250 milyar ne oldu?

Sidney Olimpiyatı, Türkiye adına hüsranla bittikten sonra, bazı gerçekleri su yüzüne çıkartmak artık boynumuzun borcu oldu.

Güreş, Boks ve Atletizmdeki başarısızlıklar, spor gündemimizi hala meşgul edeceğe benziyor.

Ben bugün sizlere, Türk atletizminin neden bu duruma geldiğinden, bir örnekle bahsedeceğim.

Bilindiği gibi, dört ay evvel Atletizm Federasyonu Başkanı Fikret Çetinkaya idi. Yaptığı yanlışlıklardan sonra, Olimpiyata dört ay kala istifa etmek zorunda kaldı.

Sonra, yerine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Priştina'nın önerisi ile Semra Aksu getirildi.

Bu işlem yapılırken, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Kemal Mutlu, etrafını saran atletlere, Priştina'nın Türk atletizminin hayrına ilk ağızda 250 milyar lira vereceğini söyledi. 250 milyar lira ilk planda, yarası devamlı kanayan, Türk atletizminin pansumanı için iyi gelebilirdi. Atletizmde, Başkanlık derecesinde yöneticilik tecrübesi olmayan Semra Aksu, bu vaad çerçevesinde, önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, sonra da Spordan Sorumlu Devlet Bakanı'nın desteği ile Federasyon Başkanlığı koltuğuna oturdu.

4 aylık Federasyon Başkanı'ndan, atletizmde çağdaş düzeyi yakalanması mümkün değildi. Sorun bu değildi. Esas konu, 4 ay sonra Olimpiyat vardı ve bunun ışıltısı çok cazipti. Evet, Semra Aksu koltuğa oturduktan sonra, Olimpiyata gitme konusunda önünde hiçbir engel kalmamıştı.

Hazırlıklar yapıldı, kafile yola çıktı, müsabakalar yapıldı, ekip sonunda Türkiye'ye döndü. Yalnız, geçen 4 ay içinde, Türk atletizminin emrine tahsis edilecek 250 milyardan ise, ses seda yoktu. Bir yanda, 4 aylık Başkandan mucize beklenmezken, Türk atletizminin emrine sunulacak 250 milyar lira buhar olup uçmuştu.

Yani, bir Olimpiyat seyahati için verilen sözün yerine getirilmeyişi şimdilerde, gündeme oturdu.

Harun Doğan'ın müsabakaya çıkmayışının ayıbı, gündemin birinci maddesi olarak yer alırken, asker kaçağı Ruhan Işım'ın Sidney'de Türk atletizmine verdiklerini de (!) gözardı edemeyiz. Buna bir de Federasyon Başkanlığı koltuğuna oturuluş bedeli olarak 250 milyar lira kesilmesi de işin başka bir yönü. Koltuğun bedelini tayin edenler, şimdilerde alacaklarını nedense bir türlü tahsil edemiyorlar.

İnsan, ister istemez düşünüyor.

Onların yaptığı, Harun Doğan ve Ruhan Işım'ın ayıpları ile aynı paralelde değil mi?