T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
1000 lira yardım, 1924 için çok mudur?

Artık İsmet İnönü de, Yunus Nadi de tarihe intikal etmiş şahsiyetler olduğu için, onların yaşamları da, ilişkileri de, bir nevi kamu malı..

Dün Ertuğrul Özkök, "İnönü'nün Ajandası"ndan alıntı yapıp, şu bilgiyi 2002 yılına aktarmıştı..

-Tarih 13 Ağustos 1924 Çarşamba.. Cumhuriyet gazetesinin kurucu sahibi Yunus Nadi, o dönemin Başbakanı İsmet Paşa ile bir mülakat yapıyor.. İsmet Paşa, sonra ajandasına "Yunus Nadi Bey ile mülakat.. Ona, bin lira yardım" diye not düşüyor..

Özkök, bu bilgiyi aktardıktan sonra, sözü tabiî ki bugüne getirmiş.. Şu soruları seslendirmiş..

-Yunus Nadi "besleme gazeteci" miydi? Yoksa bu bir "teşvik" miydi? Teşvik almak için patron adına Ankara'da temasta bulunmak "iş takipçiliği" mi?

Bu soruların cevabını, yine Ertuğrul Özkök verebilir.. Vermiş de kendince..

Günlük tartışmaları bırakıp, biz yine tarihe dönelim..

1924'te, Türkiye'nin Başbakanı'nın bir gazete sahibine "yardım" olarak verdiği "bin lira", acaba büyük bir para mı?

"Bin lira" ile, 1924'lerde neler satın alınabilir?

Bereket, İnönü kuşağı günlük notlar tutan ve bunları gelecek kuşakların yararlanması için geride bırakan insanlardan oluşuyor..

O tarihlerde, Konya'daki Ordu Müfettişi, rahmetli Orgeneral Fahrettin Altay, Atatürk'ün davetlisi olarak Ankara'ya gelip, bir hafta geçirmiş..

Fahrettin Altay'ın anılarında, 27 Ekim 1925 tarihinde, şu notlar var..

-Mareşal Çakmak için Atatürk'ün yaptırmakta olduğu köşkü ve Hariciye Sarayı'nı gezdim.. İsmet Paşa'nın köşküne gittim.. Beni yemeğe alıkoydu.. Refikası da sofraya geldi. İlk defa gördüğüm bu çok kibar, nazik ve zarif kadın, yakası kapalı, önü boydan boya düğmeli, uzun kollu koyu renk uzun bir elbise giyinmiş, başını da siyah başörtüsü ile sıkıca sarmıştı.. Kadınlarımız çarşafı atalı ve açığa çıkalı çok olmamıştı.. Böyle bir kıyafet, intikal devri için bana uygun geldi..

Rahmetli Org. Altay, 27 Ekim 1925 günü notlarında, nihayet "para" kavramına geliyor..

-Yemekten sonra sayın bayan çekildi. İnönü ile bahçeye çıktık, ek yapıları ve atlarını gösterdi. 1250 liraya, halis kan bir İngiliz atı almış. Bizde henüz İngiliz kanı atlar pek az.. O vakit bizim on liramız, bir İngiliz lirası kadardı..

Evet.. Demek ki, İsmet İnönü'nün Yunus Nadi'ye yardım olarak verdiği bin lira ile, bir İngiliz atı alınamıyor..

Bir başka ajanda tutan kişi de, o dönemin milletvekili ve "Vakit" gazetesi sahiplerinden Asım Us..

Onun defterlerinden anlıyoruz ki, mesela 1931 yılında, 1 ton kağıt 72 lira.. Bir ton kömür 11 lira..

O kuşaktan başka bir "yetkili" ve "etkili" kişinin hatıralarına dönelim..

Kurtuluş Savaşı'nda Güneydoğu Cephesi Komutanı olan Selahattin Adil Paşa, Ankara ile anlaşmazlığa düşüp, 9 Ekim 1923 günü emekli oluyor..

Ve "Hayat Mücadeleleri"nde, anlatıyor:

-Memleketin düşman istilasından kurtulmuş olması ve vatani vazifemi yerine getirmiş olduğum kanaati ile, ordudan istifa edip ayrılmıştım.. Mevcut param, ancak 34 liradan ibaret. Harp zamları ile birlikte 38 seneyi bulan askerlik hayatımın emekli aylığı olarak, bana tahsis edilen maaş ise 52 liradan ibaretti.. Kardeşimle hissedar bulunduğum Cibali'deki ev ile küçük bir akar ise, bana ayda 15-20 liradan fazla birşey temin edemiyordu..

Evet.. Rakamlar böyle 1920'li yıllarda..

Milyar dolarların ve katrilyonla ifade edilen TL'lerin dünyasında, Yunus Nadi'ye 1924'te verilen 1000 liranın değerini, bu yazı dilerim biraz açar..

ŞAKA

Tatlıses Doktrini!..

Reha Muhtar'ın "Ateş Hattı"nda, bu hafta İbrahim Tatlıses, ateşi iyice körükledi..

-Çapkın kocalar, ailelerini daha mutlu eder.. Eşlerini aldatırken, onların kıymetini de anlarlar, dedi..

Acaba siyaset için de bu "Tatlıses Doktrini" geçerli mi?

Toplumlarını ve seçmenlerini aldatan iktidarlar, onları daha çok mutlu eder mi?

Eğer öyleyse, aldatılmış olmanın mutluluğunu yaşayan DSP'li, ANAP'lı ve MHP'li seçmenleri kıskanıyoruz..

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ

Devlet koleksiyonu ve ötesi!..

Kültür Bakanı Talay, BDDK Başkanı'na başvurup, 400 tablodan oluşan Erol Aksoy koleksiyonunun müzayede yoluyla satışını engellemiş.. Bu koleksiyonu, "Devlet Koleksiyonu"na katmak amaçlanıyormuş..

Biliyoruz ki, tümü 3-4 milyon dolara satılacak bu koleksiyonun pırlantası, Osman Hamdi Bey'in "Kaplumbağa Terbiyecisi.."

Gerçekten olağanüstü, etkileyici bir tablo bu.. "Kaplumbağa Terbiyecisi"nin bir ikincisi ve boyutları biraz daha küçük olanı, Sayın Belma Simavi'nin koleksiyonunda.. Aksoy'daki resim 1906'da, Simavi'deki resim 1907'de yapılmış..

"Erol Aksoy Koleksiyonu"nu "Devlet Koleksiyonu"na katmak, acaba ne kadar doğru bir davranış?..

Bir kez, Devlet Resim ve Heykel Müzelerinden birinin depolarını gezmiştim..

Herhangi bir aile için, bir servet veya eşsiz değer ifade eden nice tablolar, yığılı duruyordu yerlerde..

Ayrıca, Kültür Bakanlığı'nın, "Devlet"i Boğaz'daki en eski Osmanlı yapısı olan "Amucazade Hüseyin Paşa Yalısı"nı mı, Karadeniz ağzındaki "Yaros Kalesi"ni mi onarabildi de, şimdi "Kaplumbağa Terbiyeci"sini koleksiyonuna katacak?

Özel koleksiyonlarda resimler, hiç olmazsa bodrumlarda saklanmıyor.


13 Ocak 2002
Pazar
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED