YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Atatürkçülük, çarşaf, peçe ve tesettür

Geçtiğimiz günlerde bir akşam telefonum çaldı. Dertli bir baba; Kırklareli'nden arıyor. Kızının başörtüsü yüzünden üniversiteye alınmamasını bana şikâyet ediyordu: "Kızımı imam hatipte okuttum. Çok başarılı bir talebeydi; Boğaziçi Üniversitesi'ni kazandı. Ama, erkek kardeşini evlendireceğimiz için o yıl üniversiteye gönderemedim. Bir sonraki sene İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni kazandı. İkinci yılında, başörtüsü sorunu çıktı; okuyamadı. Aldık yanımıza getirdik. Şoför kursuna gönderelim dedik. Başı örtülü olduğu için orada da engellendi..."

Sessizce ve büyük üzüntü içinde dinledim o babanın feryatlarını. Kendi öz vatanında garip olan, çaresiz kalan binlerce, onbinlerce insan var Türkiye'de.

"Bir atom bombası olsam ve infilâk etsem" diyordu bana telefondaki ses. Öylesine bedbaht, öylesine yıkılmıştı ki!

Atatürk devrimleri

Doğrusu, dönüyor dolaşıyor, bu başörtüsü konusunu yazıyoruz. Çünkü kanama devam ediyor.

Merak edip Atatürk'ün tesettür hususundaki tavrını, derinlemesine araştırdım. Acaba, devrimleri yaparken (Latin alfabesine geçerken, tekke ve zaviyeleri kapatırken, bey, paşa gibi unvanları yasaklarken, şapka giyme mecburiyetini getirirken vs) Atatürk neden çarşafı ve başörtüsünü de yasaklayıvermemiş?

O dönemde zaten başörtüsüne karşı çıkan yok. Sorun çarşaf ve peçeden kaynaklanıyor.

CHP kurultayı ve çarşaf

CHP, Dördüncü Büyük Kurultayı'nda, (9-16 Mayıs 1935) çarşafın ve peçenin yasaklanması için iki önerge veriliyor.

Birincisi, Gazeteci Hakkı Tarık Us'un takriri: "Peçe ve çarşafın kaldırılmasını dilerim"

İkincisi, Diyarbakır milletvekili General Kâzım Sevüktekin'in takriri: "Peçenin yasaklanmasını dilerim"

İçişleri Bakanı Şükrü Kaya bu önergelere itiraz ediyor: "Eğer çarşaf, -siyah bir bez parçası- mesele olsaydı, büyük inkılâbı yapan, bunu da programına koyar ve sizden lâzım gelen kararı alırdı. Binaenaleyh, çarşaf ve peçeyi, bir mesele yapmayarak kadınlarımızın kendi zevklerine ve içtimai anlayışlarına bırakalım. İnkılâp, her gün inkılâp, herşey için, bir günde inkılâp. Böyle bir kaide yok."

Şükrü Kaya'nın bu açıklamasının, Atatürk'ün telkini ile yapıldığı ortadaydı. Takriri verenler, takrirlerini geri aldılar.

Zaten İçişleri Bakanı'ndan önce konuşan, Ankara milletvekili Aka Gündüz de peçe ve çarşaf konusuna açıklık getirmişti: "Türk inkılâbı, çarşaf ve peçe için yapılmış bir inkılâp değildir. Türk inkılâbında çarşaf ve peçe diye bir şey yoktur."

Dikkat edilirse, o dönemde hiç kimse hanımlara, çarşaf giyip peçe taksalar dahi gerici, yobaz, mürteci demiyor, giyim ve kuşamları kadınların zevklerine ve içtimai anlayışlarına bırakılıyordu.

Atatürk'ün devrimleri arasında sadece iki tanesi kılık kıyafetle ilgilidir. Bunlardan biri, şapka (milletvekilleri ile devlet memurlarının, halkın benimsediği bu serpuşu giymeleri amaçlanmaktadır), diğeri bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanundur. (Yalnızca din adamlarının kıyafetlerini düzenlemektedir)

Atatürk kadınlar için kılık kıyafet devrimi yapmamıştır. Onun izinden gittiğini söyleyen gardrop çağdaşlarına bu yüzden daha fazla kızıyorum.

Güvenlik sorunu ve çarşaf

Tarih yaprakları arasında dolaşarak, hakikatleri öğrenmeğe devam edelim.

Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı'nda çarşafa karşı çıkanlar, bunu laiklik adına talep etmiyorlardı. Meselâ General Kâzım Sevüktekin, çarşaf giymiş köylülerin, koltuklarının altında kolayca silah taşıyabileceğini ileri sürüyordu:

..."Bir isyanı teskin için yola çıktık. Yolda bir yerde mola verdik. 5-6 yüz metre ilerimizden çarşaf giymiş köylüler geçti; meğer silâhları varmış. Bu hakikate vakıf olunca çarşafın men'i için tedbir istedik. 28-30 sene evvelki devirde, buna imkân yoktu... Binaenaleyh çarşaf ve peçenin kaldırılması hakkında Kurultay'ca karar alınmasını diliyorum."

Aka Gündüz (Ankara milletvekili): "Türk inkılâbının ideolojisi, bu yüksek kürsüyü bir çarşaf meselesi için iki saat işgal etmeye uygun değildir."

Naciye Osman (Niğde milletvekili): "Rey verirken bir kadın peçesiyle geliyor üç defa rey veriyor. Yüzü görünmüyor. Peçeyi kaldırınız."

Konya konuşması

Atatürk'ün söylev ve demeçlerine baktığımızda, hanımların kıyafetine hep aynı temkinli ve saygılı yaklaşımı görüyoruz.

Bu konudaki en önemli ipuçlarını, Konyalı kadınlarla konuşmasında vermişti:

Hilâliahmer kadınlar şubesinin tertip ettiği bir çay ziyafetinde (21. 3. 1923) Atatürk kılık kıyafet konusundaki düşüncelerini açıkladı:

"Memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade büyük şehirlerinde, tarzı telebbüsümüz, kıyafetimiz, bizim olmaktan çıkmıştır. Ya ifrat, ya tefrit. Ya çok kapalı, çok karanlık bir şekli harici gösteren bir kıyafet, veyahut Avrupa'nın en serbest balolarında bile kıyafeti hariciye olarak arz edilemeyecek kadar açık bir telebbüs. Bunun her ikisi de, şeriatın tavsiyesi, dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz, kadını, o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata, hem fazilete, uygundur. Kadınlarımız, şeriatın tavsiyesi, dinin emri mucibince tesettür etselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne de o kadar açılacaklardı. Tesettürü şer'i, kadınlar için mucibi müşkilât olmayacak, kadınların sosyal hayatta, iktisadi hayatta, erkeklerle teşriki faaliyet etmesine mâni bulunmayacak şekli basittedir. Bu şekli basit, heyeti içtimaiyemizin ahlâk ve adabına mugayir değildir. Tarzı telebbüsümüzü, ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler, düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, adeti, kendine göre milli hususiyetleri vardır... Kadının tarzı telebbüsünde (giyim kuşamında) teceddüt (yenileşme) yapmak meselesi mevzubahis değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyleri belletmek mecburiyeti karşısında değiliz. Fertler, her türlü şekilleri tatbik edebilir, kendi zevkine, arzusuna, terbiye ve seviyesine göre istediği kıyafeti ihtiyar eyleyebilir."

Erkek kadın yoldaşlığı

Atatürk kadını, erkeğin mesai arkadaşı yapmak istiyordu: "Yolumuz, büyük Türk kadınını, mesaimize müşterek kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürümek, Türk kadınını, ilmî, ahlâkî, içtimai, iktisadi hayatta, erkek şeriki, refiki, muavin ve muzahiri yapmak yoludur. Eğer kadınlarımız, Şer'in tavsiye, dinin emrettiği bir kıyafetle faziletin icab ettirdiği tavrı hareketle içimizde bulunur, milletin ilim, sanat, içtimaiyat hareketlerine iştirak ederlerse, bu hali emin olun, milletin en mutaassıbı dahi takdir edecektir."

Utanmazlık örneği

Görüldüğü gibi Atatürk'ün esas gayesi, kadının eğitilmesi ve çalışmasıydı.

Atatürkçülük adına, okumak isteyen, çalışmak isteyen kadınların önünün kesildiğine şahit olunca hiç isyan etmemek mümkün mü?

Başörtülü kadın, Anıtkabir'deki törene bile alınmıyor, üniversitelerde okutulmuyorlar. Avukat olup, müvekkilini savunmasını, öğretmen olup ders vermesini engelliyorlar.

Kadının ilmin ışığından istifade etmesi, üretime katılması çağdaşlık adına önleniyor. Oysa Atatürk, çarşafı ve peçeyi bile yasaklamamış, sadece bu şekildeki giyimin şeriatın icabı olmadığını, ifrata kaçıldığını anlatmıştı.

Atatürk, kadınların, şer'in tavsiye, dinin emrettiği bir kıyafetle erkeklerle birlikte çalışmasını istiyordu.

Üniversitelerden genç kızları kovanlara, onlara otomobil ehliyeti bile vermeyenlere sesleniyorum: "Bu ne biçim Atatürkçülük! Bu ne yalancılık! Ne utanmazlık!"


27 MAYIS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...