YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Kültür

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 


KİTAP-LIK'ta uçarı bir gezinti

Nursel Duruel ismine rastlayınca, yine aynı şey oldu: "Geyikler, Annem ve Almanya"

Kitap-lık'ın 43. sayısında, bu kez resmini de görmüş oldum. Adam Yayınları'ndan 80'li yılların ortalarında çıkan öykü kitabının kapağındaki renk tonlamasından mı nedir, Duruel'i düz saçlı ve sarışına yakın kumral hayal etmiştim. İhtimal, o günlerde Almanya'daki annesine özlemle koşan bir geyik yavrusu gibi incecik... Uçar gibi koşarken rüzgarın taradığı açık kumral ipeksi saçlar... Kitabın ve yazarının ismi bende işte bu renk, bu uçan renk cümbüşünü uyandırmıştı: Biraz hüzün bulunsa da (kompozisyonu bulandırmayacak kadar), hayatın capcanlı renkleri...

Kitap-lık'ta, bu yılın 30 haziranında ölen Zeyyat Selimoğlu ile Kitap-lık adına yaptığı "Son Görüşme"de Selimoğlu ile konuşurken çekilmiş fotoğrafı yeralıyor, ilk kitabıyla öykülerinin meftunu olduğum Duruel'in... Müteveffa Selimoğlu'nun son yazısının başlığı, "Poğaça Tiyatrosu."

Edebiyatın gayr-ı meşru çoçuğu

Ayfer Tunç, "Öykü Edebiyatın Gayrimeşru Çocuğudur" başlığını kullanırken, "gayrımeşru" kelimesini pek sevmişe benziyor. Ayfer Tunç'un son öykü kitabı Aziz Bey Hadisesi bu yıl çıkmış. Tunç'un bu "son" kitabını, (varsa) önceki kitaplarını veya yayınlanmışsa süreli yayın organlarındaki bir öyküsünü okumadım, ancak, şu cümleler, yukarıdaki başlık altında, kendisine ait: "Öykücüler hep aynı finalle biten bu öyküleri yazarken, gayrimeşru çocukları kayırırlar. Bu öykücü de gayrimeşru çocuk olmanın, ateşli bir ruh halini körüklemesini sever." Gayrimeşru çocukların ("kayrılma"yı gerektirecek) bir suçu yok elbet, ama, "Öykücüler hep" ifadsi gayrimeşru...

Henüz, 'kendi payına, genç bir yazı adamı olarak yola koyulduğu 1970'li yılların başındayken bile, kendini, 'Sartre'ın perspektifiyle uyuşmazlık içinde hissedebilen' Enis Batur, "Yazarken Bizi 'Ne' Gözetliyor: Hukuk mu, Etik mi, İnanç mı, Öteki mi, Ben mi?" başlıklı söyleşide, başkasının değil de, nedense "inanç ilişkileri çerçevesinde Ebubekir'in (Eroğlu) merak, günah, yazılabilirlik sınırı konusundaki düşüncelerini merak ediyor." Ebubekir Eroğlu, 'Neden ille de ve özellikle benim?! İnanç ilişkileri, insani bir olgu, insani bir boyutsa, burda bulunan diğer arkadaşlar, bizim bildiğimiz, bizim gezegenimizdeki ve bizim bildiğimiz zamandaki insanlara hitap etmiyor mu -ve şu an kayda geçen şu konuşma? Tek temsilci ben miyim?!' diye soramıyor ve çok geçmeden, Enis Batur şu anakroniği yöneltiyor kendisine: "Ebubekir Eroğlu, benim soruma cevap vermekten kaçıyor. Direkt olarak gidiyorum (...) Tanrısal inanç bir yazı insanına ifade sınırlarını gösteriyor mu? Göster miyor mu?" Ebubekir Eroğlu'nun hiç hoşuna gitmeyen bir soru.. o orada "tanrısal inanç"ın temsilcisi olarak mı bulunuyordu oysa! Aynı sayfada fotoğrafı bulunan Enis Batur'un giyiminde, konuşmasında, bakışında, sakalında v.s. v.s. sayılamayacak kadar sınırlamalar görülmüyor mu?!

"Bırakın yazsınlar..."

Yine aynı söyleşide, Enis Batur şöyle bir yorum/tesbiti dile getiriyor: "Bu durumda Bülent Tanör'ün söylediği geçerli oluyor. Bırak adam bunu yazsın, sen zırva olduğunu söyle." Bırak bakkallar serbestçe esrar, eroin, kokain v.s. satsın, sen bunların zırva, kullanımının zararlı olduğunu söyle... Bırak çocuklar Kur'an okumayı öğrenip okusun, sen zırva olduğunu söyle ama yasaklama... Bırak insanlar başörtüsü taksın, sarık sarsın, cübbe giysin, sen zırva olduğunu söyle, ama yasaklama...

Kitap-lık'ın bu sayısında, editörün belirttiğine göre, Jean Paul Sartre'in 1946'da yazdığı ve Fransa'da yeni yayımlanan "Yazarın Sorumluluğu" başlıklı yazısı, Turhan Ilgaz'ın "türkçesi" ile yeralmış. Turhan Ilgaz, Türkçe yazabilen -ne yazık ki- ender kalemlerden biri. Om Yayınları'ndan çıkmış Chantal Thomas'ın Özgürlüğünü Taşımak adlı deneme kitabını, içindekiler kısmında "yolculuk etmek" ifadesini görünce, okudum. Eline ve diline sağlık Turhan Ilgaz. Chantal'ın kitabını sadece güzel türkçesi hatırına okudum, yoksa, beni o kadar da ilgilendirmiyordu "kahve köşelerinde aranan özgürlük." Muhtemeldir ki, üslûp ve ifade olarak Ilgaz'ın çevirisi, ingilizcesinden daha iyidir... Bir kitabın, sadece türkçesi "doğru" diye okunduğu günleri başlatan medyanın tez zamanda başına türkçe kadar büyük taş yağsın...

Ve Leyla Erbil

Vesika-lık'da bu sayı, türkçenin asi olsa da gayr-ı meşru olmayan öykü kalemi Leyla Erbil var. Erbil İstanbullu, şehirli, yani medeni... Öyküleri de öyle: son kertede meşru olandan yana, kayırmacılıktan değil.

 


Kağıda basmak için tıklayın.

 

 

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...