YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Sydney'den gelen mesaj

Üçüncü bin yılın ilk olimpiyat oyunları Avustralya'nın Sidney kentinde yapıldı; zaman zaman iklim şartları katılımcıları zorlasa da zevkli bir olimpiyat oldu bu. Saat farkı yüzünden izlemede zorluk çekildi, ama izleyenler gördükleri karşısında mutlu oldular.

Hangi ülkenin, hangi alanda, kaç madalya aldığının listesi gazetelerin spor sayfalarında yayımlandı. Türkiye açısından sürpriz yok: Bir çok alanda yarışmadık; halterde, judoda ve tekvandoda birer altın kazandık, yine tekvandoda bir bronzumuz var, o kadar, dört madalya ile 26. sırayı İran'la paylaşıyoruz... Tepelerde bildik ülkeler yer alıyor: ABD 97, Rusya 88, Çin 59 madalya sahibi. Küba (29) gibi küçücük veya Kazakistan (7) ve Belarus (17) gibi yeni bağımsızlık kazanmış ülkeler de Türkiye'nin üzerinde...

Olimpiyat insanın beden gücünü sergilemeye yarayan bir zemin; yenilenen rekorlarla ne kadar harika bir varlığa sahip olduğumuzu kendi kendimize ispat ediyoruz. Artık sonuna geldiği sanılan beden mukavemeti, azimli sporcular sayesinde, bir adım öteye taşınıyor. Bireysel başarı yanında beraberce üretilen başarıya özel ağırlık verilen olimpiyatlarda 'takım ruhu' kavramı çok önemli; izleyici de, kendi ülkesini coşturmak için orada bulunsa bile, olimpiyat coşkusuna kapılıp "İyi olan kazansın" diye düşünmeden edemiyor...

Türkiye bıraksanız olimpiyat organizasyonuna hemen sarılacak, ancak geleneksel bir kaç dal dışında başarılı bir olimpiyatçı ülke hiçbir zaman olamadı. Halter, güreş, tekvando dışındaki dallarda esamisi bile okunmuyor; onlarda da her olimpiyatta biraz daha gerilediğimiz görülüyor...

Olimpiyat dendiğinde akla ilk gelen dallarda, sözgelimi 'dayanıklılık' ve 'çeviklik' gerektiren, sürekli çalışmaya dayanan atletizmde neden başarılı olamıyoruz? Üç tarafımız denizle çevrili, ama neden yüzmede seçmeleri aşan tek bir sporcu çıkartamıyoruz?

Bir otelde odasında oturmuş, Rusya, Japonya, Kanada gibi ülkelerin takımlarının estetik yüzme alanında kaydettikleri başarıları izlerken zihnime şu düşünce hücum etti: Türkiye bunca yıldır 'lâik' olma iddiasında bir ülke, lâikliği öncelikle 'kadınların özgürlüğü' olarak anlıyor ve bunun için akıl almaz baskı yollarına başvurmaktan da geri durmuyor; işte size 'lâik' bir ülkenin kendini gösterebileceği bir yarışma dalı, ama Türkiye'nin adı bile geçmiyor... Size çok basit gelebilir, ama ben şöyle düşünmekte özgürüm: Sadece sekiz genç kızla bir havuz gerektiren bir spor alanında başarı getirmeyecekse 'lâiklik' iddiasının ne önemi var?

Sadece dört madalya kazanabilen Türkiye tam 59 sporcuyla katıldı olimpiyatlara. Kalabalık kafileyle çıkılan gezinin devlete masrafını bir düşünün, elde edilen başarının ne kadar sınırlı kaldığını daha iyi anlarsınız... Dört yıl sonra Atina'da yapılacak 2004 olimpiyatları, bu kafayla gidersek, Sydney'den daha fazla yüz ağartmayacak. Bunu kendimize itiraf edemediğimiz için, her kafilede yaşanan olimpiyatlara has gerilimleri büyütüp birini 'şamar oğlanı' seçerek kendimizi rahatlatma yoluna başvuruyoruz. Oysa, Türkiye, olimpiyat anlayışına uygun bir ülke değil...

Doğumdan hemen sonra kâbiliyeti keşfedilmiş ve şampiyon olmak üzere yetiştirilmiş bir sporcu duydunuz mu siz? Bizde başkalarının yetiştirdiği, ya da hüdâ-yı nâbit çıkmış sporcular üzerine oturan bir sistem var. Bir çok parlak isimde yaşandığı gibi, 'sporcu ahlâkı' da takviye edilmediği için, daha uzun yıllar başarılı olabilecek şampiyonlar bile Türkiye şartlarında tükenip gidiveriyorlar. 'Takım ruhu' denen kavrama ise hiçbir zaman âşina olamadık.

BM tarafından yayımlanan gelişmişlik rakamları, OECD'nin çıkardığı ekonomik performans çizelgeleri ülkelerin başarılarına işaret eder etmesine, ancak her dört yılda bir yapılan olimpiyatlar sonunda ortaya çıkan madalya tablosu da ülkelerin yüzüne gerçekçi bir ayna tutar. Sydney'de yüzümüze tutulan aynayı ben beğenmedim.

Gelecek olimpiyatlardan birine ev sahipliği hevesine kapılacağı yerde, Türkiye, olimpiyat ruhuna uygun gençler yetiştirip sporda varlık gösteren bir ülke haline dönüşmenin yollarını arasın...


3 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...