T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Beşiktaş

Ohnsson adındaki bir diplomat, zamanımızdan 200 yıl önce tutmuş "18. Yüzyıl Türkiyesi'nde Örf ve Adetler" manzumesini tam 7 ciltlik kaynak eser halinde yayınlamış. O dönemlerde İsveç'in İstanbul'daki elçiliğinde görevli olan bu muhterem "renk"lerle ilgili bakınız neler yazmış: "-Müslüman'a en çok yakışan renk Siyah-Beyaz'dır. Beyaz, Hz. Muhammed'in (-Bütün renklerin en mes'udu beyazdır) hadisi dolayısıyla, siyah da Resulullah'ın Mekke'yi fethinde, bu kente siyah elbise ve siyah sarıkla girmesi yüzünden makbul sayılmıştır."

İsveçli diplomat d'Ohnsson, Beşiktaşlı değildi, çünkü, o çağda henüz Beşiktaş kurulmamıştı. Beşiktaş'ın ilk kurulduğu yıllarda seçtiği renkler de "Kırmızı-Beyaz"dı. Şimdi "Kara Kartal"ın renklerini vurguladık, gelelim törelerde yer alan "taş"la ilgili anlatılara: Yağmur yağdırmak amacıyla en azından bin yıl "Yada" taşıyla duaya çıkılmış. Çocukluk günlerimde böyle bir törende ben de bulundum. Grup oluştu, konvoy yola çıkmadan önce eller havaya kaldırılırken parmaklar toprağa çevrildi. Dua ede ede karşı köye gitmiş, orada ağırlanmış, köyümüze dönüşte "rahmet"le kucaklaşmıştık. İsveçli diplomat d'Ohnsson "Müslümanlara en çok yakışan renk Siyah-Beyaz'dır demiş amma "taş"ın hiç mi önemi yok! Yada taşını geçip yolumuzu sürdürelim: Kimi kişilerce koruyucu kabul edilen bir de "Yaşın" (Şimşek) taşı var. Yüzüğünde, yanında lekesiz saf ve de beyaz bu taşı bulunduranlar, "yıldırım"dan korunurmuş. Aynı zamanda "Kaş" da denen bu taş, susayan kişi tarafından ağza alındığında susuzluğu giderirmiş. Büyüklük ifade eden dağlar, kayalar, taşlar, ilahların yatağı sayılmış. Onlar için kurban kesilmiş. Taştan mağaralar ibadet yeri olarak kullanılmış. Kimi taş, doğuma yardımcı sayılmış, kimi taşların gebeliği önlediği kabul edilmiş. Bir kadın hamile kalmak istemezse taşı kırdırır, un-ufak yaptırır ceviz içiyle karıştırıp yermiş ki, dediklerine göre bu ameliyeden sonra asla hamile kalmazmış! Doğum anında zorluk çeken ana adayı "Zümrüt" taşını sağ oyluğuna koyarsa hemen doğurur, "Harezm" taşı ise mide rahatsızlıklarına ve idrar tutukluğuna iyi gelirmiş. İnsanlar dağlardan kaleler, kuleler, surlar, hamamlar yapmışlar, en iyi yerde ve en kötü sayılan yerde hep "taş" kullanmışlar. Dağlara taşlara... Taş kesilmek, gibi nice değişler vardır dilimizde. Bebelerin, çocukların yarının büyüklerinin otağı, evi, herşeyi beşiğidir. Beşiğin ön tarafına taştan "nazar boncuğu" takılmış, içine de bebek gelişip büyük adam olsun dileğiyle yine "taş" yerleştirilmiş. Beşiktaş kelimesinin bu anlayıştan geldiğini kabul edersek ne kaybederiz! Hayat ve ölüm arasında hem beşik hem de taş yer almış. Anadolumuzda ilk evlatları hayata gözlerini yuman aileler, daha sonra çocuk sahibi olduklarında yaşaması için "Satılmış, Satı" gibi adların yanında "Taştan" ismini de koyarlar. Beşiktaş, renklerinde taşıdığı ulvi anlamı ve taşa verilen önemle vatanımızın Beşiktaş'ı olmuştur. Nice yıllara!...

KUTLU TAŞ

Beşiktaş, taş gibi takım olursa önünde hiçbir ekip duramaz, "taş" gibi her ekibin midesine oturur. Elmas, pırlanta ve hatta inci de bir tür taştır. Siyah-Beyazlı Kulübe "100. Yıl Kıyağı" çekiyorum ki, bundan başka birkaç not daha yazayım: Tanrı Dağları adını taşıyan heybetli dağlar olduğu kadar, Orta Asya'da yaşanan devirlerde kimi gruplara mensup hanımların "Kayınpeder" adını verdiği kayalar da varmış ki, bu dağın önünden geçerken hanımlar başlarını örtermiş. Oğuz Kağan Destanı'ndaki "Kutlu Taş" ise her türlü nasihata rağmen Çin İmparatoru'na armağan edilmiş. Çin İmparatoru "Kutlu Taş"ı alabilmek için Oğuz Han'ı Y.Tekin'e kızını gelin göndermiş. Bu taşın elden çıkmasından sonradır ki, büyük göç başlamış. Oğuz Kağan, bu "Kutlu Taş" öyküsüyle vatanın bir karış toprağının, taşının bile mukaddes olduğunu, korunması gerektiğini, yoksa felaketlerin başgöstereceğini vurgular.

100. YIL

Sanatta, felsefede, ilimde ve elbette sporda çeşitli dallar var. Branşlaşma büyümeyi getiriyor. Siyah-Beyazlı Kulübün Asbaşkanı Avukat Levent Erdoğan ve babadan, atadan Karakartal'a vurgun Mehmet Diktaş'la yıllar önce tanışsaydım ben de bugün Beşiktaşlı olacaktım. Kader, kısmet. 100. yılda Beşiktaş'a başarılar. Çin Seddi'ni ve Piramit'leri oluşturan "taş"ların "dil"i olsaydı neler öğrenirdik!


11 Aralık 2002
Çarşamba
 
ALİ GÜMÜŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED