YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Kibar soyguncular ve af

Affın gerekçesi olarak "Ekonomik suça ekonomik ceza" izahatını veriyorlar.

Bankaların içini boşaltanlar, sebeb oldukları zararı karşıladıkları takdirde, hapsedilmekten kurtulacaklarmış!!!

Bir kere "Ekonomik suça ekonomik ceza", kötü niyet ve kasıt olmadığı zaman geçerlidir. Aksi takdirde, Türk Ceza Kanunu, dolandırıcılık, hırsızlık, emniyeti suistimal, zimmet, irtikâp vs. gibi hiçbir fiili suç saymamalı; yakalanırsan zararı tazmin edersin, yakalanmazsan, afiyetle yer yutarsın.

Tasarruf Fonu'na devredilen bankalar, ekonomik dalgalanmanın getirdiği olumsuz şartlar dolayısıyla bu duruma düşmedi. Planlı programlı bir soygun hadisesiyle karşı karşıyayız.

14'üncü madde

Bankalar Kanunu'nun 14'üncü ve 22'nci maddeleri çok önemli.

Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu, Etibank ve Bank Kapital'in Tasarruf Mevduat Fonu'na devredilmesine, 14'üncü maddenin 3 ve 4'üncü fıkraları gereği karar verdi.

3'üncü fıkraya göre, yükümlülüklerini yerine getirmemesi, faaliyetlerine devamının mevduat sahiplerinin hakları ve malî sistemin istikrarı bakımından tehlike arzetmesi durumunda, banka, Kurul tarafından Fon'a devredilir.

Dinç Bilgin'in Etibank ve Ceylan Holding'in Bank Kapital'inin, Mevduat Sigorta Fonu'na devrinde, 14'üncü maddenin 4'üncü fıkrası üzerinde de duruldu.

4'üncü fıkra, "Bir bankanın yönetimi ve denetimini elinde bulunduranlar, banka kaynaklarını kendi lehlerinde kullandıkları veya bankayı bu surette zarara soktukları takdirde, Kurul, bankanın Fon'a devredilmesi kararını verir" diyor.

Demek, Etibank veyahut Bank Kapital, ekonomik dalgalanmalar değil, banka sahiplerinin kaynakları kendi lehlerine kullanması neticesinde bu duruma düştü.

22'nci madde

Gelelim Bankalar Kanunu'nun 22'nci maddesine:

"Bankaların işlerini fiilen yöneten mensupları, görev ve ilgilerine ve fiile katılma derecelerine göre, iki milyardan beş milyar liraya kadar ağır para cezasıyla birlikte, iki yıldan dört yıla kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Şu kadar ki, bu fiiller, bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına elinde bulunduran ortaklara, bunların iştirak ve kuruluşlarına yarar sağlamak amacıyla yapıldığında, ağır para cezası, bu yararların beş katı olarak hükmedilir."

Demek, sözgelimi Etibank'ın içini boşaltarak kendi firmasına ve şahsına çıkar sağlayan Dinç Bilgin, verdiği zararın 5 katını ödemek zorunda. 438 milyon dolarlık bir grup riskinden söz ediliyor. Bu miktarın aynısını ödemek ceza değil, sadece bir borcun geriye verilmesidir. Hele zaten ödemekle mükellef olduğu bir borcu kapatması mukabilinde, aftan yararlandırmak, suça teşvikten başka bir anlam taşımaz.

Bankalar Kanunu cezayı 5 kat olarak tesbit ediyor. Bununla da yetinmiyor.

22'nci madde, şöyle devam ediyor:

"... Banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları, görevleri dolayısıyla kendilerine tevdi olunan ve muhafazaları, denetim ve sorumlulukları altında bankaya ait para veya sair varlıkları zimmetlerine geçirirlerse, altı yıldan oniki yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılacakları gibi, bankanın uğradığı zararı da tazmine mahkûm edilirler. Bu fıkrada gösterilen suç, bankayı aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenmişse, faile 12 yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis ve meydana gelen zararın üç katı ağır para cezası verilir. Zararın, kovuşturma yapılmadan önce tamamının ödenmiş olması halinde, cezaların yarısı; ödeme, hükümden önce gerçekleştirilmiş ise, üçte biri indirilir."

Kibar soyguncular

Bankalar Kanunu'nda görüldüğü gibi, hile yaparak bankaların içini boşaltanlara verilmesi gereken asgari ceza 12 yıl mahkûmiyet. Eğer bankanın zararını kapatırsa, "kibar soyguncu" iyi niyetinden dolayı 6 yıl hapisle kurtulabilecek.

Durum böyleyken, "ekonomik suça ekonomik ceza" safsatasıyla, soygunun üzeri örtülmek isteniyor.

Tekrar edelim ekonomik suç, kişilerin iradesi haricinde, ekonomik darboğaza girmekten kaynaklanan bir suçtur.

Etibank hakkındaki murakıp raporları parça parça gazetelere yansıyor.

Yeminli murakıpların raporlarına göre, Etibank'ın bütün kredilerinin % 67.2'si donuk, yani geri ödenmesi riskli kredi kapsamında. Bu donuk kredilerin % 80'i Dinç Bilgin'e ait şirketlere, doğrudan ya da dolaylı yoldan verilmiş.

Etibank, zaten Dinç Bilgin'e ait olduğu öne sürülen New York Bank adına, 138.8 milyon dolar tutarında para toplamış. Bu paranın % 69.2'si Medya Holding tarafından kredi olarak kullanılmış. Bahreyn'de kurulu Turk Gulf Merchant Bank'a depo olarak yatırılan 4 trilyon 788 milyar, Bilgin grubu şirketlere kredi olarak geri dönmüş.

Etibank'ın menkul kıymet cüzdanındaki 3 trilyon 700 milyarlık hisse senedinin 2 trilyon 145 milyar lirası Medya Holding hisselerinden oluşuyor.

Burada, ekonomik konjonktürden kaynaklanan bir darlık değil, kötü niyetin sebeb olduğu bir soygun var.

Af ve isyanlar

Af unutulmuştu, uyutulmuştu. Bankalara el konulması ve sorumlular hakkında takibata geçilmesiyle birlikte konu yeniden canlandı.

28 Ekim 2000 tarihli yazımda, cezaevlerinde ortaya çıkan isyanları bir gizli elin kışkırtıp kışkırtmadığını soruyordum:

"Bir süredir sürümcemede bırakılan affın birdenbire gündeme gelmesinde, sakın batık bankaların rolü olmasın. Acaba diyorum, bütün partilerin birdenbire affa sahip çıkmasının altında, pisliklerin üzerini örtme arzusu mu yatıyor? Hatta hapishanedeki ayaklanmalarda, güçlü para odaklarının parmağı dahi olabilir."

Affın, banka soyguncularına teşmil edilmeye çalışılması, bu şüphelerimi doğruluyor. Hapishanedeki isyanları ateşleyenler arasında kibar soyguncular da var bence.

Zaten ödemekle mükellef oldukları, hatta birkaç katını ödemek zorunda bulundukları parayı vererek, mükellefiyetlerini yerine getirmiş sayılacaklar.

Ne alâ.

Temizel ve Yüksel'in cesareti

Boşuna Ecevit için, kendi çalmaz ama göz yumar demiyorlar.

Türkbank'ta Güneş Taner ve Mesut Yılmaz'ı bir güzel akladıktan sonra, sıra diğerlerine geldi. Bankalar Kanunu Haziran 1999'da çıktı. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu'nun kurulması için niçin 2000 yılının 30 Ağustos'una kadar beklenildi? Acaba Zekeriya Temizel iş başına gelmeseydi, o zamana kadar el atılmayan dosyalar, işleme konularak, savcıya suç duyurusunda bulunan çıkacak mıydı?

Zekeriya Temizel ve Nuh Mete Yüksel'in cesaretle yürüttükleri operasyonun önünü kesmek isteyenler var. Bence Temizel ve Yüksel olmasaydı, konu çoktan kapanmıştı. Operasyonlar, Ecevit'e rağmen yürüyor. Dokunulmaz sanılanlara dokunuluyor. Sıra Dinç Bilgin'e gelmek üzere.


21 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...