YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Devletçi liberalizm şizofrenisi

 
Hayatları boyunca liberallikle devletçilik arasında gelip gitmiş olan siyasetçiler, ne de olsa bizim halkımızın arasından yetişip başımızda bunca senedir oturuyor.

 

İlginç bir yapısı var Türk insanının. Bir yandan ülkenin yaşadığı bütün problemlerden devletin merkeziyetçi ve derin yapısını sorumlu tutar, alabildiğince bu yapıyı eleştirir, liberalizmi, özelleştirmeyi ve devletin küçültülmesini savunuruz. Sınırlarını rejimin tanımladığı kamusal alanın otoriter ve baskıcı özelliklerini eleştirir, fertlere yeteri kadar geniş bir özgürlük alanının verilmediğini her imkanda yeniden yeniden dillendiririz. Devletin yavaş yavaş sahneden çekilmesini öne süreriz her ortamda.

Öte yandan yaşadığımız hemen her meselenin çözümünü devlette ararız nedense. Devlet, tarımdan ihracata, demokrasiden enflasyona bütün sorunların çözüm merciidir bizim için. Yeteri kadar hazine teşviki alamadığımızdan, devletin yeni iş imkanları yaratmadığından, yatırım yapmadığından, tarım ürünlerine düşük fiyat verdiğinden, irticaya karşı yeterince mukavemet gösteremediğinden, eğitimden spora birçok alanda devletin ilgisinin az olduğundan dem vururuz. Bu yanımızla devletin yeterince baba olmadığından şikayet ederiz.

Hem çoğulcu demokrasi kültüründen söz eder, hem de devlet tarafından kutsanmış olmayı isteriz. Bir taraftan devletin ekonomiye müdahalesini azaltacağı söylenen özelleştirme politikalarının öneminin altını çizer, diğer taraftan da kamu bütçesinden pay kapma yarışına gireriz. Akşamları kahvehane köşelerinde yerden yere vurduğumuz hükümetin, eşimize çocuğumuza iş bulması için sabah olunca kapısında bekleriz. Meydanlarda insan haklarından, parlamentoda Türkiye'nin özel durumundan medet umarız.

28 Şubat gibi süreçler, özel sektörümüzün nadide güllerince belki de bu yaklaşımdan ötürü alkışlanıyor. Kimi sivil toplum örgütleri belli ki, bu ruh haliyle ara rejimin sene-i devrinde pankart açıp darbeleri kutsuyor. Hayatları boyunca liberallikle devletçilik arasında gelip gitmiş olan siyasetçiler, ne de olsa bizim halkımızın arasından yetişip başımızda bunca senedir oturuyor.

Şu sıralar gündemde olan Anayasa değişikliği tartışmalarına ait tartışmalar, bu iki yönlü (ikiyüzlü, ikircikli, şizofrenik?) yapımızı oldukça iyi ortaya koydu. Bazılarımız 5+5 vesilesiyle ateşlenen gündeme sivil Anayasa talepleriyle dahil olmak istiyor. Ne yazık ki, gazetelere verdikleri reklamlarla bu niyetlerini ilan eden sivil toplum kuruluşlarının arasında bazıları, bu sivilliğin bazılarını kapsamaması gerektiğine inanıyor. Kimi siyasiler, fikir ve düşünce suçlarının kaldırılması gerektiği tezini ileri sürerek birkaç kişinin kurtarılmasını pazarlık konusu yapıyor. Diğerleriyse, Anayasa'yı değiştirme furyasını, Türkiye'nin o meşhur "özel şartlarını" bahane ederek sadece tek bir kişinin siyasi hayatının devamını temin etmek için kullanmayı amaç edinmiş. İşadamları ve sanayicilerimiz, demokrasiyi temin edecek değişiklikleri süslü raporlarla kamuoyuna sunuyorlar, iki gün önce demokrasiyi en ziyade zedeleyen müdahaleye verdikleri desteği unutarak.

Devletçi liberalizm, sadece biz Türkler'e has bir vakıa olsa gerek. Trajikomik halimizden bir medet uman var mı Allah aşkına?


22 Mart 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Melikşah UTKU

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...