Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Hukuk ve demokrasiBeklenildiği gibi, 29.6.2000 tarihli ve 4588 sayılı yetki yasası, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bu yetki yasasına dayanarak çıkarılan kanun hükmündeki kararnameler de, Anayasa Mahkemesi'nde dava açıldığı takdirde, hemen iptal edilecektir. Bunun geçmişte bir çok örneği var. Anayasa Mahkemesi, TBMM'nin, Bakanlar Kurulu'na, önemli, ivedi ve zorunlu durumlarda, somutlaştırılmış belirgin konu ve ilkelerle yetki vermesini ancak kabul ediyor. Verilen yetkinin, konu, amaç ve kapsamının somutlaştırılması iki sebebten gerekli: 1)Kanun hükmündeki kararnamelerin yetki yasası kapsamında kalıp kalmadığı bu şekilde anlaşılabilir 2)Açıklık, verilen yetkinin, 91'inci maddedeki yasak kapsamına girip girmediğini de gösterecektir. 91'inci maddeye göre, temel haklarla veyahut siyasi haklarla ilgili kanun hükmünde kararname çıkarılamaz. Dolayısıyla, hükûmete böyle bir yetki de verilemez. Fazilet'in davaları
Fazilet Partisi'nin açtığı bütün davalar iptal ile neticelendi. Vakıf üniversitelerine orman arazisi devri, af yasası, şimdi de yetki yasası. Anayasa Mahkemesi, Fazilet davasına geçmeden önce, bu partinin başvurularını ele alıp neticelendiriyor. Çünkü, bir ihtimal, parti kapatılırsa, evvelce açılan davalar da tartışma konusu olacaktır. Yetki yasasının iptali kimsenin canını sıkmamalı. Çünkü, 4588 sayılı kanunun benzerleri Anayasa Mahkemesi tarafından bir çok kere iptal edilmişti. Sebeb hep aynı: Verilen yetkiler çok geniş bir alanı kapsıyor. Amaç, kapsam ve ilkeler müşahhas olarak belirtilmiyor. Önemli, ivedi ve zorunlu durumlarla sınırlandırılmıyor. Üstelik Anayasa'nın 153'üncü maddesine göre, Anayasa Mahkemesi kararları herkes için bağlayıcı. Benzer yetki yasaları iptal edildi; dolayısıyla, bu sonuncusunun da aynı akıbete uğrayacağını tahmin etmek pek zor değildi. Zaten, Meclis açıldı; böylece, kanun hükmünde karanameye de gerek kalmadı. Söz konusu yetki yasası, Meclis tatile girerken, hükûmet, yetiştiremediği düzenlemeleri vakit kaybetmeden yapabilsin diye çıkarılmıştı. Hükûmetin Meclis'te ve komisyonlarda rahat bir çoğunluğu, var. Tam dikensiz gül bahçesi... Pekâlâ, üç dört günde bir, bir kanun çıkabilir. Sadece bir kaç maddelik düzenlemeler söz konusu ise, bir günde üç tane tasarı bile yasalaşabilir. Hukuk
Ekim ayında bol miktarda hukuk konuşulacak. Çok sayıda tasarı, Meclis gündeminde bekliyor. Ama, esas konu, FP davası. Artık sona yaklaşılıyor. Raportör, partinin kapatılması istikametinde görüş bildirmedi. Bu iyiye alâmet. Ekim ortası veya sonu dananın kuyruğu kopacak ya, meraklılar arttı. "Ne olacak Fazilet'in akıbeti?" diye soranların sayısı çoğaldı. Herkes, kanunsuz eylemlerin odağı olma gerekçesi ile partinin kapatılamayacağı görüşünü benimsiyor. "Devam" meselesinde ise, somut bir ölçü kalmadı. Siyasi Partiler Kanunu'nun eski hali olsa, üye kaydında belirli bir orana uymak mecburiyeti vardı: Yeni kurulan partinin, kapatılan partinin üyelerinden yarıdan fazlasını bünyesine alması yasaklanmıştı. Bu hüküm kaldırıldığına göre, devam hali, objektif kriterlerden ziyade, kanaatle tesbit edilecek. Anayasa Mahkemesi üyelerinin kanaati, acaba siyasi konjonktürden etkilenecek mi? Konjonktür olumlu
Aslında, Türkiye'de demokrasi rüzgârları esiyor. Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit, Avrupa Birliği üyeliğinin süratle gerçekleşmesi eğilimini benimsiyorlar Yugoslavya'da, halk, iradesine sahip çıktı. Ordu da, halkın iradesine saygı göstererek geri durdu. İşte direnme hakkı budur. Öyle, bizim 1961 veya 1982 anayasalarının başlangıç bölümüne konulduğu gibi, "gayrimeşru bir iktidara karşı direnme hakkını kullanan Türk milleti" deyip de, milletin seçtiklerini alaşağı etmenin adı, direnme değil, darbedir. Konjonktür, demokrasi çizgisinde gelişiyor. Anayasa Mahkemesi üyelerinin, bu genel gidişe çelme atmayacakları umudunu taşıyorum.
nilicak@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|