YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Çanakkale için

 
Kanlı üniformalar. Kanlı sırtlar. Havada çarpışıp biribirine kaynamış mermiler. İçinde kopmuş bir ayağın kalıntılarını saklayan asker ayakkabısı.

 

Geçen haftadan bu yana şöyle ya da böyle, ara sıra, yarım yamalak da olsa Çanakkale'yi konuşuyoruz. "Neyse canım, bu da iyi hiç değilse" diyeceği geliyor insanın. Belki de çok yakın bir tarihte Çanakkale toprağını görme fırsatını yakaladığım için, oldukça öznel, duygu yüklü bir bakış yedip yönetecek yazdıklarımı. Büyükbabam gazi olarak yeni bir cephenin yolunu tutarken, iki kardeşini orada şehit bırakmış.

Yine de bu deneyimi paylaşmış, Çanakkale'nin havasını solumuş olanlar bu toprakların çok özel bir nitelik taşıdığı konusunda bana katılacaklardır. Oraya gidince bambaşka bir şey sarıp sarmalıyor sizi: Savaşın dehşetini, soğuk yüzünü gördüğünüz kadar, bu topraklara yönelik tehditin nasıl bir boyut kazanmış olduğunu, boğazın aşılmasının ne anlama geleceğini, bir yandan da yokluklarla savaşırken buna ket vurmanın bedelinin ne kadar ağır olduğunu kavrıyor, olağandışı bir direnişin nasıl gerçekleştirildiğine tanıklık ediyorsunuz.

Kanlı üniformalar. Kanlı sırtlar. Havada çarpışıp biribirine kaynamış mermiler. İçinde kopmuş bir ayağın kalıntılarını saklayan asker ayakkabısı. Mehmetçiğin hızını alamayıp düşman askeri üzerine uçarak -evet, uçarak!- şehit olduğu sarp mevzi. Söylenceye dönüşmüş savaş öyküleri.

Bütün bunlardan vardığımız yer "savaşın ululanması" değil, ulus olmak yolunda zorlu mu zorlu bir uğraş veren geniş mi geniş bir topluluğun, bu ülke insanının, birkaç kuşak önceki atalarımızın varkalmak uğruna gösterdikleri "istenç."

Okullarda çocuklarımıza "tarih öğrettiğimizi" sanıyoruz. Gelgelelim, süslü ama beceriksiz tanımlamalarla yücelttiğimiz, bu nedenle de "kupkuru" kıldığımız tarihlerde bu "istenç"in izi yok.

Bir ülkeye "aidiyet"in nasıl kurulduğunu anlamak için, Çanakkale'deki yabancı asker mezarlıklarına bir göz atmamız, yılın hemen her döneminde buraya gelen Yeni Zelandalı ve Avustralyalı ziyaretçilerin yüzlerindeki ifadeye bakmamız yeter. Uzak bir iklimin çocukları, salt "aidiyetleri" tescil edecek bir tutamak bulduklarından olsa gerek, orada yatanların hak ettiği özeni esirgemiyorlar hiçbirinden.

Ancak rahmetli Özal döneminde yapılıp açılabilmiş olan müze son derece eksikli. Kapısındaki karalama benzeri haritalar, tavan akıttığından olsa gerek iç duvarlara gelişigüzel iliştirilmiş tahliye boruları, özensiz camekanlar, bütün bunlar orada yatanların hak ettiği ilgiye karşılık gelmiyor. Dönemin koşullarında özveriyle, dört bir yanda yükselen yabancı örneklere karşılık olsun diye yapılmış olan anıt yetersiz. İnsanın kanını donduran o geniş coğrafyada iz sürmenizi, gerçek anlamda bilgilenmenizi sağlayabilecek hemen hiçbir şey yok. Umarım şu anda tasarı halinde olan (ve içeriğini de tam olarak anlayamadığımız) Barış Parkı da aynı yazgıyı paylaşmaz.

O toprakları anıtlarla doldurmaktan söz etmiyorum. O toprakları söz konusu "istenç"le donatmaktır sözünü etmeye çalıştığım şey.

Çanakkale üzerine doğru düzgün bir sinema filmimiz bile yok. "Daha iyi bir belgesel bile yapamadık, film neyimize?" diyecekler çıkabilir. Ama yeni kuşaklara neler olup bittiğini anımsatabilmek için, salt onun için böyle bir tasarıya gereksinimimiz var. Bizim iki büyük hastalığımızdan, "yüceltme" ya da "yerin dibine batırma"dan arınık bir tasarıya. Savaşı gerçek yanlarıyla, insana özgü ağlatısıyla, ama bu ülkeyi varkılan "istenç"e getirdiği tanıklıkla anlatacak bir tasarıya.

Bu tasarı özveri gerektiriyor. Özellikle de "sermaye" için; "milli" özniteliklerini sergilemekte bundan daha iyi bir fırsat bulabilirler mi? Düşünen, sinema dilini çözümleyebilen kafaların, bu toprakların barındırdığı "istenç"le barışıklarsa, biraz olsun yorulması gerekiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ciddi katkısı gerekiyor: Danışmanlık hizmetlerinden, savaş sahnelerinin tasarlanmasından, bu sahnelerde kullanılacak malzemeye ve eğitimli personele kadar. Bu işi kotarabilecek yönetmen, ekip ve oyuncular gerekiyor. Biz beceremiyorsak, dışarıdan; "aidiyet" ve "istenç"i bu dille anlatmakta kim ustaysa o! Düşsel bir tasarı mı?

Oysa Çanakkale için bir şeyler yapmalıyız! Sahici mi sahici!


22 Mart 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Hakan ARSLAN

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...