YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Üç ateş arasında

Ermeni soykırım tezinin ABD'de kabul görmesi ve Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'na kadar gelmesi, Filistin'de intifada günlerini hatırlatan olayların patlak vermesi ve sonrasında gelen İsrail katliamlarının Ortadoğu'da oluşturulmaya çalışılan dengeyi sarsması, son olarak da Yugoslavya'da soykırım suçlusu Slobodan Miloseviç'in halkın isyanıyla devrilmesi Türkiye gündemine bomba gibi düştü.

Ermenistan (Kafkaslar), Yugoslavya (Balkanlar) ve Filistin (Ortadoğu) gibi, Türkiye'nin klasik güvenlik çemberini şekillendiren üç önemli coğrafyada yaşanan üç çok ciddi krizin aynı zamana denk gelmesi, şüphesiz en fazla Türkiye'yi ilgilendiriyor.

Güvenlik konsepti dünyanın en önemli kriz bölgeleri olan Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu denkleminde formüle edilen Türkiye bugünlerde bir ateş çemberinin içinde bulunuyor.

Toprak ve tazminat davaları

ERMENİSTAN: Ermeni soykırım tezi ilk kez bu denli kabul gördü ve Ermenistan bunu bir zafer olarak pazarlıyor. ABD Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'ndan geçme ihtimali yüksek olan Ermeni tasarısı, Türkiye'ye yönelecek başka iddialara da emsal teşkil edebilir. Ayrıca Türk-AB ilişkilerine yepyeni bir şart daha eklenmiş olacak. Genel Kurul'dan geçecek tasarının daha sonra Avrupa parlamentolarında da gündeme alındığını göreceğiz. Ardından azınlık hakları kavramı Türkiye için çok daha farklı anlamlar içermeye, şiddetli bir baskı aracı olmaya başlayacak.

Tasarı'nın en etkin sonucu Ermeniler'in Türkiye'den toprak ve tazminat istemelerine imkan verecek olması. Zaten amaç da bu.

Tasarıya eklenen "Türkiye'den tazminat talep edilemez" ifadesinin pratikte hiçbir anlamı yok. Bu madde Ermeniler'in sadece ABD mahkemelerinde Türkiye'ye aleyhine taznminat ve toprak talebiyle dava açmalarını engelleyebilir. Oysa Avrupa hatta Türkiye'de bile bu tür davalar açılabilir.

Avrupa'da açılacak her dava Türkiye'nin aleyhine sonuçlanacaktır. Türkiye'de reddedilen davalar ise doğrudan İnsan hakları Mahkemesi'ne gidecek ve yine aleyhte sonuçlanacak. Türkiye'nin insan haklarıyla ilgili kararlar için ödediği tazminatlara yenileri eklenecek ve bu Türkiye için ağır bir ekonomik yük haline gelecek. Ayrıca bir çok insan yıllardır kullandığı topraklarının bir anda dava konusu olduğunu fark edecek.

Irak'la yakınlaşmanın nedeni

Ankara'nın ABD'ye yönelik yaptırım arayışları Batı'da o kadar da ciddiye alınmıyor. Gerilimin ABD değil Ermenistan üzerinde yoğunlaşması bekleniyor. Gerek askeri teknoloji gerekse ekonomik alanda Türkiye'nin ABD ile stratejik ilişkilerini gözden çıkarma lüksü yok. Ankara'nın Irak'a yakınlaşması ve Büyükelçi gönderme kararı alması da sadece bu konuyla bağlantılı değil. Ekonomik kaygıları da öne alan bu girişim Türkiye'nin ileriye dönük korkularından kaynaklanıyor. Ermeni tasarısının Kürtler ve başka unsurlar için de emsal teşkil etmesi endişesi Irak'la yakınlaşmayı ve Kuzey Irak'ın denetim altına alınmasını zorunlu kılıyor.

Miloseviç kadar tehlikeli

YUGOSLAVYA: Miloseviç'in devrilmesi Yugoslavya'yı Batı blokunun içine çekebilir mi? En az Miloseviç kadar milliyetçi olduğu vurgulanan yeni lider Vojislav Kostunica'nın, "Kesinlikle USSM'ye hayır diyorum. Miloseviç'i Lahey'e göndermeyeceğim. USSM'yi düşünecek zamanım yok USSM Amerikan yönetiminin bir baskı aracı" sözleri bu entegrasyonun o kadar da kolay olmayacağının işareti. Yeni yönetimin savaş suçlularının koruyacağının işaretini vermesi, Miloseviç'in sonunun Çavuşesku gibi olmayacağını, ABD-Rusya arasında pazarlık konusu olacağını ancak USSM'ye gitmesinin zor olduğunu gösteriyor.

Belgrad'daki halk devrimini sevinçle karşılayan Karadağ'ın Federasyon'da kalması ve Sancak'ın durumu ise yeni yönetimin icraatlarına göre şekillenecek. Milliyetçilerin muhalefet blokunun içinden sıyrılıp duruma hakim olması halinde bu bölgeler yeni bir savaşa neden olabilir. Ancak yeni yönetimin uzun vadede Batı ile ilişkileri yumuşatma eğilimi göstermesi, bu iki bölgede çıkacak krizi erteleyecektir. Bosna ve Kosova deneyimlerinden sonra Türkiye yeni yönetimi çok iyi izlemek ve Müslüman Sancak halkının geleceği ile yakından ilgilenmek zorundadır.

FİLİSTİN: Türkiye'nin en yakın askeri müttefiki İsrail'in son günlerde Filistin'de uyguladığı şiddet ve terör, bölge halkları nazarında İsrail'in yanında Türkiye'nin de yargılanmasına yol açıyor. Ankara'dan İsrail'e yönelen kınamalar olumlu bir hava oluştursa da, son gelişmelerin ilişkilerin gerçek niteliğine ne derece yansıdığı henüz bilinmiyor. Ankara bu durumu Müslüman ülkelerle tekrar yakınlaşmada bir fırsat olarak kullanmalı. Türkiye-İsrail eksenini en fazla etkileyecek şey ise, Türkiye-Suriye yakınlaşmasının boyutu olacak. Dün de devam eden İsrail katliamları Ortadoğu barış sürecinin ne kadar zayıf temeller üzerine bina edildiğini gözler önüne seriyor. Filistin halkı kandırıldığını çok iyi biliyor.


7 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

İbrahim Karagül

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...