Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Hoşgeldin manasına
Öyle bir gidişi vardı ki, sanki "üç vakte kadar mutlaka geleceğim" der gibiydi. Kürşat Bumin'in Yeni Şafak'taki veda yazısını hatırlayanlar, bu sözüme hak verecektir. Basın dünyasını iyi bilen Kürşat Usta kadar, biz de biliyorduk günün birinde tekrar bulaşacağımızı. O gün, bugünmüş. Bizde güzel bir gelenektir, ev sahibi (ya da meclisin eskileri), gelen birine itibarını göstermek için, kalkar yer verir. Anadolumuzda ve Trakyamızda ve bugün sınırlarımız dışında kalan yerlerde devam edip gelmekte olan bu âdeti, biz de sayfamızda göstermekteyiz. Hoşgeldin manasında, sayfada bir "şekil yaptık" harbi tarafından. Ayrıyeten, konunun önemine binaen, eski bir şiirimizle "hoşgeldin"i pekiştirelim istedik. GİTME BİR DAHA
Ya burdasındır ya değil, arası yok bunun
İş değil takvim yapraklarını saymak
Bir soylu türküdür sevdâ dilimde
Kutsal sevgilere hazırlanalım dipdiri
Sen de bilirsin ki geceyarısı nâra atılmaz
Bir incecik perdedir iki nefes arası
Bir çocuğun gökte kayboluyorken gözleri
Ders
Bir bilge bir göletin başında oturmaktadır dikkatini susuzluktan kırılan bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip tam su içecekken kaçması çeker. Dikkatle izler olayı köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki kendi aksini görüp korkmaktadır bu yüzdende suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi aksini görmediği için suyu içer. Bilge, düşünür ve benim bunda öğrendiğim şu oldu der: "Bir insanin istekleri ile arasındaki engel çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü engellerdir. İnsan bunu aşarsa istediklerini elde edebilir." Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklı olduğunu görür. Asıl öğrendiği şey insanın bir bilge de olsa, bir köpekten bile öğrenebileceği bir bilginin varolduğudur. Bu yüzden ne varsa paylaş senden de öğrenilecek bir şeyler vardır diğer insanlariçin. Her insanın bir hikayesi ve söyleyecek bir sözü vardır. Efsane adam
Yıllaaar önce bir efsane adamdan söz edilirdi. Ona kısaca "Tantan" denilirdi. Ortalığı kasıp kavuruyordu, suçluların amansız takipçisiydi. Bendeniz onu çok eskilerde kalmış bir adam sanırdım. Tıpkı Tarkan ya da Ulubatlı Hasan misali... Meğer değilmiş, öyle değilmiş, ben gördüm, siz de gördünüz. Bizim gibi, 'yaşayan' bir adammış ve daha yapacak çook işi varmış. Ferhat Ünlü'nün "Şövalyelere Karşı Tantan Kasırgası" yazı dizisine başlarken eskilere daldım.= Mesut Bey, şu AB yolunun nerelerden geçtiğini bir seferde sayıverseniz, daha iyi olmaz mı? Uğraştırmayın bizi.
mseker@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|