YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Dizi

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

 

 

Gülen, 28 Şubat'ı anlayışla karşıladı

"Bu illegal yapılanmaya bağlı olarak yurt içinde ve yurt dışında legal görünüşlü şirket, okul ve vakıflara sahip bulunmaktadır. Bu legal ve illegal yapılanması ile büyük ve güçlü görünüm arzeden örgüt halk üzerinde bir manevi cebir ve baskı yaratmaktadır."

Türk siyaset tarihine "28 Şubat post-modern müdahalesi" şeklinde geçen ve "laikçilik" ideolojisinin, devlet adına topluma müdahalesi ile sonuçlanan olay, "cemaatten cemiyete" geçme aşamasındaki Fethullah Gülen'i de zor durumda bıraktı..

Sonuç, hakkında DGM'de açılan dava ve Savcı Nuh Mete Yüksel'in iddianamesidir..

Bu iddianamenin "değerlendirme ve hukuki durum" bölümündeki suçlamaları hatırlayalım (s. 76-78)

Ağır suçlamalar

-Devletle uzlaşmacı ve barışçı bir politika izleyen, toplumun bütün kesimleri ile diyalog kurmakta sakınca görmeyen Fethullah GÜLEN Grubu'nun başta Milli Eğitim ve Emniyet Teşkilatı olmak üzere bütün devlet kadrolarına sızma çalışmaları yaptığı ve önemli ölçüde bu faaliyetlerinde muvaffak olduğu bilinmektedir.

Sahip olduğu okul, yurt ve dershanelerinde yetiştirdiği iyi eğitilmiş kadroları ile Atatürk ilkeleri ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırarak şeriat esaslarına dayalı bir devlet kurmayı amaçlayan Fethullah GÜLEN gücünü iki kaynaktan almaktadır.

1-Oluşturmuş olduğu büyük sermaye imparatorluğu,

2-Son yıllarda dozajını gittikçe artıran ve zaman zaman teşekküle yardım boyutlarına ulaşan siyasi destek,

Kısa bir sürede oluşan sermaye imparatorluğu örgüte bağlı bütün okul, yurt, dershane ve sair kuruluşların finansmanını yaparken, siyasi destek sayesinde devlet kadrolarındaki örgütlenme sağlanmakta ve örgütün önüne çıkacak engeller bertaraf edilmek istenmektedir.

Okullardaki amacı neydi?

Tarikat okullarını övmek son zamanlarda moda haline gelmiştir. Oysa yukarıda belirttiğimiz gibi bu okullarda yetişen kadrolarla Siyasi İslam'ın iktidar yapılması hedeflenmektedir. Bu itibarla tarikat okullarına destek verenler Atatürkçü olamazlar. Fethullah GÜLEN laik cumhuriyete karşı değilse, amacı sadece Türk toplumunu eğitime tâbi tutmaksa;

Neden "Kuvvet dengesi mevcut değilse kuvvete başvurmayın" talimatını vermektedir?

Neden müritlerine "O kuvveti temsil edeceğiniz şeyleri elinize alacağınız ana kadar, Türkiye'de ki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır" demektedir.

Neden, Mülkiye, Adliye ve Askeriye başta olmak üzere devlet kadrolarında teşkilatlanma isterken, ayrıca;

-Bu açıdan bizim ister bu dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. Bu koruma mevzuunda işte arzettiğim gibi belki işin esnekliğinden istifade edilebilir,

-Yani sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden, çok ilerlere gitmek, işte bu iki müessesede olduğu gibi hayati dinamik bir kısım müesseselerde sözkonusudur. Ta ilerilere gitme, böyle can damarları içinde dolaşma ve eğer dönülüp gelinecekse yara almadan hissettirmeden dönüp geriye gelme meselesi geleceğimizin adına çok esaslı hususlardır,

-Türkiye'de önünüzü kestiler. Yürüyemiyoruz, orada durgun sular gibi gölleşme imajı uyandıracaksınız. Zorlayacaksınız, yerinde yürüyor gibi yapacaksınız..

Talimatları vermektedir.

Neden, Arapça eğitimin kaldırılmasını, devletin bir yanılgısı olarak kabul etmektedir.

Neden, kitaplarında İslamcı silahlı çeteler gibi tebliğ ve cihad konuları üzerinde hassasiyetle durmaktadır.

Neden, oluşturduğu Işık Evleri'nin medrese, tekke ve zaviyelerin fonksiyonlarını ifa ettiklerini defalarca söylemekte, 30 Kasım 1925 tarihinde kapatılan bu kurumların özlemini çekerek Atatürk devrimleri ile ters düşmektedir.

Neden, cumhuriyet dönemini kötülemekte ve bu dönemi kendi tarihi olarak kabul etmemektedir.

Neden, "Mahmut Efendi'nin görevi, sarığın, şalvarın, cüppenin propagandasını yapmaktır. Sen de Emniyet Teşkilatı'na girecek vali ve kaymakam olacak insanları yetiştir" demektedir.

Neden Türkiye'de Atatürk düşmanlığının simgesi haline gelmiş bulunan ve büyük Atatürk'e "Deccal" demek küstahlığını gösteren Said-i Nursi'nin yolundan gitmektedir. Aynı zamanda "Kürt Teali Cemiyeti'nin" mensubu olan bu şahıstan Bediüzzaman diye bahsederek bu şahsın ve risalelerinin yoğun bir şekilde propagandasını yapmaktadır.

Bütün bu faaliyetlerin hedefi İslam devletini kurmaktır. Esasında bu hedef 1996 yılı baskılı Çağ ve Nesil 5 isimli kitabın önsözünde M. Garip isimli kişi tarafından ifade edilmiştir. Ancak bu ülkenin uyanık bekçileri buna fırsat vermeyecek, laik cumhuriyet ve Atatürk ilkeleri ilelebet yaşayacaktır.

Gülen çetesi mi?

12.04.1991 tarihli 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1'inci maddesinde;

"Terör, baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yollarından biri ile Anayasada belirtilmiş cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türkiye Devleti'nin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak, yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemdir" denilmiştir.

Aynı kanunun 7/1'nci maddesinde ise; "3 ve 4'ncü maddeler ile TCK'nın 168, 169, 171, 313, 314 ve 315'inci maddeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu kanunun 1'inci maddesi kapsamına giren örgütleri her ne nam altında olursa olsun kuranlar veya bunların faaliyetlerini düzenleyenler veya yönetenler cezalandırılır" denilmektedir.

Erbakan ve Fethullah Gülen

Fethullah GÜLEN'in oluşturduğu örgüt yukarıda izah olunduğu gibi devletin laik yapısını yıkmak amacıyla kurulmuş olup, istişare kurulu, bölge imamları, şehir imamları, semt imamları, ev imamları gibi illegal yapılanmayla bütün ülkeyi bir ağ gibi sarmıştır. Yine bu illegal yapılanmaya bağlı olarak yurt içinde ve yurt dışında legal görünüşlü şirket, okul ve vakıflara sahip bulunmaktadır. Bu legal ve illegal yapılanması ile büyük ve güçlü görünüm arzeden örgüt halk üzerinde bir manevi cebir ve baskı yaratmaktadır. Bu itibarla örgütün 3713 sayılı kanunun 1'inci maddesi delaletiyle aynı kanunun 7'nci maddesi kapsamı içinde ele alınması gerekmektedir.

"28 Şubat", nihai değerlendirmede, hem "Siyasal İslam"ı, hem de "Sosyal İslam"ı, her cephede vurdu..

Refah'ın kapatılışı, Erbakan'ın mahkumiyeti ve yasaklanması, İmam-Hatipler'e karşı uygulanan politikalar, başörtüsü meselesi ve nihayet Fethullah Gülen'in çetecilikle suçlanıp, yargıya sevk edilmesi..

Oysa Gülen, 28 Şubat 1997'de verilen "muhtıra"dan sonra, Erbakan'ı eleştiren ve "devlet"in (ya da iktidarın) tarafını tutan davranışlarda bulunmuştur..

"28 Şubat muhtırası"ndan bir ay sonra, Kanal-D televizyonunda, Yalçın Doğan'ın, Fethullah Gülen'le yaptığı söyleşiyi hatırlayalım..

Bu söyleşiyi dikkatli okuyunca, Gülen'in "İslamiyet ve devlet" konusunda, Erbakan'a değil Ecevit'e daha fazla ağırlık verdiği görülür..

Söyleşide "Y.D." Yalçın Doğan'ı, "F.G." Fethullah Gülen'i ifade etmektedir.

Y.D- Şu anda Türkiye'de çok ciddi bir tartışma var. Türkiye'deki laikliğin tehlikeye düştüğü tartışması var. Buna karşılık yeni yeni gösteriler oluyor. Değişik olaylarla karşılaşılıyor. Ve laikliğin tehlikede olduğuna inanan çok geniş bir kesim var Türkiye'de. Buna karşılık da Sayın Erbakan, "Hayır, asıl laik benim. Çünkü bunlara da, bütün bu olaylara izin vermek laikliktir asıl" diyor. Hangisi doğru?

F.G- Sayın Başbakan'ın laik olup olmadığını bilemeyeceğim. Bazılarına, bazı yorumlara göre, fert laik olmaz. Ancak laik düşüncenin olmasını arzu edebilir. Bazılarına göre devlet laik olur, Aytunç Bey gibi bazılarına göre ise, devlet de laik olmaz. "Esas şahs-ı manevi, kanun, nizam, devletin mevzuatı laikliğe göre tanzim edilmiştir" derler. Bu açıdan, "Ben laikim" sözü, "Laisizme inanıyorum veya onu tavsiye ediyorum, onun olması lazım" manâsına kullanılıyorsa, o zaman "Laikim" demekten farklı bir şey ifade edilmiş olur. Eğer İslam'a ait bazı anlayışlara, hatta, Kur'an'ın lekum dinüküm veliyedin gibi ayetlerine dayanılarak İslam'la laiklik arasında münasebet aranıyorsa, bence bu mesele çok büyütülecek bir mesele değildir. "Laiklik, devletin dine sahip çıkması ama karışmaması, dindarın da dinini yaşarken başkalarına karışmaması şeklinde anlaşılacaksa ve devlet ciddi bir tarafsızlıkla bu meseleyi götürecekse, ortada hiç bir problem yok demektir."

Fakat zannediyorum, birileri suni problem çıkarıyorlar. Bazan belki laikliğin müdafaası adına bazıları sert davranıyorlar. Bu başkalarını tahrik ediyor. Ama önce kimden başlıyor onu bilemeyeceğim. Bazan da bazıları haksız yere laikliğe hücum ediyorlar, sekülarizme hücum ediyorlar. Veya demokrasiye hücum ediyor ve karşı tarafı harekete geçiriyorlar.

Y.D- Peki bu güne kadar Türkiye'de bu tür bir tartışma bu kadar yoğun bir şekilde yaşanmadı. Hemen her gün laiklik tartışması yapılıyor. Yani laiklik elden gidiyor gitmiyor tartışması. Neden bu son aylarda bu kadar yoğun bir biçimde tartışılıyor?

F.D- Belki laikliğin, cumhuriyetin bu ölçüde tehdit altında olduğu anlaşıldı, tebeyyün etti, ya da öyle algılandı mesele.

Y.D- Yani laiklik, o kadar hiç tehdit altında olmadı mı?

F.G- Olmadı, veyahut öyle algılanıyor. Kendilerini demokrasinin, cumhuriyetin, laikliğin muhafızı konumunda görenler tarafından mesele öyle algılanıyorsa, haklıdırlar. Herkes belli bir sorumluluk taşıyor. Sorumluluk taşıyanlar, bu mevzuda tavırlarını ortaya koymalıdır. Çünkü konumları bunun böyle olmasını gerektiriyor.

Y.D- Yani laiklik size göre tehlikede mi, şu anda?

F.G- Ben laikliğin tehlikede olduğunu, olacağını zannetmiyorum. Çünkü büyük çoğunluk, Türkiye'de halinden memnundur. Laiklik aleyhtarları, bir avuç insandan ibarettir. Herkes çok rahatlıkla dinini yaşamaktadır. Sokağa dökülme olmuyorsa, şov yapma olmuyorsa, devletin temel esaslarıyla uğraşma olmuyorsa, bu esasları iktisadi, siyasi, kültürel başka şeylere bina etme mülazahası yoksa, zannediyorum herkes din duygusunu, dini düşüncesini çok rahatlıkla yaşayabiliyor ve bu kimsenin de derdi değil.

 

YARIN 8. BÖLÜM: 28 Şubat'la birlikte yaşamak

 


Kağıda basmak için tıklayın.



 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...