YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Ağlama duvarı mı,korku duvarı mı?

Ortadoğu'da cereyan eden son olaylar, kuşkusuz, FKÖ-İsrail barış sürecini dinamitledi. Özellikle Şaron'un tahrikçi tutumu âşikârdır ve Avrupa Birliği ülkeleri de bunu farketti. Başlangıçta hadiselerin bu derecede ilerleyeceğini göremeyen ABD'nin, sonunda tarafları bir ateşkese daveti ve yeniden buluşturmaya çalışması ne ifade eder?

Fakat şu haliyle, Orta Doğu barış sürecinin tamamen berhava edildiğini kabul etsek bile, ortadaki âni gelişmeyi, gene de sağduyu ile değerlendirmek durumundayız. Bu olaylar niçin meydana geldi ve bundan sonrası ne olacak?

İsrail barıştan korktu

Bir defa şunu unutmayalım: İsrail muhalefeti, FKÖ-İsrail müzakerelerinin âkıbetinden ciddi bir endişeye kapıldı. Hükümeti her an devrilmekle yüzyüze olsa bile Ehud Barak'ın; FKÖ ile anlaşabileceği ve Doğu Kudüs'ü FKÖ'nün başkenti olarak tanıyabileceği endişesine kapılan İsrail muhalefeti, sırf böyle bir endişe ile barış sürecini sabote etmeye kalkıştı. Evet, eğer amaçları sırf bununla sınırlı ise, İsrail muhalefeti şimdilik başarıya ulaştı sayılır. Ama nereye kadar?

Bu hadiseler, bir defa onu ortaya koydu ki, barıştan kaçan taraf doğrudan İsrail'dir. Ama muhalefetiyle, ama iktidarıyla! Bir defa bunu ortaya koyalım!.. İkinci husus da, FKÖ tarafı, yani Filistinli araplar; bu olaylar sonunda alabildiğine güçlenmiş ve barıştan yana olan uluslararası kamuoyu nezdinde alabildiğine mazlum ve itibarlı bir konuma yükselmişlerdir.

Dolayısıyla müzâkere sürecini sabote eden ve barış korkusuyla paniğe kapılan taraf İsrail; barıştan yana olan ve Doğu Kudüs konusunda haklılığını uluslararası âleme kanıtlayan taraf da FKÖ!..

FKÖ şimdi daha güçlü

Bunca gözyaşı ve çaresizlik ortada iken, bunun ne mânâsı var diye düşünülebilirsiniz. Böyle bir ıztıraba hak vermiyor değilim. Fakat bir krize ve önümüzdeki uzun sürece sırf bu sınırlar içinde bakılamaz. Bu bir savaştır ve binbir acıya rağmen, barış arayışlarının yol açtığı bir savaştır. Yani hem savaş devam edecek, hem de savaşın ve barışın stratejileri aynı anda işlerliğe konulacak!.. Dolayısıyla sonu bir zaferle, yani Doğu Kudüs'ün FKÖ'nün başkenti olduğu ve Harem bölgesinin FKÖ ulusal sınırları içinde kaldığı bir barışla sonuçlanmasını arzu ettiğimiz son indifada girişimini alabildiğine önemsemek gerekiyor.

Ayrıca gelişmelerin gayet sağlıklı algılanması da lâzım. Bir defa Ortadoğu'da barışı arayan taraf Amerika!.. Bunu bir yere yazın!.. Clinton yönetimi ve ülkedeki çoğu musevî lobileri istiyor barışı!.. İsrail'i barış masasına Amerika'nın oturttuğu veya ikna ettiği de malûm. ABD'nin bu teşebbüsünü, FKÖ tarafı ilk defa ciddi gördü ve onun için müzakerelere iştirak etti. Ama işte görüyoruz ki ABD istiyor diye de barış gerçekleşmiyor. İsrail, ikibin yıllık rüyası Harem bölgesini musevîliğin Kabesi telâkki ediyor ve terketmek istemiyor. Harem bölgesine sahipliği veya bölgeyi boşaltmayı itikadi bir sorun haline getiriyor. Aynı şekilde Arap ve İslâm ülkeleri de meseleye böyle bakıyor.

İsrail'in korku duvarı: Barış

Hal böyle iken, FKÖ ve Arafat, işte görüyoruz Filistin davasını satmadı. En başta ve özellikle Mısır, sonuna kadar FKÖ'nün arkasında!.. İran'ı görmüyor musunuz? Barış sürecinde aykırı bir duruş sergilemedi. Arap ülkeleri de bunun için sık sık toplantılar yapıyor. Bu gelişmelerin Türkiye kamuoyuna yeterince yansımadığına bakmayın siz. Gelişmeler fena değildi hani.

İşte bu süreçten İsrail muhalefeti korktu ve son sabote denemesine bunun için girişti. Kuvvetli bir ihtimal olarak söylüyorum, bu süreçten İslâm ve FKÖ kârlı çıkacak!.. Belki geç olacak, güç olacak; fakat sonuç hayırlı olacak inşaallah!..

Şimdi aksasa bile barış süreci, ABD seçimlerinden sonra yeni baştan hız kazanacak. Aynen Lübnan'da olduğu gibi!.. İşgal bölgelerini İsrail tamamen boşaltacak. Bunun mânâsı o kadar büyük ki, tahmin edemezsiniz. İsrail'in iki bin yıllık mev'ûd topraklar hayali, yani Siyonizm'in toprak genişletme politikalarına son bir nokta konacak. Aynen Yunanlıların Megaloidea'sında olduğu gibi anlayacağınız. Peki Amerika ne yapmak istiyor?

Bunu da belki yarın okuyacaksınız. Ama belki diyorum.


14 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...