YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

İntihar ortamı

Doğu-Güneydoğu'da yoğunlaşan intiharlar bir ateş topu halinde gündemde duruyor. Buna rağmen bu müthiş vakıanın bu işle birinci dereceden ilgilenmesi gerekenler için yeterince alarm niteliği taşımadığı görülüyor.

İşte son bilgi:

Diyarbakır'da 134 intihar teşebbüsü olmuş, 26'sı ölümle sonuçlanmış. Bunun 17'si kadın, 9'u erkek.

Batman'da son dört ayda 76 kişi intihara teşebbüs etmiş, 26'sı ölmüş. Bunların da 22'si genç kadın, 4'ü erkek.

Ve Muş... Son altı ayda 28 genç kız intihar etmiş Muş'ta...

Dört ayın toplamı 250 intihar girişimi...

Demek hayat damarı, ince bir yerden, genç kız yüreğinden kopuyor... Nedir onları böyle bir tükeniş iklimine sürükleyen?

Bunu anlayabildiğimi sanıyorum. Çünkü son yıllarda telefonumun öteki ucundan bu duygunun eşiğindeki pek çok insanın duygularını dinledim...

Kanal 7'deki özel programlarıyla tanıdığınız Kemal Öztürk, elektronik postadaki mesajında, bu kırılganlığın "Kızılderili boyutu"nu taa Kanada'dan yazmış. Önce onu okuyalım bir:

"Son bir ayımı Kanada ve Amreika'da yolculuk yaparak gecirdim. Dünyanın her yerinden insanla, Amerika'nın her eyaletinden kişilerle tanıştım. Belki de en dramatik olanı kızılderililerin bulunduğu yerlerdi. Onların şehirlerini, daha doğrusu yerleşim yerlerini gezdim, konuştum. Koca Amerika'nın içinde resmen sefaleti yasıyorlar. Bazı yerlerde elektrik su bile yok.

"Ama benim asıl dikkatimi çeken şey kızılderililerin pes etmesi oldu. Büyük çoğunluğu bırakmış mücadeleyi, mücadeleyi bırakınca boşluğa düşmüşler, boşluğa düşünce de acı çekmeye başlamışlar. Bu acıyı unutmak için içki ve uyuşturucuya vermişler kendilerini. Ama acıyı unutmak mümkün değil. Son çare olarak intiharı seçiyorlar. Bu yıl dünyada en yoğun intihar Kanada'da yaşandı. Bunun tek sebebi de Kızılderililer. Amerika'da da aynı. Yılda yüz Kızılderili'den 20'si intihar ediyormuş. Doğrusu acı bir durum."

Belki her insanı intihar ortamına sürükleyen dram özeldir. Özel bir tükeniş seyri vardır her yüreğin... Ne bileyim ben, hayatını noktalayanın arkasından yakın çevresi, anası, babası, ağabeyi sorgular kendisini... Bizim payımız ne diye?

Böyle kitlesel nitelik kazanan intiharlarda, yakın çevreden başkaları da sorgulamalı kendilerini... Bu insanları, hayatın en temel kanuniyeti olan "canı koruma" tutkusunu unutmaya ve kendini boşluğa atmaya sevkeden toplumsal savruluş nedir?

Amerika yıllarca Vietnam Sendromunu konuştu.

Nedir Diyarbakır-Muş-Batman dairesindeki ruhi tükeniş iklimi?

Bu üç şehrin bir ortak paydası var, biliyoruz. 1979'dan bu yana olağanüstü şartlarda yaşıyor bu topraklar... Yani 1979'da doğan çocuk, bugün 21 yaşında, eğer yaşayabilmeyi başarmışsa... Nedir bu 21 yılın onun ruhunda bıraktığı tortu? İntihara teşebbüs edenler nasıl ruhi mengenede hissettiler kendilerini, intihar noktasına gelmeyenlerde ruh portresi nedir?

Bölgede yaşanan olağanüstü şartlar, toplumun bir başka kesimine, başka türlü bir ruhi sancı yaşattı... Bölgede askerlik yapanlar bir türlü sancılı, onların aileleri başka türlü...

Geçen 21 yıl, bütün Türkiye'nin yüreğinde derin izler bıraktı... Ve o zeminde, hemen hiçbir rehabilitasyon projesi geliştirilmedi...

Şehid yakınlarını kavuran acıyı ya da çatışmalarda uzuvları kopan gençlerin devam eden sızısını anlayabiliyoruz. Bir ölçüde yansıdı bunlar kamuoyuna... Belki şu anda, onlar da terkedilmişliğin, unutulmuşluğun ve evlad-kardeş acısıyla tek başına boğuşmanın yürek kavuran iklimindedirler...

Bir de "öteki"ler var... Neyi yaşadıklarını gerçekten bilemediklerimiz... AİHM'de açılan dâvâlarla pislik yedirme, işkence, dayak, köy boşaltma gibi küçük (!) örneklerini gördüğümüz olaylar acaba nasıl iz bıraktı bebeklikten gençliğe doğru tırmanan nesiller üzerinde? Bu, evlâdın bulunduğu noktayı haklı-haksız bulma meselesi değil, bir anne-bacı olarak duyulacak en tabiî his meselesi...

Geçenlerde, bir dâvânın sanığı, gördüğü işkence sebebiyle, ruhi dengesinin bozulduğunu söylemişti duruşmada... İnsan bazan, kendisine yapılan işkenceye tahammül edebilir, bazan kendisine yapılan haysiyet kırıcı işkenceler karşısında da tükenir, ama eşine yapılanlar karşısında asla direnemez. Peşinden ruhi çöküntü veya önü alınamaz intikam duyguları gelir. Ruhi çöküntünün bir sonrasında ölüm arayışı vardır.

Yazının başında, telefonlarda dinlediğim ruhi daralmalardan bahsettim.

Kemal Öztürk'ün "Kızılderililer"le ilgili değerlendirmesini bir kere daha okuyun. O, müthiş bir gözlem... Varlığınıza yönelik bir kuşatmada yenik düşmek... Nefes alma imkânından mahrum hale gelmek... Sığınacağınız tüm limanlardan kovulmak...

İşsizlikten ruhu daralanlar memleketi Türkiye...

Özgürlük, insan hakları alanında ruhu daralanlar ülkesi...

Devlet-insan ilişkilerinde ruhu daralanlar...

Babalar, analar bilirim, akşam kızının yüzüne bakamayan...

Kız çocukları bilirim, üniversitenin son sınıfında ufku karartılıp, ruhu mengeneye alınan...

Eşinin, kayınvalidesinin başını açmaya zorladığı bayan öğretmenler bilirim.

14 yaşında bir çocuk, ümitle gittiği okul kapısından coplarla kovulur, yarın üniversiteye gitme hayalleri yıkılırsa ne hisseder? Üniversite sınavında aldığı yüksek puana rağmen...

İntihar etmedi onlardan hiçbiri... Çünkü inançları gerildi önlerine... Anne-babalarından bile sıcaklık görmediklerinde, sığınacak bir rahmet iklimi buldular yüreklerinde... Ama orda, o yüreklerde müthiş bir sancının odaklandığı da bir gerçek... Bizzat kendi bedenlerinde hissettikleri haksızlığı çözememenin tıkanmışlığını yaşayan binlerce-milyonlarca yürek...

Türkiye'de on yıllardır bitmeyen bir ölüm senfonisi var... Gençlerin ardında seslendirilen... Yeter artık...


3 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...