YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Gündem

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 


AMELİYAT SÜRESİNİ ÜÇTE BİRE İNDİREN CİHAZ, ABD YOLCUSU

Bu cihaz dünyada ilk

Ameliyat süresini üçte bir oranına indiren operasyon cihazını sıfırdan geliştiren Elektronik Yüksek Mühendisi Ertürk Tanrısever, en kısa zamanda onay kurumu kurulması gerektiğini söylüyor.

Yurt dışı ile temaslarınızda bildiğimiz kadarıyla öne çıkan iki ülke var: ABD ve Rusya. Oradaki çalışmaları yakından takip ettiniz ve sonra kendiniz bir cihaz geliştirdiniz. Bu cihazın gelişmesi nasıl oldu, bahseder misiniz?

Sovyetler Birliği çökmeye başladığı zaman kendini dışarıya açmaya başladı. Merak ettim, kara kutunun içinde ne olduğunu. Kurslara gittim ve biraz Rusça öğrendim. Teknoloji Bakan Danışmanı ile Bilimler Akademisi ile epey yakın temaslarım oldu. Ve bu kara kutuda çok ilginç şeyler vardı. O dönemde Türkiye'nin Ruslar'la bilimsel ve temel teknolojik çalışmalar yapmak için çok büyük yararları olduğunu düşündüm.

Hangi konularda?

Uzay teknolojileri, roket, uçak, tıbbi cihazlar vs. hepsi yapılabilirdi. Bunlar maalesef yapılamadı, Türkiye inanılmaz büyük bir tren kaçırdı. Devlet madem bunları yapmak istemiyor, ben de yapabileceğim şeyleri kendim yaparım o zaman dedim.

Medikal cihaz üzerine mi?

Evet, öncelikle medikal cihaz konusu. Ruslar'ın yaptığı o cihazları, dünyanın hiçbir yerinde kullandıramazsınız. Bunu öğrenmem epey zaman aldı. Sekiz ay boş yere bir Rus elektro terapi cihazı üzerinde uğraştım. Sonra bu cihaza sıfırdan başladım. Dünyaya kabul ettirilebilecek bir cihaz ortaya çıktı. Ondan sonra Türkiye ile ilgili sorunlar başladı.

Ne gibi sorunlar?

Laboratuvar çalışmaları yapıyoruz, hayvanlar üzerinde denemeler yapıyoruz. Maalesef Türkiye'nin tıp cihazı onay kurumu yok. Bu durumda Türkiye'de onay almak mümkün değil.

Onay Kurumu kurulması için ne gerekiyor? Çok para mı lazım?

Büyük bir para meselesi olduğunu düşünmüyorum. Başka sebepler var. 77 sene olmuş, kimse kuramamış bugüne kadar.

Türkiye Onay Kurumu olmaması sebebiyle neler kaçırıyor, neler kaybediyoruz?

En başta bir kere Türkiye'de başlanan bir tıp cihazı projesinin Türkiye'de bitmesi mümkün olmuyor. Bence bu, işin en ufak kısmı. Çünkü bir Onay Kurumu'nun olması, Türkiye'de geliştirilen bir cihazın denenmesi için lazım değil ki... Dışarıdan gelen cihazlar var. O cihazlar için de bir Onay Kurumu yok. Made in USA yazıyor, öyleyse o cihazlar zaten onanmıştır sanılıyor. Halbuki, bir cihazın o ülkelerde üretilmiş olması, orada onay almış anlamına gelmiyor.

Türkiye ve Türk insanı 3. Dünyalı gibi "kobay" olarak mı kullanılıyor?

Evet, maalesef evet. Bir Onay Kurumu olmaması, kobay olarak kullanılmak anlamını taşır...

Bu durumda siz ne yapacaksınız, geliştirdiğiniz bu cihazla ilgili olarak?

ABD ile yakın temaslarımız var ve yakın bir gelecekte ortak çalışmalara gireceğiz. Onlar işi bir tek kelime ile izah ediyorlar. Diyorlar ki "FDA'den onay almış mı?" Bu onların Onay Kurumu'dur. Bir şey daha var, cihazlar ilk olarak Asya ülkelerinde deneniyor. Raporlama yapıyorlar, sonuçları görüyorlar, deneme safhasında olabilecek yan etki olasılıkları üzerinde duruyorlar. Çünkü sonuçları ABD'de çok ağır.

Türkiye'de onayı olup olmadığına bakılmaksızın kullanılan cihaz var mı?

Tabii ben hafiyelik yapmıyorum. Hangi cihazda durum nedir bilemem. Şunu söylemek istiyorum, lazerli operasyonlar, cilt kırışıklıkları tedavisi reklamları yapılıyor. Lazerle kırışık gidereyim derken, insanlar çok büyük riskler altına giriyorlar.

Peki nasıl bir risk bu?

Kanser riski tabii ki.

Ne kadar sürede ortaya çıkar kanser?

Bildiğim bir olayı söyleyeyim. Rusya'da bir arkadaşım, gözlük kullanmamak için lazerle bir operasyon geçirmişti. Beş sene sonra perişan durumdaydı. İnanılmaz ağrılar oluşmuştu. "Bilseydim böyle bir şeyi asla yapmazdım" dedi. Tüm uygulamalar aynı zararı verecek diye bir iddiam yok ama ortada bir örnek var. Vaka kanser vakası da değil.

Devlet hastaneleri ile özeller arasında bu konuda bir fark var mı?

Devlet hastanelerinde daha sıkı denetim olduğunu söyleyebiliriz. Özelde ise çok daha rahat. Bakın bir noktayı açmak istiyorum. Bir hastaneye gidiyorsunuz, diyorlar ki bu cihaz en yenisi, en gelişmişi. Oysa, en yenisi en tehlikelisi anlamına gelebilir. Çünkü denek olarak kullanılma olasılığınız artar. Ben böyle bir durumla karşılaştığımda, cihazın en az on yaşında olmasını tercih ederim.

Sadece yasal ve bürokratik bir problem mi ortadaki?

Evet. Ama bu da aşılamaz değil. Sadece zaman alır.

Sizin operasyon cihazınıza dönersek...

Haydi hep beraber dönelim. Bakın cihaz şu tarafta. Atom deyince de herkesin aklına ilk olarak atom bombası geliyor. Bizimki öyle değil. Asal gaz atomlarını enerjilendirerek operasyon yapıyoruz. Cihazın özü bu. Ben bunu ilk olarak Moskova'da bir üniversitede gördüm. Üzerinde çalışmaya başladım. Olayın arkasında ABD'liler çıktı. 70 senelerinde bunun üzerinde çalışmışlar. Yaklaşık onbeş sene uğraşmışlar. 82'de havlu atmışlar. ABD'lilerin bıraktığı yerden Ruslar başlıyor. Onlar da 90'ların başında bırakıyor.

Siz ne zaman başladınız?

Bu teknolojinin geçmişini bütünüyle inceledim. 92'den itibaren çalışmaya başladım.

ABD'lilerin ya da Ruslar'ın yaptıklarıyla bir kıyaslama yapmak mümkün mü?

Onların çalışmaları ile kıyas götürmeyecek üstünlükte bir cihaz ortaya çıktı.

Peki sonra ne oldu?

Benim elektroterapi cihazımın da operasyon cihazımın da Türkiye'de onay alması mümkün değil. Sonuç olarak Türkiye'de bir cihaz icat eder ve geliştirirsiniz ama onay alamadığınız için kullanamazsınız. Fakat cihaz dışarıdan gelirse mesele yok.

Onay Kurumu çok çabuk kurulur mu?

Ben çok kısa sürede kurulabileceğini zannetmiyorum. Büyük bir ihtimalle bu cihazlarımın onayını ABD'den alacağım.

Peki bu durumda Türkiye'nin kaybı ne olur?

Geniş açılı bakarsanız, Türkiye'nin kazancı olur. İyi bir teknoloji Türkiye'de doğmuş olur.

Kazanç gibi görünmesine rağmen, aslında zararımıza değil mi?

Türkiye'de Onay Kurumu kurulmasını bir on sene daha beklersek, ki bu şartlarda rahatlıkla oraya gider, hiçbir şey yapmamış olurum, bu arada ABD'de onayımı aldığım zaman, bir-iki senede bütün dünyaya yayılır.

Bu durumda ABD'ye hizmet, dünyaya hizmet anlamını mı taşıyor?

Maalesef öyle de yorumlanabilir.

BATI'NIN CİHAZLARI BİZDE DENENİYOR

Siz, bu cihazınızı geliştirdikten sonra, bir Onay Kurumu kurulması için neler yaptınız?
Sayın Sağlık Bakanı ile temaslarımız oldu. Kendisine bir koyun akciğeri ölü doku operasyonu demonstrasyonu yaptım. Biz bu cihazla yüzlerce canlı hayvan çalışması yaptık, Çok da başarılı sonuçlar aldık. Sayın Bakan ilgi gösterdi geldi gördü. Sayın Bakan Müsteşarı "Biz bir Onay Kurumu kurmaya başladık" dedi.
Bu görüşme ne zaman oldu?
Yaklaşık 7-8 ay önce.
Daha sonra temasınız oldu mu?
Sayın Müsteşar'dan o zaman bazı isimler almıştım. Ama o isimlere ulaşmak mümkün olmadı.
O isimler halen aynı görevdeler mi?
Tahmin ediyorum öyle ama, bir türlü görüşemedik. Şunu söyleyebilirim ki Türkiye'de bir Onay Kurumu kurulması, Türkiye için bir zorunluktur.
Bu oluşum nasıl olmalı?
Tıp camiasından insanların katılması gerekli, tabii elektrik-elektronik mühendisleri, makine mühendisleri, hepsinin katılımı gerekli. Cihazlar bu insanlar tarafından tasarlanıyor ve üretiliyor. Mesela 18-19 yıldır, Çapa Tıp Fakültesi ile işbirliği içinde olan, biomedikal çalışmalar yapan profesörler var, makinacı, inşaatçı, elektrikçi... Şimdi bu insanlar diyorlar ki, bizim de katkımız olsun.
Amerikalılar ve Ruslar'ın, ameliyatlarda kullanılacak hale getiremedikleri doku buharlaştırma cihazını bir Türk bilim adamı geliştirdi.

KANSIZ AMELİYAT NASIL YAPILIYOR?

Tümörün üstüne tutuyorsunuz, tamamen buharlaşıyor. Moleküller küçük parçalara ayrılarak buharlaşıyor, yok oluyor. Bu işlemi yaparken arkasında on mikron kalınlığında bir ölü doku bırakıyor. O ölü doku, damarları ve lenf yollarını kapatıyor, dolayısıyla kanama olmasını engelliyor.
Kısaca kansız ameliyat...
Evet. Bir yandan istemediğiniz hastalıklı dokuyu buharlaştırıyorsunuz ve bu işlemi kansız olarak gerçekleştiriyorsunuz. Bu arada damar ve lenf yolları gibi kanalları da kapatmış olduğunuz için, tümörlü hücrelerin bu kanallarla başka dokulara transferi de engellenmiş oluyor.
Peki bu nasıl oluyor?
Böyle bir operasyondan sonra, hastanın operasyon bölgesindeki yaranın sadece iyileşmesi değil, tümörün tekrarlamaması bakımından, o bölgede hızlı bir iyileşmenin de gerçekleşmesi lazım. Geride az miktarda ölü dokunun kalması, savunma sistemlerinin yükünü azaltır ve tümörle mücadele potansiyelini artırır. Bu da çok büyük bir avantaj. Bizim teknolojimiz gerçek bir nano teknoloji uygulamasıdır.
Bu cihazla ne kadar deneme yaptınız?
Çok... Yüzün üzerinde sayıda koyun, fare ve tavşan. Trakya Üniversitesi'nde akciğer, karaciğer çalışması yaptık, Marmara Üniversitesi'nde ise beyin çalışmaları.
Operasyon süresinde kısalma oluyor mu?
Tabii. En az üçte bire düşer.

 


Kağıda basmak için tıklayın.

 

 

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...