T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ak Parti'nin artık asla yapamayacağı şey!

Amerika ile pazarlıklar üzerine olup bitenleri anlamak için, bir dizi bilgi ve ayrıntıyı alt alta sıralamak gerekiyor. Bunların birçoğunda mutabakat sağlandığı da anlaşılıyor. İncelenen her kalem, masanın karşı tarafında oturanların tahmin edilenden daha zorlu ve dikkatli müzakereciler olduğunu gösteriyor. Bir şekilde ortak noktalara varılıyor ama, süre azaldıkça ve ana konulardaki makas açık kalmaya devam ettikçe bu noktalardaki uzlaşmanın da değeri kalmıyor. Makasın açılmasının temel nedeni de Türkiye'nin, muhatabı tarafından tatmin ve ikna edilmek şöyle dursun, alenen "kolay lokma" muamelesi görüyor olmasıdır. Bu muameleyle yüzleşmek hükümet- Ak Parti eksenini de rüyadan uyandırmışa benziyor.

Tayyip Erdoğan'ın çoktandır terkettiği, "Uluslararası meşruiyet ve BM Güvenlik Konseyi kararı" referenslarına rücu etmesi de rüyadan uyanıldığını gösteriyor.

Amerikalılar madem böyle düşünüyor....

Amerika'nın Ankara tarafından yeterli bulunmayan öneriler içeren cevabının geldiği önceki gün itibariyle, Ak Parti-hükümet ekseninde bir zihniyet değişimi meydana gelmiştir. Daha önce, red cevabının dünyanın sonunu getireceğini düşünen hükümet şimdi; Amerika'nın isterse Türkiye'siz B Planı'nı yani, sadece güney cephesini kullanabileceği fikrini egzersiz etmeye başladı. Talepleri karşılanmazsa Washington'un Türkiye'yi ekonomik ve siyasi yönlerden destabilize edebileceği endişesi sorgulanır hale geldi.

Daha açık bir şekilde yazalım. Karar veren mekanizmanın önde gelen isimlerinden birinin ağzından, "Amerikalılar eğer böyle düşünüyorlarsa, biz de ona göre davranırız" sözü bile döküldü.

Aslında Ak Parti'nin daha baştan yapması gereken bu zihinsel sorgulama geç de olsa kıpırtı vermeye başladı. İkincisi olmadan anlam taşımayacağı gerçeği ortadayken birinci tezkereyi Meclis'ten geçirirken yapılması gereken şey, bugün geç de olsa yapılmak isteniyor. Bir yandan limanlardan askeri personel ve araç sevkiyatı sürerken, Ankara frene basmak seçeneğini denemek noktasına kadar gerilemiş bulunuyor.

Çıta yükseldi

Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan bu yönelişin işaretlerini fazlasıyla vermektedir. Erdoğan çıtayı, ikinci tezkere için partisini ve dolayısıyla da Türkiye'yi bağlayan bir düzeye yükseltmiştir. Altını çizerek, "BM Güvenlik Konseyi'nin müdahaleyi onaylayan raporu olmadan ve istediği garantiler Türkiye'ye verilmeden ikinci tezkerenin Meclis'e gönderilmeyeceği"ni ifade ederek yeni bir politikaya geçiş yapmıştır. Güvenlik Konseyi bir karar için silah denetçilerinin Mart başındaki raporunu bekleyeceğine göre tezkere konusu en azından 10 günlüğüne gündemden kalkmış bulunuyor demektir. ABD bu arada Türkiye'nin istediği teminatları ve parayı verse bile BM süreci beklenecektir; Erdoğan'ın sözlerinden sonra beklemek zorundadır.

Yeni durum, Türkiye'ye Irak konusundaki yanlış tercihin, dolayısıyla zararın bir yerinden dönme fırsatı sunmaktadır. Bunun yolu da ikinci tezkereyi gündemden kaldırarak, ABD'yi ne yapacaksa tek başına ya da ikna ettiği müttefikleriyle başbaşa bırakmaktan geçmektedir. Zira, Türkiye'nin para pazarlığı yapması bir ayıp, 6 milyar dolar teklif edilmesi başka bir ayıptır.

ABD'ye 6 milyar dolar karşılığında devredilecek inanılmaz avantajlar, sanıldığı gibi Irak'ın daha kansız ve kolay derdest edilmesini de sağlamayacaktır. Tersine, Türkiye toprakları, limanları ve üslerinden alacağı destek Amerika'yı Irak'a karşı daha da iştahlandıracak ve savaş sonrasında bölgede kalmak konusunda daha fazla motive edecektir. ABD, vereceği bile şüpheli 6 milyar dolar karşılığında Türkiye'nin sadece bugününe değil, geleceğine dair itiraz ve stratejik tercihleri de satın almış olacaktır. Hele pazarlıklar böyle gergin bir noktaya geldikten; Amerika'nın Türkiye'ye müttefik değil de lojistik hizmet şirketi nazarıyla baktığı anlaşıldıktan sonra, ileriye yönelik siyasi hesaplar bir hayalden başka anlam taşımayacaktır.

Niyet belliydi, besbelli oldu

Türkiye, yani hükümet, yani Ak Parti bu saatten sonra eski politikaya dönmemelidir. ABD'nin zaten belli olan niyeti iyice ayan olmuştur. Irak'ın toprak bütünlüğü ve yeraltı zenginlikleri konusunda sözde taahhütler yağdırırken şimdi, Türkiye'yi ikna etmek için Kerkük petrollerinden 1 milyar dolar pay vermeyi teklif etmesi bile, müdahalenin amacını göstermeye yetmektedir.

Hiçbir tutar dal kalmasa dahi, Türkiye'nin bir anayasal devlet oluşu hükümetin elinde direnmek için bir avantajdır.

Amerika'nın sözgelimi Kongre'den karar çıkartmakta yasal güçlükleri varsa Türkiye'nin de "asker bulundurmak ve konuşlandırmak" konularında anayasal imkansızlıkları vardır. Cumhurbaşkanı'nın bu konuda Anayasa'nın 92. maddesine atıf yapan itirazı da ortadadır. Dolayısıyla, Amerika'nın hükümeti anayasal sınırları zorlamaya hatta bir yoruma göre Anayasa suçu işlemeye zorlama hakkı ve cesareti olmamalıdır.

Ak Parti, barış seçeneğine dönerken kendisini var eden beklentilere de ulaşmış olacaktır.


21 Şubat 2003
Cuma
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED