Ben müftünün ufku geniş olanını severim

Sürekli kendini aşmaya çalışan -ne demekse- yenilikler yapan insanlara oldum olası hayranımdır. Hatta itiraf edeyim kendim yapamadığım, fazla klasik kaldığım için olacak biraz kıskanırım da. İstanbul müftüsü Necati Tayyar Taş'ın daima yeniyi, güzele arama gayreti kıskanılmayacak gibi değil hani... Mahsun Kırmızıgül'e Ramazan'da bir ay ezan okumasını teklif etmiş. "Ezanı en iyi okuyacaklardan birisi Mahsun Kırmızıgül'dür; gelsin istediği camiyi verelim, bir ay boyunca minareden ezan okusun" diyor. Müftü Efendi'nin listesinde Tarkan da var. "Böyle bir ses neden ezan okumasın" diyor.

Gelin görün ki Mahsun Kırmızıgül de biraz benim gibi; yeniliklere kapalı. Şu verdiği cevaba bakın Allahaşkına: "Geçtiğimiz Ramazan televizyonda ezan okumam için 150 bin dolar teklif edildi. Ellerinde içki kadehleriyle dolaşanlar, kadınlarla dudak dudağa poz verenler ezan okuyor. Para için bu yapılmaz. Ben orucumu tutar, namazımı kılarım. Ancak tüm dini vecibelerimi tutana dek ezan okuyamam. Günah işlediğime inanıyorum. Geceleri geziyorum mesela. Ne zaman evlenirim, tövbe ederim o zaman ezan okurum. Yoksa ezanın ertesi günü beni bir kadınla görürseniz olmaz" (Milliyet, 17 Kasım 2000).

Bu haberi ilk okuduğumda yanlış anladığımı, genç şarkıcının ezan okumak için müftülüğe başvurduğunu, müftünün de yukardaki gerekçeyle red cevabı verdiğini düşündüm. Bir daha okuyunca geleneklere fazlaca bağlı kafa yapımın bana oyun oynadığını anladım. Fakat zihnim de karışmadı değil, şimdi hangisi haklı?

Müftü efendi eşitlikçi bir kafaya sahip. Herkes ezan okuyabilir, ben okuduktan sonra Mahsun Kırmızıgül niye okumasın diye düşünüyor. Haklı bir düşünce, o okuyabiliyorsa Mahsun da okuyabilmeli. Gerçi Kırmızıgül'ün mantığı da yabana atılır gibi değil: Din bir bütündür diyor. Ben eğer bütün milletin gözü önünde bir takım günahları işliyorsam insanlara örnek olması gereken bir kisveye, din adamı kisvesine bürünemem. Belki içinden "müftü efendi benim sesimin güzelliğiyle cemaat çekeceğine yapacakları dini hizmetlerin kalitesiyle çeksin" de diyordur.

Sayın Taş muhtemel ki otomobil fuarlarından etkilendi. Hani o fuarlara seyirci çekebilmek için her aracı bir manken tanıtıyor ya. Böyle sesi güzel, populer sanatçılar ezan okursa cemaat de artar diye düşünmüştür. Gerçekten adı geçen iki sanatçı da özellikle kadınlar üzerinde müthiş karizması olan kişiler. Bir bakıyorsunuz Tarkan'ın ezan okuduğu cami kadınlarla ağzına kadar dolmuş. Aklınıza geleni biliyorum. Tarkan'ın müezzinliği Bekri Mustafa'nın Süleymaniye Cami'ine imam olmasına benzer diye düşünüyorsunuz. Şiddetle yanılıyorsunuz; şimdilerde Bekri Mustafalığa Tarkan'dan daha ehil olanlar var.

Ancak müftünün bu post-modernist düşüncesinde yine de eksik bir taraf var. Hadi kadınları Mahsun Kırmızıgül ve Tarkan'ın ezanıyla camilere çektik. Erkekleri dışlamak doğru mu ya? Onlar nezdinde karizması olan sanatçılara da ezan okutmasak bile hiç değilse mevlit okutmalıyız. Düşünebiliyor musunuz, yemenisini bağlamış hali ve "Berivan"da yakaladığı performansıyla Sibel Can'ın mevlid okuduğunu. Görün o zaman hücumu. Camilerin cami olalı böyle cemaat görmeyeceğine bahse girerim. Ama ister misiniz o da bu post-modern teklifi benzer gerekçelerle reddetsin.

Görüyorsunuz klasik Ramazanlardan farklı bir ay geçirmemiz için sadece müftülerin çağdaş, post-modern olması yetmiyor, teklif götürülen sanatçıların da çağın gereklerine ayak uydurmaları gerekiyor.