YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Meclis çeşitlemesi

Gelse o şûh meclise
Nâz ü tegafül eylese

Ezgisini az çok hatırlıyorum da şarkının, ne güftesini kaleme alan şairi biliyorum, ne bestesini bağlayan sanatkârı. Ve hattâ ne de makamından haberim var. Ama sözü edilen meclisin bir çeşit 'oturak âlemi' olduğu belli. Söyleyenin aşk oyunlarından; cilveden, nazdan, sevgiliden gelecek eza ve cefadan hoşlandığı da belli. Bu meclis, 'bezm-i işret,' olmalı. Yârânın birleşip söyleştikleri, yiyip içtikleri, mûsikî meşk ettikleri bir toplantı.

Arapça 'celese' eyleminden mekân adı olarak türemiş olan 'meclis' sözcüğü, dilimizde çeşitli anlamlarda kullanılmış. Bu anlamların tümünde, birden çok kişinin bir araya gelmesi ve belli bir iş ya da amaç için 'oturma'sı söz konusu olmuştur. Bu işler veya amaçlar arasında eğlencenin de bulunabileceği, yukarıdaki şarkı sözünden anlaşılıyor.

Büyük Larousse, 'meclis'in anlamları arasında, güzel sanatlar terimi olarak şu tanıma yer vermiş: 'Eski türk minyatürlerinde kişilerin belirli bir düzen içinde yerleştirilmesine verilen ad.' Bu tanım, bana biraz bulanık geldi. Meclis, minyatüre kişilerin yerleştirilmesi midir, yoksa kişilerin resmedildiği minyatür müdür? Bir kişinin çizildiği ve çeşitli nesneler arasına yerleştirildiği minyatüre de 'meclis' denir mi? Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisiínin tanımı, bu kuşkuları giderecek açıklıktan yoksun. Ne yapalım? Bir bilene danışalım. Öğrenmeye değer buluyorsak tabii.

Tiyatro terimi olan meclis ise, vaktiyle bugünkü 'sahne' yerine kullanılmış. Tiyatro eserinde ana bölümleri oluşturan 'perde' içinde, oyuncu giriş çıkışlarıyla oluşan her türlü değişikliği bildiren 'sahne' sözcüğünü, eskiden 'meclis' karşılarmış.

Meclisíin kökünde 'cülûs' mastarı var. Cülûs denince de 'tahta çıkma', daha doğrusu 'tahta oturma' gerçeğine varırız. Tahta çıkma, 'yönetime geçme' anlamını taşıdığı gibi, herkesin oturduğu koltuk, sandalye, sedir, divan, vb. oturaklardan ayrı, özel bir nesneye oturma anlamını da taşır. İslâm tarihinde tahta oturan ilk yönetici (emir, halife, sultan, padişah) Muaviye olmuş. Şişmanladığını belirterek, kendisi için, kolay oturulabilir, rahat bir oturak yapılmasını istemiş. Böylece uygarlığımız içinde saltanatın tarihi de başlamış.

Osmanlı tarihinde padişahların tahta çıkışları 'cülûs merasimi' ile sınırlı kalmamış, 'cülûs terakkisi', 'cülûs çıkması' ve 'cülûsiye' gibi hem hayli masraflı hem de hukukî ve ahlâkî cevazı şüpheli sonuçlara yol açmış. Yeni padişah, tahta cülûsunun bedelini, yeniçeri ve sipahiler başta olmak üzere askerlerine, ilmiye sınıfına ve devlet erkânına, 'rütbe' ve 'akçe' cinsinden bir yığın 'bahşiş', 'in'am' ve 'ihsan' eyleyerek ödemiş. Kanunnâmelerle düzenlenen ve belli bir yerleşiklik kazanan bu uygulama, özellikle tahtın sıkça sahip değiştirdiği dönemlerde, devleti ciddi sıkıntılara sokmuş. Oturandan bekledikleri cülûs bahşişini, bekledikleri kadar ve/veya bekledikleri süre içinde alamayanlar, kıyama kalkışmışlar. Yeni padişahın bu işten tek kârı, kimi şairlerin takdim ettikleri 'cülûsiye' nâmındaki kasideler olmuş.

Saltanat devrinde de birçok meclis var imiş ama 'meclis'lerin çoğalması ve çeşitlenmesi Tanzimat'tan sonradır. Hele Meşrutiyet'ten ve Meclis-i Mebusan'ın küşadından sonra meclisler de bollaşmıştır ülkemizde. Belediye meclisinden idare meclisine kadar bugün de birçok meclisimiz var. Fakat Türkiye Büyük Millet Meclisi, hepsinin üstünde, hakimiyetin kayıtsız şartsız sahibi olan milletin 'niyabet' ve 'vekâlet' müessesesi olarak özel bir önem ve ağırlık taşıyor olmalı. Büyük meclis, her türlü yasal kurul, kurum, komite, heyet, birlik, dernek, komisyon, birlik ve cemiyeti ve her türlü yasa dışı örgüt, tim, takım, ekip ve çeteyi hak ettiği yere oturtacak cesaret, celâdet, dirayet ve basireti gösterebilmeliydi. Ama bizim milletin vekilleri, meclisi, sahiden 'oturma yeri' mi sanıyorlar ne, oturuyorlar. Kurumun adını değiştirip 'parlamento' yapsak, 'konuşma' ve 'tartışma' başlar mı acaba?


3 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...