YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Ortadoğu, Balkanlar ve Avrasya stratejisi

Ortadoğu yeniden karıştı ve kana bulandı. Böylelikle "barış süreci" olarak adlandırılan stratejide şimdilik ciddi bir çatlak oluşmuş oldu.

Ama Balkanlar, Sırbistan'daki "sivil devrim"den sonra şimdilik yatışmış gibi görünüyor. Şimdilik diyorum çünkü Balkanlar tarih boyunca hep "tampon bölge" işlevi görmüştür. Amerika'da entelektüel ve elit çevrelerde en çok okunan dergilerden The Atlantic Monthly'de 1913 yılında Balkan Savaşları sırasında yayımlanan ilginç bir makalede, Balkanların hakim güçler arasında Kafkaslar ve Orta Asya'nın kontrol edilmesinde nasıl "tampon bölge" olarak kullanıldığı daha o zamanlar gözler önüne serilmiştir.

O yüzden Balkanların bu "tampon bölge" konumu veya işlevi nedeniyle uzun süre yatışması pek mümkün değil gibi

Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonraki süreçte de Balkanlar'ın bu "tampon bölge" işlevini aynen sürdürdüğü gözleniyor. Örneğin Bosna krizi sırasında İngilizlerin "ustalıklı" (sinsi) stratejilerini benimseyen Amerika, Bosna'ya doğrudan müdahale ederken Balkanların işte bu "tampon bölge" işlevi ve gerçeğinden yola çıkarak Balkanlara yerleşti.

Burada İngilizlerin Kıta Avrupası'ndaki güçlerini artırabilmek ve örneğin Almanya ve Fransa gibi ülkeleri daha etkisiz hale getirebilmek için Amerika'yı II. Dünya Savaşı'na girdirmek amacıyla ne denli yoğun bir diplomatik faliyet gerçekleştirdiklerini ve Churchill'in sonunda Amerikan yönetimini savaşa girmeye ikna etmeyi başardığını anımsatmak isterim. İngilizlerin Amerika'yı II. Dünya Savaşı'na girmeye ikna ederken geliştirdikleri argüman şuydu: "Eğer Avrupa'da ve dolayısıyla dünya politikasında söz sahibi olmak istiyorsanız, Savaş'a girmek zorundasınız."

Gerçekten de Amerikalıların Savaş'a girmelerinden sonradır ki, Amerika hem "doğrudan" Avrupa'ya yerleşti; hem de 20. yüzyıla Amerikan Yüzyılı dedirtecek bir küresel güç haline geldi. Atlantik'te Almanya'nın, Pasifik'te de Japonya'nın durdurulması, Amerika'nın hem Avrupa'nın, hem Asya'nın, hem de Orta Doğu'nun jeo-politik, jeo-ekonomik ve jeo-kültürel ve jeo-stratejik önceliklerinin belirlenmesinde birincil veya kilit aktör konumuna gelmesini kolaylaştırdı. Bu süreç, kaçınılmaz olarak Sovyetlerin dağılmasıyla ve Pax-Americana (Amerikan Barışı) fenomeninin kesinkes hayata geçmesiyle sonuçlandı.

Şu an Amerikan yönetimi, 21. yüzyılın ilk yarım yüzyılına ilişkin stratejilerini öncelikli olarak Asya'yı eksene alarak geliştirmekle meşgul. Çünkü uluslararası ilişkiler teorisyenlerinin üzerinde ittifak ettikleri gerçek şu: 21. yüzyılda Çin ve Japonya, Pax-Americana'nın önündeki en büyük iki güç olma yolunda hızla ilerliyorlar. Bu arada Avrupa Birliği'nin de Gürcistan ve Ermenistan'ı da içine alacak bir büyük Avrasya devleti olma projesi var. Uluslararası ilişkiler teorisyenlerine göre, Avrupa Birliği'nin Avrupa Birleşik Devletleri projesini gerçekleştirebilmesi, hapsedildiği Avrupa coğrafyasından çıkarak Asya'ya açılabilmesine yani Çin, Rusya, Hindistan, Japonya ve İslam dünyası ile veya bu güçlerden en az bir kaçıyla kalıcı ve çok yönlü işbirliği ve stratejik ortaklıklar, ittifaklar geliştirebilmesine bağlı. Eğer Avrupa Birliği böylesi bir şeyi gerçekleştiremezse, Avrupa Birleşik Devletleri kağıt üzerinde varolmaktan başka bir anlam ifade edemeyecektir.

Amerika, Soğuk Savaş'tan sonra bir yandan Avrupa'nın önünü kesmek, öte yandan da hem İslam dünyasını, hem de Rusya-Çin-Japonya-Hindistan'ı daha yakından kontrol edebilmek için üç önemli stratejik adım attı: Birincisi Körfez Savaşı. İkincisi Ortadoğu Barış Süreci. Üçüncüsü ise Avrasya Stratejisi'nin bir uzantısı olan Bosna krizinden sonra Balkanlara kesin olarak yerleşme girişimleri.

Amerika, Soğuk Savaş'tan sonraki dönemde dünya üzerinde kurmaya çalıştığı hegemonyayı "barış, güvenlik ve istikrar" kavramları veya retoriği ile meşrulaştırmaya çalışıyor. Tüm bunların hem ABD, AB ve bizim için ne anlam ifade ettiğini bir sonraki yazıda tartışalım.


11 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Yusuf KAPLAN

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...