YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Bu kokuşmuşluğun altında 'irtica'mı var?

Humeyni'nin İran'a gelmesi (1 Şubat 1979) ertesinde, İranlı öğrenciler (veya Devrim Muhafızları), Tahran'daki Amerikan Büyükelçiliği'ni bastılar..

Büyükelçiliğin işgali sırasında ele geçen "CIA" belgelerini, İranlılar kitap haline getirip, 12 ciltlik bir dizi halinde piyasaya çıkardı.. O dönemde, bu kitapların bir bölümünü okumuştum..

Okurken de şaşırmıştım..

Amerikan "Merkezi Haberalma Örgütü" (CIA) sadece düşmanlarının değil, dostlarının ve müttefiklerinin de her nefes alışlarını izliyordu.. Örneğin Amerika'nın bölgedeki en sıkı müttefiki olan Suudi Arabistan'daki Suudi hanedanının her ferdi için, raporlar vardı..

Söylemek istediğim şu..

-Türkiye'de hangi bürokrat, hangi politikacı rüşvet alıyor?..

-Türkiye'de hangi medya kuruluşunun, kimlerle ne tür ilişkileri var?..

-Hangi Türk, kendi ülkesindeki vergi veya yasa-dışı parasını, ne şekilde ve hangi ülkede, nereye yatırıyor?..

Bütün bunları, sade bizler duymuyoruz.. Türk kamuoyunda "söylenti" şeklinde dolaşan ve bazan ayyuka çıkan kokuşmuşluk haberleri, yabancı ülkelerin diplomatları tarafından, "rapor" halinde kendi başkentlerine gönderiliyor.

"Siyaset"in, "medya"nın ve "bürokrasi"nin bütün açıklarını, "ecnebiler" de biliyor..

Zaten Batı basını da, bunları izleyip, yazmakta.. Örneğin, Türkiye'deki özelleştirmelere, bir medya sermayesini yanına almadan girmenin pek akılcı bir davranış olmayacağı gerçeği, geçen aylarda "The Economist"de yayınlanmadı mı?

Bu açıdan bakılınca, Türkiye'deki tüm önemli kurumlar ve kişiler, bir ayıpları veya açıkları bulunduğu takdirde, bağımsız hareket edemezler.

İşte bu noktada, benim bir türlü anlayamadığım olaylar dizisi gündeme geliyor.

Kaç yıldır ve özellikle "28 Şubat-1997"den beri, "Milli Güvenlik Kurulu"nun her tavsiyesini (veya her muhtarısını) dikkatle izliyoruz..

Bugün Egebank Operasyonu'na dayanan her gelişmenin ipuçları, tüm 28 Şubat sürecinde vardı..

İnterbank boşaltılırken, bu iş ayyuka çıkmıştı..

Nesim Malki cinayetine ilişkin sorgulamalarda, devreye pekçok isim girmişti..

Türk-Ticaret Bankası'nın özelleştirilmesi ve "Milliyet" ile "Yeni Yüzyıl"ın Korkmaz Yiğit'e satılması sürecinde, haberler basına da yansımıştı..

Daha ötesi var mı?

Devletin bir Bakanı, kendini öldürmek istedi bu süreçte..

Şimdi merak etmiyor musunuz?

Bu "Milli Güvenlik Kurulu"nun, "irtica"dan başka ilgi duyduğu "tehlike" yok mudur?

Biz varsayıyoruz ki, Amerika'nın ve Avrupa'nın gizli haberalma örgütleri bile, Türkiye'deki kokuşmuşluk konusunu izleyip, raporlar yazıyorlardır.

Ayrıca buna ilişkin haber ve yorumlar, hem Türk, hem Batı basınında bol bol çıkıyor.

Peki şu Milli Güvenlik Kurulu, devleti, toplumu, demokrasiyi, medyayı ve ekonomiyi çığırından çıkartan kokuşmuşluğu, neden tavsiyeleri (veya muhtıraları) arasına hiç almadı? Milli Güvenlik Kurulu'na Süleyman Demirel başkanlık ederken, Murat Demirel'in Egebank'ı nasıl yönettiğini, orada bulunan kimse bilmiyor muydu?

Fadime Şahin'in özel hayatını izleyen derin-devlet ve derin-medya, İnterbank'tan Egebank'a uzman boşaltmalardan habersiz miydi?

Birileri "durumdan vazife" çıkartırken, diğerlerinin "durumdan soygun" çıkartması, pazarlıkla kabul mu edilmişti?

O görevli medya ajanları, neden suskundu o dönemde?

Bir gariplik yok mu durumda?

ŞAKA

Deli değil ki!..

Dünyanın bir ülkesindeki bir ajan-gazeteci, kendisine maaş verenlerin karanlık işleri konusunda susarken, sürekli yolsuzlukların ve medyadaki yozlaşmışlığın üzerine giden gazetecilere saldırıyormuş..

Okuyucular sormuş..

-Neden yolsuzlukların ve sana maaş verenlerin üzerine gitmiyorsun hiç?

Gülmüş, cevap vermiş,

-Ben sadece geri-zekalıyım.. Deli değilim ki!..

MEDYA

Geri zekalılığın dayanılmaz hafifliği...

Sahi.. Ne oldu "Nesim Malki cinayeti" soruşturması ve "Erol Evcil olayı"?

Peki, "Başbakanlık Konutu"ndan yönetilen "Türk Ticaret Bankası"nın, "Milliyet"in, "Yeni Yüzyıl"ın satışına ilişkin sorular, artık sonsuza mı gönderildi?

Petrol Ofisi'nin (POAŞ) birinci özelleştirme ihalesi, neden iptal edilmişti?

Neden, "Koç Holding", "Sabancı Holding", "Doğuş Holding" gibi dev kuruluşlar, yanlarına bir medya grubu almadan, cep telefonu özelleştirmelerine giremediler?

Araştırıcı gazeteciler, neden bu konulara hiç ilgi duymadılar?

Hem gazete yöneticisi, hem banka yönetim kurulu üyesi olunur mu?

Boşaltılan bankanın patronundan maaş alan gazeteci, o kişinin eylemleri konusunda yazı yazabilir mi? Yazabildi mi?

Egebank konusunda sütunlarca yazı, haber ve yorum döktürenler, medya-bankaları ve banka-medyaları konusunda, tek satır yazabilirler mi?

Ama eğer utanmanız ve zekanız yoksa, bu konularda da, entellere, liboşlara ve numaralı cumhuriyetçilere bulaşırsınız..


18 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...