How I Wish I Where There...

Bu kareyi gördüğümde, nedendir bilmem, göğsümün bir yerlerinden ipince bir sızı kımıldandı. Parmak uçlarıma kadar sızan bu yangını, bilmem ki onlar hakkında buraya yazacağım açıklayıcı birkaç kelime dindirebilir mi.

Sol gözünü "arı" sokmuş olan, Cassius. Muhammed Ali! Dikkatlice bakın lütfen, böcek korkusundan eser var mı hiç o muzip suratta. İsmini, zamanına kadar hiç kimsenin bilmediği bir dansı, oyunu bitiren bir kart olarak açıp düşmanının şaşkın bakışlarına aldırmadan ileriye sürerek kazanmış. Şimdilerde dans etmiyor. Yüreğinde iki tane dağ gibi yumrukla, ceplerinde iki tane dağ gibi yumrukla dünyayı dolaşıyor ve kardeşlerini sıla-i rahm ediyor. Arkasındaki: Evet, Casius'a Güney Yarımküre'de, on dört yüzyıl önce yaşamış, aydınlığı ve karanlığı yerli yerine oturtmuş birinden bahsetmiş; "Senin adın Ali, Casius değil" demiş, O'nu ikna etmiş, zaferle gülümsüyor. Amerika, kabul etmek isteyeceğinden çok daha fazla borçludur ona. Harlem, New York'un bütün caddeleri, muhtemelen kabul etmek isteyeceklerinden çok daha fazla şey borçludur ona. O caddeleri birer kol gibi ayağa kaldıran odur. Başkan Nixon'ın ve diğer sürüngenlerin yüreğini ağzına getiren adam. Malcolm X, odur. Gülüşünde sizce de bilgece bir haşarılık yok mu...

Bu iki adama iyi bakın ey milyonlarca kardeşim; Yaşamın anlamı sizce de kendisinden daha değerli değil mi?

(How I Wish I Where There : Orda olmak isterdim)