YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Daha iyi bir performans için...

Cumhurbaşkanı sözcüsü Metin Yalman'a veya dışişleri danışmanı ve özel kalem müdürü Tacan İldem'e, ilk karşılaştığımızda, Çankaya Köşkü envanterine bakıp 'autocue' cihazının bulunduğu yeri öğrenmelerini tavsiye edeceğim...

Televizyonlarda sunucu ya da yorumcu gözünüzün içine bakar gibi konuşur ya, aslında tam karşısında duran kameranın üzerine yerleştirilmiş aynadan akan bir metni okur o... Televizyon ilk yaygınlaştığında, entrikaları henüz bilinmezken, ekrandakilerin hep güzel konuşan, sağlam cümleler kuran insanlar olduğunu düşünürdüm; şimdi büyüdüm akıllandım, güzel konuşmayı sağlayanın 'autocue' denilen cihaz olduğunu biliyorum...

Meclis'te, basın locasında oturmuş Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i dinlerken, içimden, "Neden 'autocue' cihazını kullanmaz ki?" düşüncesi geçti. Turgut Özal kalabalıklar karşısında uzun bir konuşma yapacağı zaman kullanmak üzere o cihazdan bir tane aldırmıştı, her gittiği yere kurdururdu. Bir sağına bir soluna dönüp konuşurken iki yana kurulu cam panellerin üzerine düşürülen metni okurdu sadece; ancak dinleyenler konuşmanın irticalî olduğunu sanırdı...

Cumhurbaşkanı Sezer de, Başbakan Bülent Ecevit gibi, yazılı metinden okumayı irticalî konuşmaya tercih edenlerden... Mâdem önceden yazıyor okuduğu metni, neden yıllar önce alınmış o cihazı kullanarak kendisini muhatapları üzerinde daha etkili kılmıyor? Cihaz Çankaya Köşkü depolarında bir yerdedir mutlaka; köşkün bilgisayar uzmanı onu en kısa sürede yeniden kullanılır hale getirebilir...

Yeni cumhurbaşkanının bir özelliği de, altına imza koyduğu metinlerin büyük bölümünü kendisi yazması... Oysa, dünyanın her tarafında olduğu gibi bizde de, önemli metinlere katkıda bulunacak devlet görevlileri vardır, gerekirse profesyonel yazarlardan da katkı istenir... . Geçende kendisiyle yapılmış bir mülâkatta, büyükelçi Volkan Vural, Özal'a yakın çalıştığı dönemde pek çok önemli konuşmayı yazdığını anlatıyordu. Uzmanların yazdığı konuşmayı Özal okur, üzerinde gerekli değişiklikler yaparak metni kendisinin kılardı...

Meclis açılışlarında uzun konuşma yapma âdetini Süleyman Demirel başlattı. Özal da açılışlara önem verirdi, ama öyle iki saatlik konuşmalarla Meclis karşısına çıktığını hatırlamıyorum. Demirel ise, o yıl kendince neler yapılmasını istiyorsa birbiri ardına sıralamak için kullandı o vesileyi; Sezer, danışmanlarına, "Geçen beş yılın konuşma metinlerini getirin" tâlimatını vermiş ve onlara bakarak kendi metnini yazmış olmalı...

Cumhurbaşkanlığında çok sayıda uzman, danışman, görevli olduğu halde, bugüne kadar kamuoyuna yansıyan hemen bütün metinleri Sezer'in kendisi kaleme aldı. Köşk kaynaklarından öğrendim: Bir hukukî konuda görüş açıklanacağı sırada hukukçu danışmanlara metin hazırlama görevi vermiş, gelen sonucu beğenmediği için sabaha kadar çalışarak kendisi yazmış açıklamayı; o gün bugündür Köşk'ün cumhurbaşkanına ayrılmış özel bölümünün ışıkları sabahın ilk saatlerine kadar yanık kalıyor...

Yeni yasama yılı açılışı konuşmasını hazırlamadan önce, görüşlerine güvendiği dostlarına, "Kısa mı olsun?" sorusunu yönelttiğini duydum Sezer'in; keşke "Kısa tutun" tavsiyesinde bulunanlara uysaydı. Kısa metinde yine bir çok şey bulunabilir, ama dinleyicilerin dikkatini dağılmazdı. Bir de, metin kısa olursa, hangi konuya özel önem veriyorsanız onu biraz daha uzun tutarak istediğiniz etkiyi alabilirsiniz... Pazar günkü konuşma iki saat yerine yarım saatte bitecek bir metin olarak hazırlansaydı, eminim, sadece Meclis'ten değil, televizyon başında dinleyen halktan da çok olumlu tepki alırdı; konuşma uzayınca dikkat de dağılıyor...

"Sezer muhalefetin cumhurbaşkanı..." Oturduğum noktadan Meclis'e baktığımda bu izlenime sahip oldum. Hürriyet, dün, "İrticaya gelince FP suskun kaldı" başlığını atmış, ama aldırmayın; FP'liler baştan sona canlı biçimde alkışladılar Sezer'i... Başta Tansu Çiller olmak üzere DYP'liler de... Buna karşılık, iktidar milletvekilleri, ellerini sıralar altına sakladılar... ANAP'ın doğulu milletvekilleri arasından Sezer'in özgürlüklere sahip çıkan sözlerine alkışla mukabele etmek isteyenler çıktı; onları bakışlarıyla susturmayı bildi parti öndegelenleri...

Garip bir durum söz konusu sizin anlayacağınız: Sezer'i oylarıyla Çankaya Köşkü'ne çıkaran iktidar partileri mutsuz, ona oy vermeyen muhalefet ise kendisini takdir ediyor... Türkiye'de siyasetin ne kadar kafa göz yararak yapıldığına bundan daha iyi örnek mi olur?

Amerikan başkanları, her yılın başlarında, 'State of the Union' adı verilen kapsamlı bir konuşma yaparlar Meclis karşısında; herkesin merakla beklediği, döneme ışık tutan konuşmalardır bunlar... Metni kelime ustası yazarlar hazırlar, içine akılda kalacak beş-on şık cümle mutlaka ekleyerek... Geçmişte söylenmiş güzel sözlere atıflar da yer alır konuşmada; bazen yerinde esprilerle dinleyicinin dikkati sürekli uyanık tutulur... Dahası, televizyondan da verilen o konuşmayı yaparken, başkan, 'autocue' cihazını mutlaka kullanır...

Cumhurbaşkanı Sezer'in bir dahaki konuşmasında daha iyi bir performansla kamuoyu karşına çıkması işten değil; bir-iki küçük dokunuş onu bayağı 'hatip' yapabilir...


3 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...