T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
AKP iktidarı: Eleştiriler, tepkiler…

Genel olarak her yerde ama özellikle bizim gibi devlet içi denge ve çatışmalarla yoğrulan ülkelerde "siyasi iktidarda oluşa ve muhalif duruşa ilişkin denklem" hemen hiç değişmez:

İktidar eleştiri sevmez, eleştiri dinlemez; gazetecileri, gözlemcileri, kanaat önderlerini kendi duruşundan hareketle zihinsel bir tasnife tâbi kılar; başka bir deyişle fayda ve işlevine göre ele alır. Önem skalasını buna göre oluştur. Burada önemli olan iktidarın ürettiği ruh halinin bizzat kendisidir, yani iktidarda sağcı, solcu, muzafakar, liberal olmak bu ruh halinde hiçbir değişikliğe yol açmaz.

Evet, kabul etmek gerekir ki özellikle uluslar arası ilişkilerde "real politik" bir veri olarak dikkate alındığında faydacı bakış siyasi iktidarlar zaman zaman kaçınılmazdır.

Ancak bu noktada önemli olan "faydacı yaklaşımın dozu"dur, "ilkelerle kurduğu ilişkinin mesafesi"dir. Örneğin ilkeleri, değerleri çıkar için şiddet yoluyla yerle bir eden Hitler, Bush gibi politikacıları tarih hep lanetle anacaktır.

Buna karşılık ilke ve değerden yola çıkan "ilkeci muhalif tavır" ya da "aydın tavrı" bir dizi faydalar serisinin tam öbeğinde iktidara şüpheci yaklaşmayı hiç elden bırakmaz.

İlke ve fayda arasındaki aşılmaz çelişki bunu getirir, hatta gerektirir. Milli fayda, dini fayda, siyasi fayda ilkeler üzerine oturmadıkça bu duruş için pek bir anlam ifade etmez; genellikle de bu tür faydacı siyasalar pek ilkeler üzerine oturmaz…

Elbette bu tavır kronik bir iktidar takıntısını ifade etmez, tersine iktidarı eleştirdiği oranda onu ilkeye davet eder ve onunla diyalog kurar. Örneğin siyasi partilerin (politikalarını değil) varlığını her koşulda savunur, temsil mekanizmasına, onun ürettiği siyasi yapılara dıştan gelen müdahalelere tepki verir. İlkeler kadar toplumsal siyaseti ve toplumsal temsili önemser.

Aslına bakarsanız ortada iki farklı rol vardır.

Ve demokratik bir düzende ikisinin de varlığı kaçınılmaz, hatta gereklidir.

Fren mekanizmaları, kamuoyunun siyasete enformel yollardan katılımı, sert eleştirilerin hedefledikleri siyasi karar tashihleri olmadan, bir düzen demokratik olamaz…

Hatta içeriği ne olursa olsun bir siyasi kararı tüm kurum, organ, yapı ve bireyleriyle destekleyen bir toplum özünde demokratik olamaz…

Sorun odur ki, siyasi iktidar sahipleri kim olurlarsa olsunlar bu farklılaşmayı, onun önemini ve değerini anlamak istemezler. Hemen her zaman, her aldıkları kararda birlik ve bütünlükten bu yüzden söz ederler. Bu yüzden farklılakları içeren toplum yerine tek parçalı olan millet kavramını tercih ederler. Özellikle kendilerinin belirledikleri, ardından başına ulusal kelimesini yerleştirdikleri "fayda"nın sihirli ve içeriği açısından mutlak olduğuna inanırlar ya da inanmak isterler.

AKP ve liderleri de bu durumdan muaf değil.

Gördüğümüz kadarıyla dün muhalefetteyken eleştirilerle kurdukları iç diyalog artık pek yok. Bunun yerini eleştirileri kişisel olarak tanımlamak, hatta kişiselleştirmek almış görünüyor.

Gerek Başbakan Abdullah Gül'un bir konuşmasında söylediği, gerekse AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın önceki günkü görüşmemizde vurguladığı bir husus bu açıdan oldukça dikkat çekici. Her ikisi de ABD'yi, özellikle ABD basınını örnek vererek, bir dönem mağduru oldukları askeri iktidarın yaptığı gibi, orada milli birliğin sağlandığını bizim bunun çok uzağına düştüğümüzü söyleyerek kendileri eleştirenleri eleştiriyorlardı. Öylesine ki, bir gazeteciyi, bir aydını ya da sivil bir nümayişçiyi, onların yerine geçerek düşünmeye davet ediyorlar, bunun talep ediyorlar, yapmayanlara belki de kızıyorlar.

Bu kabul edilebilir bir düşünce tarzı değildir…

Siyasi amaçlarla keyfi yıpratma amacını taşımayan eleştiriler siyasi iktidarın taleplerine kulak verirlerse, eleştiri işlevini kaybedeler. Onlara kulak vermek zorunda, buradan hareketle kendisini imkanların el verdiği ölçüde sınamak zorunda olan siyasi iktidardır.

Kabul etmeli ki, AKP talihsiz bir dönemde iktidar oldu, çok zor bir konjonktürle karşı karşıya kaldı. Zorlanıyor, zaman zaman bunalıyorlar, belki de istemedikleri kararları alıyorlar.

Ama bu durum ne eleştirileri, ne uyarıları ortadan kaldırır, ne siyasi iktidarın faydacı kararlar alırken eleştirileri de dikkate alarak daha geniş okumalar yapmasını değiştirir…

Esas olan faydalardan yola çıkarken ilkeleri gözardı etmemektir ve bunu yapabilmek için eleştirileri göğüslemek, hatta onlarla bir iç diyalog kurmak gerekir…



21 Şubat 2003
Cuma
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED