YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Direnişi görebilmek

Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonraki süreçte tüm dünyada, Wallerstein'ın deyişiyle yeni bir "belirsizlikler dönemi" yaşanmaya başlandı. Bu belirsizlikler döneminden en fazla etkilenen coğrafya, İslam coğrafyası oldu. Başta ABD olmak üzere "yeni dünya düzeni"nin başlıca aktörleri, İslam dünyasına ilişkin stratejilerini, projelerini sil baştan yenilediler: İslam dünyasındaki müslümanlık-eksenli hareketlilik ve dinamizmin zamanla bütün bölgesel ve küresel dengeleri alt üst edebileceği farkedildiği için, bu hareketlilik ve dinamizmin uzun vadede yeni bir medeniyet silkinmesine dönüşmesini önleyecek stratejiler ve projeler geliştirildi.

Avrasya Stratejisi, Orta Doğu Barış Süreci, bölgedeki enerji kaynaklarının kullanım ve paylaşımına ilişkin yeni projeler, öncelikli olarak devreye girdirildi. Orta vadede, müslüman toplumlardaki müslümanlık-eksenli hareketlilik, dinamizm ve yenileşme çabalarının hayata, dünyaya dair siyasi, toplumsal ve kültürel iddialara ve duyarlıklara dönüşmesinin önlenmesi ve müslümanlığın sekülerleştirilerek sadece bireysel alana hapsedilmesi projesi tüm İslam dünyasında öncelikli strateji olarak benimsendi. Ve bu strateji İslam dünyasının kilit ülkelerinde farklı projelerle uygulamaya konulmaya başlandı.

Bu stratejiyi hayata geçirebilecek tüm vasıtalar yoğun bir şekilde kullanıldı: Örneğin bazı "marjinal" ve "reaksiyoner" oluşumlar hedef alınarak, müslümanlığın bu dünyaya fanatizm, terörizm ve şiddetten başka bir şey öneremeyeceği söylenmeye ve böylelikle müslümanlık eksenli, büyük ölçekli, kuşatıcı değişim, yenilenme projeleri veya söylemleri bastırılmaya çalışıldı.

Sonuçta İslam'ın fundamentalizm/irtica ile özdeşleştirilerek en öncelikli küresel tehdit ve tehlike olarak tanımlanması ve konumlandırılması; İslam dünyasında bu projeyi hayata geçirmeye dönük sert, baskıcı, totaliter ve şiddet yüklü önlemlerin alınması, genelde müslüman kitleleri, özelde ise İslami söylemleri dillendiren kesimleri şaşırtıcı bir karabasan, ümitsizlik ve kıstırılmışlık psikolojisi geliştirmeye itti.

Oysa bu durum, bu küresel projeyi paranoyak şekillerde hayata geçirmeye çalışan sistemlerin geleceklerinden korkmaya ve dolayısıyla meşruiyetlerini, hükümferma oldukları toplumların deneyimlerinden, kültürel dinamiklerinden almadıkları için esaslı bir hegemonya, otorite ve meşruiyet krizi yaşamaya başladıklarının bir göstergesidir.

Yakın tarih boyunca yaşanan gelişmelere birazcık yakından bakılınca bu paranoyanın hiç de tesadüfi ve temelsiz olmadığını görebilmek kolaylaşacaktır.

Osmanlı'nın çöküşünden sonra İslam medeniyeti tarihe karıştı. Batılı hegemonik güçler, önlerindeki en büyük engelin böylelikle ortadan kaldırıldığına hükmettiler. Ancak ikinci dünya savaşından sonra, özellikle de 1970'li yıllardan itibaren Müslüman toplumlar, şu ya da bu şekilde de olsa modernleşmeye başladılar. Ancak modernleşme, müslüman toplumları müslümanlıktan uzaklaştırmak yerine müslümanlığa daha da yaklaştırdı.

Müslüman ülkelerde müslümanlığı olumsuzlayan siyasi, ekonomik ve kültürel iktidar aygıtları işbaşındaydı. Ancak son 30 yıl süresince hiç beklenmedik bir şey oldu: Müslüman toplumlar modernleştikçe siyasi, ekonomik ve kültürel iktidar aygıtlarının meşruiyet, otorite ve hegemonya krizi ile karşı karşıya olduğu ortaya çıktı.

İslam dünyasında ne olduysa işte bundan sonra oldu. Hiçbir ciddi, esaslı, pratik, yaşanan sorunlara köklü çözümler öneremeyen retoriksel ve de ideolojik İslami söylemler, bu primitif halleriyle bile "modernlikle gelenek arasında" sıkışan, bocalayan kitlelerde büyük yankı buldu ve en güçlü alternatif haline geldiler. İşte bu durum, hem İslam dünyasındaki Batıcı elitleri, hem de özellikle de Batılı hegemonik güçleri fena halde ürküttü.

İslam dünyasında zoraki olarak icat edilen karabasan havası, Osmanlı'nın çöküşünden sonra tarihe karıştığına hükmedilen İslam medeniyetinin yeniden hayatiyet emareleri göstermesi ve bu durumun hegemonik güçleri fena halde ürkütmesinden kaynaklanıyor.

Müslümanlık, Batılı hegemonik güçlerin meydan okuyuşuna karşı başarılı bir direniş örneği göstermiştir: Bu durum, bir yandan İslam dünyasında hakim kılınmaya çalışılan müslümanlık-dışı projelerin gayr-ı meşru olduklarını tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıkartmış; öte yandansa, müslümanlık-eksenli yenileşme çabaları, yaşanan dünyanın gerçekleri çok iyi kavrandığı zaman İslam dünyasında yeni bir medeniyet sıçraması gerçekleştirebileceği gerçeğini gözler önüne sermiştir.

Bu yüzden zoraki olarak icat edilen karabasan havası, yapay ve geçicidir. İslam dünyasında uygulanmaya çalışılan müslümanlığı olumsuzlayan tüm projeler, geri tepmeye mahkumdur. Çünkü bu projeler, hem müslüman toplumlarda yapay gerilimler ve çatışma biçimleri ihdas etmekte; hem de müslümanlık kadar insanın hem iç, hem de dış dünyasını kuşatabilecek anlamlı kılabilecek anlam ve sembol haritaları sunamamaktadır.

Sonuç: Müslümanlık en zor koşullarda bile kendine özgü direniş biçimleri üretmeyi başarabilmektedir.


7 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Yusuf KAPLAN

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...