YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Vizyonsuzluk, ülkenin ufkunu karartıyor!..

Türk siyasetindeki "vizyon" ve "heyecan" eksikliği, bütün dramatik boyutları ile ortada..

Dünkü "Sabah"ta, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal'ın "yabancı sermaye gelmiyor" şeklindeki yakınması vardı..

Şöyle diyordu Recep Önal,

-Programın yabancı sermaye ayağının gelişmesi gerekiyor. Bu yıl 2 milyar dolar civarında taahhüt var, bunun 800 milyon doları gerçekleşmiş.. Buna karşılık 5-600 milyon dolarlık sermaye Türkiye'den gitmiş..

Önal'ın bu açıklaması üzerine, "The Economist"in "Emerging Market İndicators" sayfasına baktım..

Geçen yıl Arjantin'e net sermaye girişi, 18.3 milyar dolar.. Brezilya ve Güney Kore'ye de, 7'şer milyar dolar yabancı sermaye girişi olmuş..

Bu arada, dış ülkelere "yabancı yatırımcı" olarak girenler arasında, Güney Afrika'nın 4 milyar dolarlık, Singapur'un da 2 milyar dolarlık alım yaptıklarını hatırlayalım..

Yani Türkiye çapında bir ülke, bu yıl, sadece 200 milyon dolarlık net yabancı sermaye girişine sahne olabilmiş özetle..

Bu ayıptır.. Daha ötesi, ekonomide ve siyasetteki vizyonsuzluğun bir kanıtıdır bu tablo..

Geçen hafta Konya'da, Almanya'daki Türk tasarruflarının ülkemize aktarılması ile, neler yapılabileceğini gördüm..

Bizim devletimiz 200 milyon dolar sermaye girişini "rakam" diye verirken, Konya'ya milyarlarca mark (veya dolar), yatırım olarak girmiş..

Ama Ankara'dakiler için, bu "yabancı sermaye"nin adı "yeşil sermaye."

Şimdi bu kanalların kapatılması, tıkanması için uğraşıyor devlet.. Kurulan fabrikalar, tesisler, üretim ve ihracat, "rejimin tehdidi" biçiminde sunuluyor.

"Vizyonsuzluk"a örnek vereceğimiz bir başka mesele de şu..

Türk sanayiinin temel direği olan tekstil, krizde.. İhracata ancak 1980'lerde girebilmemiz yüzünden, ilk treni kaçırdık.. Tayvan, Kore, Hong Kong gibi ülkeler, Amerikan pazarını ele geçirirken, bizim ihracatımız kotalarla karşılaştı..

Şimdi ise, dünya ticaretindeki serbestleşme sonucu, Avrupa Birliği de, Pakistan'ın, Bangladeş'in ucuz emekli tekstil ürünlerine açılıyor. Yani rekabet etmemiz zorlaşıyor.

Neticede Türkiye, ekonomik yapılanmasında, strateji değişikliği ihtiyacı içinde..

Belki sağlık konusunda bir hamle yapabiliriz. Yabancı sermaye ile kurulacak hastahaneler, dış tedavi klinikleri, zayıflama ve güzelleşme merkezleri ile, bölgenin ve hatta Avrupa'nın "sağlık turizmi merkezi" olabiliriz.

Aynı şekilde, üniversiteler, bilgi-sayar kursları ve benzer eğitim tesisleri ile, tüm Orta Doğu'ya eğitim pazarlayabiliriz..

Zaten "turizm"de, gereken hamleler için alt-yapıyı kurmuş durumdayız.. İhtisas turizminde atılımlar yapabiliriz.. "Alış-veriş turizmi" gelişebilir..

Neticede Türkiye'nin bu tür ufukları tartışması, ekonomiyi ve müteşebbisleri yönlendirmesi gerekiyor..

Bir "Özal Vizyonu", gerçekten Türkiye'de "zaman" kavramını değiştirdi..

Ama bunlar konuşulmuyor şimdi..

Ankara'daki bürokrat-politikacılar yetmiyormuş gibi, bir de Washington'lu IMF bürokratları, ekonomiyi yönlendiriyor.

Bir süre sonra da Brüksel bürokrasisi girecek devreye..

Üstelik bürokrat-politikacılar, ekonomideki yasa-dışılıklar konusunda da fazla yürekli değil.. Ayıpların üzerine gidilmek yerine, bunların ört-bas edilmesi tercih ediliyor..

Örneğin bankalar boşaltılırken, özelleştirmeler birilerine peşkeş çekilirken, bunlara göz yumuldu.. 200 milyon doları "yabancı sermaye" diye sunanlar, milyarlarca dolarlık hortumlamalara, seyirci kaldılar..

Gerçekten, Ecevit'in Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Uluğbay, kendisini neden öldürmek istedi?

Herhalde, "Türkiye'ye yabancı sermaye az geliyor" diye teessüre kapılmadı..

ŞAKA

Sadece sapık mı?

Biri kalkıp, Boğaziçi Üniversitesi'nin kız tuvaletlerine gözetleme aygıtı koyunca, bunun adı "sapıklık" oluyor..

Buna karşı, derin-devlet gerekli gördüğü her kesimi dinleyip, gözetleyince, buna "istihbarat" diyoruz..

Belki Boğaziçi'ndeki sapık da, istihbaratı özelleştirmek istedi..

Sanki bazı özelleştirmeler de, sapıkça olmuyor mu?

YILDÖNÜMÜ

CNN-Türk bir yaşında

CNN-Türk, birinci yılını tamamladı. Bu TV kanalının yöneticilerini ve çalışanlarını kutlamak istiyorum..

Açıkçası "CNN-Türk", televizyon haberciliğine yeni bir soluk getirdi.. Bir "kartel kanalı" veya bir "TRT" gibi olunmayabileceğini kanıtladı..

"CNN-Türk"ün, bir haberi işlerken "ilgili bütün tarafların görüşünün alınması" ön-şartını, televizyon haberciliğine getirdiğini söylemeliyim.. Ayrıca, suçlanan veya medyatik linçlere hedef olan kişilerle ilgili haberlerde de, aşağılayıcı veya damgalayıcı sıfatlar kullanmaması, "CNN-Türk" haberciliğine farklılık kattı..

Sanıyorum CNN'in bu farkı, biraz da, sermayesinde Amerikan CNN'inin bulunmasından kaynaklanıyor.. Çünkü "CNN-International", Amerika'nın savaşta bulunduğu ülke liderlerinden bile, "hain", "alçak" gibi sıfatlarla söz etmiyor.

Yönetiminde ve programlarında, Mehmet Ali Birand, Taha Akyol gibi demokrat ve aydın isimlerin bulunması da, "CNN-Türk"ü, kartel kanallarından ve TRT'den farklı kılıyor.

Kısacası, Ahmet Hakan yönetimindeki "Kanal-7" haberciliğinden sonra, "CNN-Türk", objektif haber bekleyen biz izleyicilere, bir imkan daha sundu..

Dileriz, "NTV"nin "devletten daha fazla devletçi" haberciliği, "CNN-Türk"e de sıçramaz..


12 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...