YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Bellek var,
bellek var...

Tansu Çiller'in kendine özel bir belleği var, zihin arşivine yerleşmiş olayları seçerek bugüne taşıyor; bu sebeple de, zaman zaman zor duruma düştüğü oluyor... Neşe Düzel'in Tansu Çiller röportajı, tam da bu sebeple, bayağı gürültü kopardı...

Bir zamanlar, terör belâsı en zirve noktasındayken, bazı işadamlarının "Ver, kurtul" söylemi geliştirdikleri söylenirdi. İşadamlarının düzenlediği pek çok etkinlikte bulundum; bazıları o görüşü temsil ettiği izlenimini verdiler, ama kimsenin ağzından "Verelim, kurtulalım" cümlesini duyduğumu hatırlamıyorum...

Tansu Çiller, başbakanlığı döneminde, Egeli işadamlarının kendisine gelip, "Kes, at" dediklerini söylemiş Neşe Düzel'e; "Ne demek kes, at?" diye sorunca, muhataplarının "Çizgiyi çiz, biz Doğu'yu istemiyoruz, verelim" cevabıyla karşılaşmış... Bu 'ifşaatın' Radikal'de yayımlandığı gün Egeli sanayici ve işadamları "Kim söyledi, açıkla" diye ayaklandılar. Ben kendileriyle konuştuğumda, Tansu Hanım'ın, "Ben öyle demek istemedim" açıklamasını yeterli bulmamış görünüyordu Egeliler...

Tansu Çiller'in yanında kimsenin öyle konuşacağını sanmıyorum. Bu konular görüşülürken, siyaset arkadaşları, "Verelim, kurtulalım formulünü savunan işadamları var" demişler, Tansu Çiller'in belleği, o sözleri, doğrudan birilerinin ağzından duyduğu biçiminde kaydetmiştir... "Ver, kurtul" formulü de, belleğinde, "Kes, at" biçiminde kalmış zaten...

Neden Egeli işadamları? Bunun da cevabı basit: Başını Egeli işadamlarının çektiği bir grup, 'doğal tabanı' bildiği Odalar Birliği câmiası ile Tansu Çiller arasına bir 'demir perde' çektiler... Bir vesileyle gittiği İzmir'de Ticaret Borsası'nı ziyaret etmek istedi DYP lideri, randevulaşıldı da; ancak son anda görüşme talebi reddedildi... Neşe Düzel'le konuşurken, belleği, bilinçaltının da yardımıyla, vaktiyle yanında sarf edilen sözleri Egeli işadamlarına mal etmeye yönlendirmiştir kendisini...

Neşe Düzel, kısa süre önce burada gündeme getirdiğim bir ilişkiyi sormuş DYP liderine: Başbakan olduktan (temmuz 1993) kısa süre sonra (kasım 1993) basına yaptığı "Elimizde PKK'ya yardım eden işadamlarının listesi var" açıklamasını tâkiben 'temizlik' furyası başlaması... Çiller, "Ben o açıklamayı yaptım, ama" diyor, "Benim sözünü ettiğim listedeki isimlerle sonradan öldürülen kişiler aynı değil..." Böyle bir savunmanın üzerine nasıl gidilirse Neşe Düzel de onu yapmış ve "Sizin elinizdeki listede kimler vardı?" diye sormuş... Cevap şu: "Hatırlamıyorum..."

Bazıları bunu bir 'atlatma manevrası' olarak görebilirler, ama ben Çiller'in çağrışımlara dayalı seçmeci bir belleği olduğunu bildiğimden, gerçekten de konuyla ilgili başka ayrıntıları hatırlamadığına eminim. Listedeki kimi isimler o günlerde basına da yansımıştı. PKK'ya yardım eden işadamları listesinden, büyük ihtimalle, bir asayiş toplantısı sırasında söz edilmiştir... Yanında konuşulan listenin varlığını, sırf PKK mücadelesinde ne kadar samimi olduğunu herkes bilsin diye, basın önünde açık etmiştir Tansu Çiller; listenin kendisi için 'değeri' o kadardır da ondan... Oysa, listeyi hazırlayanlar şaka yapmıyorlardı; bazılarının o listedeki insanlara zaman içerisinde ortadan kaldırılması gereken bir 'güruh' gözüyle baktıklarını düşünmek için kâhin olmak gerekmiyor...

Emin olduğum bir konu daha var: Kendi dönemine gölgesi düşmüş bazı karanlık eylemlerin yanlışlığını, Tansu Çiller, başbakanlıktan düştükten epey sonra, Susurluk kazasının bile üzerinden epey zaman geçince, fark etmiş olmalı... PKK terörüne karşı bütün gücüyle savaşıp sonuç aldığına inandığı için, o sıralar Emniyet genel müdürü olan Mehmet Ağar'ı politikaya soyundurduğuna, Anayol ve Refahyol dönemlerinde içişleri ve adalet bakanlıkları koltuklarına oturttuğuna göre...

Abdullah Çatlı ismini ilk kez Mehmet Ağar'ın ağzından Susurluk kazası günü duyduğunu söylemiş DYP lideri. Ağar'a, "Sayın Ağar, kim Çatlı?" diye sorduğunu anlatıyor... Doğrudur; Susurluk'tan kısa süre sonra (aralık 1996'da), Odalar Birliği temsilciliğinin açılışı için Brüksel'e giderken, uçakta, bana da "Daha önce ismini hiç duymamıştım, duyduğumda 'Çatlı da kim?' diye sormuştum" demişti; ben de buraya kaydetmiştim.

Tansu Çiller'in adını Çatlı ile birlikte geçirmesi Mehmet Ağar'ın hoşuna gitmemiş olmalı ki, gazetelere, "O dönemdeki konuşmalarımızın ayrıntılarını ileride anlatacağım" tarzında bir açıklaması oldu eski içişleri ve adalet bakanının... Bir gazete, "Ağar, Çiller'i tehdit etti" diye verdi o açıklamayı... Oysa, işler yeniden sarpa sarmasaydı, Çiller, kendi eliyle bürokrasiden siyasete taşıdığı Mehmet Ağar'ı yeniden partisine dâvet etmeye hazırlanıyordu...

Mehmet Ağar'ın belleğinin güçlü olduğuna inanıyorum, o günlerde cereyan eden olayları iyi hatırladığına eminim. Ancak emin olduğum bir nokta daha var: Ağar'ın ağzını bıçak açmayacaktır... Biz yine, çağrışımlarla harekete geçse, ya da seçmece davransa bile, Tansu Çiller'in belleğine güvenmek zorundayız... Egeli sanayicilerin hışmından kurtulabilirse, DYP lideri, kendisinin başbakanlık sorumluluğu taşıdığı dönemde tanığı olduğu 'rutin dışı' eylemlere ışık tutabilir...

Tutmak zorunda; çünkü Süleyman Demirel'in, "Fâili meçhuller Tansu Hanım'ın eseri" dediği kitaplara geçti bile...


4 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...