elimde tutabildikçe, kavradıkça o muhasebeyi yapmaya çalışırım. Ben kendime göre birtakım ilkeler, birtakım çizgiler saptadım. O ilkelere göre yayın yönetmenliği yaptım. Ben müdahaleler yaşadığım anda bırakırım.


Yaşadığınız için mi bıraktınız ?

Yaşadığım için bırakmadım ama, yaşayabileceğimden korktum. Şu soruları da sordum: Ben fazladan ne yapacağım, benim varlığım gazeteye ne getirecek? Bu sorularla başladığım bir şeydi ve "ben fazladan bir şey koyamam, dolayısıyla benim bir anlamım olmaz" sonucuna vararak istifa ettim. Yani o istifa, tamamen tefekkür sonucu gelinen bir yerdir. O da çok net. Gazetenin hem tirajı hem de logosunu değiştirdiğimiz bir dönemdi ve ertesi günü istifa ettim. Yeni bir döneme doğru yola çıktı gazete. Bir tek gün bütün okur telefonlarını bağlattım, okurun bir yakınması olfup olmadığını gözlemledim. Gelen tepkiler olumluydu, her konuda vicdanım rahat etti ve ertesi günü istifa ettim.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED
Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...