YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

"Mason" olduğu söylenen Kur'an mütercimi (1)

Peygamber Efendimizin (s.a) "Rabbim! Hayretimi artır!" diye dua ettiği rivayet olunur...

'Hayret', kişinin bilmediği birşey karşısında şaşırmasıdır; ardından 'merak' gelir. İnsanoğlu önce hayret eder, sonra meraklanır, ilgilenir ve böylelikle öğrenmeye başlar. İlgi olmadan bilgi olmaz çünkü. Bilgilenmek için, ilgilenmek gerek! Nitekim Aristo, "Metafizika"sının girişinde "Bilgi hayretle başlar" der.

Hayretlere garkolmak, âlemi temaşa edenlere mahsus bir keyfiyettir. Temaşa olmadan, seyr ü sefer olmadan hayret olmaz! Hayret olmayınca da hiçbir şey olmaz!

O halde hayrete düşmekten niçin korkalım?!? Peygamber Efendimizi izleyerek niçin bizler de hayretimizin artmasını dilemeyelim?!? Binaenaleyh korkmayalım ve dileyelim ki Rabbimiz hayretimizi artırsın da seyran u hayran olsun cümle âlem!

Lâkin burada küçük (!) bir sorun var: Modern dünya, birçok şey gibi insanoğlunun hayret hassasını da ifsad etti. 'Medya' denen organizasyonun profesyonel üyeleri, hayretimizi artırmak, merakımızı körüklemek için her türlü yola başvuruyorlar. Doğrusu, başarılı da oluyorlar. İlan ve reklam ajansları bizleri hayrete düşürdükçe hedeflerine varıyorlar ve böylelikle bizlere daha çok ürün satmayı beceriyorlar.

Kezâ gazeteciler de hep aynı yola başvuruyorlar... Kendilerini okumamız için haber üretiyorlar, olayları değiştiriyorlar, olmazsa abartıyorlar, bu da olmazsa saptırıyorlar... Herşey ilgi çekmek için... hayret ve merakı artırmak için... Hayretler arttıktan ve meraklar uyandıktan sonra istedikleri bilgiyi, istedikleri gibi ve istedikleri sonuçları almalarına yetecek kadar vermeye başlıyorlar. Amaçları ne kadar ucuzsa, araçları da o kadar ucuz oluyor ve fakat her defasında babaannemin şu misâli doğrulanıyor: "Adamın biri Sirkeci'de bir köfteci dükkanı açmış. Bir yiyen bir daha yememiş ama adam 40 yıl köftecilik yapmış." (Medyanın yalanları da tıpkı böyle... Bir yiyen belki bir daha yemiyor ama adamlar bu işi yıllarca sürdürmeyi becerebiliyorlar.)

Bu yazının başlığı, sizleri, yazının bu bölümüne kadar getirmeyi başardığına göre, gazeteci tekniklerinin işe yaradığını siz de kabul etmelisiniz: ("İyi yazılar başkalarının (!) olsun, bize iyi başlıklar gerek!" diyenlere ithaf olunur.)

Amacım sadece okurun dikkatinin bazı konulara ne kadar kolay çekilebileceğini göstermek değil elbette... Bilakis konu içeriklerinin en az başlıklar kadar dikkat çekici olabileceğini göstermek...

Başlıkta kendisine dikkat çektiğim "iddia" şu:

- "Eski devlet memurlarından olup birkaç kere elçilik ile Avrupa'ya gidip gelmiş olan, ilim ve irfanı ile tanınmış İsmail Ferruh Efendi İstanbul'da ilk "mason locasını" gizlice kurmuş idi."

Kur'an mütercimi İsmail Ferruh Efendi hakkındaki bu iddianın tafsilâtı ise Lütfi Tarihi'ne istinaden veriliyor:

- "O devrin tanınmış ediplerinden Kethüdazâde ile Farisî edebiyatı mütehassısı Şair Fehim Efendi, Melek Paşazâde Abdülkadir, Çigalazâde Tahir Beyler gibi devrin edebiyat ve felsefeye meraklı kimseleri bu Loca'ya girdiler. Merkez, İsmail Ferruh Efendi'nin Ortaköy'deki yalısı idi. Loca'ya dahil olanlar haftada bir kere toplanıp sohbet ederler ve aralarına yabancı almazlardı. Bu yüzden çok kimse tarafından mezhepsizlik ve bektaşilikle itham olundukları için Yeniçeri ocağının ve Bektaşi tarikatının ilgasından sonra namlı bazı Bektaşilerin de sürgün edilmeleri üzerine Ağustos ayında İsmail Ferruh Efendi, Abdülkadir ve Tahir beyler sürgüne gönderildiler. Böylece Loca'nın faaliyeti sona erdi. Meşhur Hekimbaşı ve müverrih Şanizâde 'Bektaşilik' isnadı ile aynı gün Tire'ye sürüldü." (Midhat Sertoğlu, "MEB İslâm Ansiklopedisi")

Şayet her okuduğuna inananlar sınıfına dahilseniz, XIX. yüzyılın Kur'an mütercimlerinden İsmail Ferruh Efendi'nin ciddi ciddi masonluğunu ilan edebilir, siz de etrafınızı hayretlere salabilirsiniz.

Fakat 'gerçek' yukarıda yazıldığı gibi mi?

İzninizle bu suâlin cevabını ben vermeyeyim de sözü, iddia sahibiyle bizzat görüşmüş olan ünlü bir Mason Üstadına (gazeteci Kemal Salih Sel'e) bırakayım.

Bir sonraki yazıda aktaracağım bilgilerin Loca mensuplarına özel dağıtılan bir kitapçıkta yer aldığını -şimdiden- haber vermemin merakınızın artmasına neden olacağını biliyorum.

Ama inanın beklemeye değer!


3 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Dücane Cündioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...