T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Anayasa Mahkemesi 'odak' oldu

Yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemek için kurulmuş bir mahkemeye, ek görev olarak, bakan yargılama yanında siyasî partilerle ilgili kapatma dâvâlarını da verirseniz olacağı budur. Her ek görev ek sorumluluk demektir. Bizde, kurumlar, kendi aslî görevlerini yerine getirirken zorlanıyorlar. Anayasa Mahkemesi, FP ile ilgili kararında, ek sorumluluk taşıyamayacak durumda olduğunu açığa vurdu.

FP, üç defa kapatılmış bir geneleğin son temsilcisiydi; kurulduktan kısa süre sonra hakkında açılan kapatma dâvâsı, selefi "RP'nin devamı olduğu" iddiası yüzünden FP'nin de kapatılabileceği ihtimalini zihinlerde uyandırdı. Vural Savaş imzasını taşıyan ilk iddianamede yer alan FP sözcülerine ait cümleler, partinin 'lâikliğe karşı odak olma' iddiasından çok, "RP'nin devamı" olduğu ithamını destekler mahiyetteydi. Ancak sonucu gördük: Mahkeme FP'nin devamdan kapatılmasına karşı tavır aldı...

Hemen bütün milletvekillerini RP'den devralmış, yöneticilerinin çoğu RP kökenli olan FP'yi, "RP'nin devamı" olduğu için kapatmayan Anayasa Mahkemesi, eylem ve söylem olarak RP ile pek az ilişkisi kalmış bulunan FP'yi "Eylemleriyle lâikliğe karşı odak haline dönüştüğü" iddiasıyla kapatabildi. Oysa, iddianamede yer alan deliller, 'odak teşkil etme' iddiası için yeterli değildi. Zaten, mahkeme, kararıyla, iddianamede yer alan delilleri bir tarafa bırakıp başka mülâhazaları önemsediği görüntüsünü vermekten de çekinmedi: Kamuoyunda tanınmasını getiren 'sütü bozuk' ifadesini sarf eden Bekir Sobacı'nın siyasî yasaklı kılınması buna iyi bir örnek; Sobacı, o ifadeyi, iddianame mahkemeye sunulduktan çok sonra, bundan sadece iki ay kadar önce, Meclis kürsüsünden kullanmıştı...

Nazlı Ilıcak ve Bekir Sobacı'nın siyasî yasaklı kılınmasına yol açan 'söylem' ve 'eylemleri' Meclis çatısı altında gerçekleşti; oysa, parlamenter demokrasilerde 'kürsü masuniyeti', sadece kürsüyü değil, parlamentonun her bölümünü kapsar. Meclis'teki grup veya basın toplantılarında konuşurken, milletvekilleri, hesaba çekilme korkusu duymazlar, duymamaları gerekir... Oysa, Anayasa Mahkemesi, siyasetten yasakladığı milletvekillerine, bu cezaları, onların Meclis içi 'söylem' ve 'eylemleri' için vermiş bulunuyor...

Anayasa Mahkemesi, sanki FP'yi kapatmayı kafaya koymuş da verilecek kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) dönmesini engellemek için 'uluslararası siyaset' hesaplarıyla hareket etmiş... Kararı okuyup bu hisse kapılmamak imkânsız...

Bu sonuca, FP ile verilen kapatma kararının neredeyse tek madde üzerinde yoğunlaşmasından varıyoruz: Başörtüsü... Nitekim, AİHM nezdinde Türkiye ile ilgili dâvâlarda avukatlık yapmış bir hukukçu olan Prof. Bakır Çağlar, FP dâvâsının AİHM'nden dönmeyeceği kanaatini bu gerekçeye dayandırıyor. Hukuk profesörüne göre, Avrupa Mahkemesi başörtüsü ile ilgili dâvâlarda olumsuz kararlar verdiği için, başörtüsü sebebiyle kapatılan FP'yi de haklı bulmayacaktır.

Bugünün dünyasında değerler sistemi altüst olurken siyasetin sınırlarının da yeniden çizildiğini bir kaç kez yazdım. Daha önce hoşgörüye muhatap olan bazı görüşler ve o görüşler üzerine oturan örgütlere karşı tavırlarda değişiklik fark edilmeyecek gibi değil. 1956'dan beri parti kapatmayan Almanya'da NPD'ye karşı başlatılan süreç ile Avusturya'da iktidarı yakalayan 'ırkçı' parti üzerinde uygulanan baskılar son iki örnek. RP-FP geleneği de, muhtemelen, Türkiye'de çizilen siyasî sınırların dışında kalıyor. Ancak, bu çizginin 'başörtüsü' eksenli olarak düşünülmesinin yanlış bir okuma olduğu kesin. Kararını 'başörtüsü yoluyla odak haline dönüşme' üzerine oturtan Anayasa Mahkemesi de, tıpkı Prof. Çağlar gibi, farkına vardığı süreci yanlış değerlendirmiş olmalı.

İki yıldan uzun bir süre içerisinde görüştüğü uluslararası önemde bir dâvâyı, hukuk sınırlarını zorlayan, mâkulun çok ötesinde bir gerekçeyle karara bağlayarak, Anayasa Mahkemesi, parti kapatma dâvâlarının görüldüğü kurum olma özelliğini kendisinden beklendiği biçimde yerine getiremedi. Korumakla görevli oldukları anayasaya da, mevcut sisteme de tam uyum sağlamayan bir karara imza atan üyeler, Anayasa Mahkemesi'ni kendi elleriyle tartışma odağı haline getirdiler.

Hazin, ama gerçek: Esas 'odak' haline gelen Anayasa Mahkemesi'dir...


25 Haziran 2001
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED