YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Malatyalı Fahri

Malatyalı Fahri (Kayahan), çocukluğumuzun bir bölümünün geçtiği Malatya'da bizim efsanelerimiz arasında yer alan isimlerden biriydi. O tarihte, çocukların her birinin ufkunda bir Malatyalı Fahri olma aşkı vardı. Çocuklar onun gibi tambur çalmak ister ve onun gibi şarkı söyleme egzersizleri yapardı. Malatyalı Fahri'nin özel titreşimli tenor sesi, yakıcı edası, kendine mahsus vurgusu, şarkı söylemek isteyenlerin önünde duran ulaşılmaz bir örnek oluşturuyordu. Hakkında çeşitli söylentilerin çıkması onu gerçek bir efsaneye dönüştürmüştü. Fahriye adındaki karısının şaibeli ölümü (bir cinayete kurban gitmesi veya belki de intiharı), Malatyalı Fahri'nin kahrolmasına ve derdinin devasını müzikte aramasına yol açmıştır istikametindeki iddialar, birçoklarını onun derdine ortak olmaya davetiye çıkartıyordu diyebilirim. Onun tamburunun teknesi, bildiğimiz tamburlarınki gibi ahşaptan değildi. O cümbüş teknesinden (metal) imal edilmiş bir tambur kullanıyordu. O sıralar Malatya'da bu tambur revaçtaytı. Bu tambur, ekolu sesiyle açık havada, bağlık, bahçelik ortamlarda çalınmaya müsaitti. Malatyalı Fahriyse, bu tamburu kendine özgü bir üslûpla çalıyordu. Mızrabını taramalı vuruyordu. Bu vuruş tekniğinin zorluğunu deneyenler bilir.

Hakkındaki rivayetlerden biri de şuydu: güya Almanya'ya bir konser vermeye gitmiş. Almanlar, Fahri'nin çalmasına öyle hayran kalmışlar ki, ona altın tekneli bir tambur hediye etmişler! (Altın tekneli bir tamburun sesi nasıl bir şey olur, meraka değer, ama efsane, zaten olmazın oldurulması değil mi?)

Malatyalı Fahri'nin, ses özelliğinin yanında, icra tarzı da özelliklidir. O, şarkı formunu türkü gibi söylerken, türkü formunu da şarkıya yaklaştırır. Bu tarzın öncesi yoktur. Sonrasının da olduğunu sanmıyorum. Dolayısıyla onun hem ses özelliğinin, hem icra tarzının kendiyle başlayıp kendinde bittiğini, biricik olduğunu söyleyebiliriz. Ama mutlaka bir yakıştırma yapacaksak, türkü formunu Hafız Burhan'ın "şarkı-gazel" tarzına yaklaştırarak icra ettiğini ileri sürebiliriz. Ses tınısı da en çok onunkine benzetilebilir.

Malatyalı Fahri filmlerde de oynamış. Senaryolar yazmış. Ben, Malatya'dayken onun Kerem ile Aslı filmini seyretmiştim. Müzeyyen Senar'la birlikte oynuyorlardı. Bazı filmlerin müziğini de yapmış.

Ne hikmettir bilinmez, onun besteleri radyo repertuarlarına alınmış olmasına rağmen anonslarda adı pek anılmazdı. Besteleri de, şarkı ile türkü arasında kendine özgü bir form tutturmuştu. Sanıyorum ilk şarkısı Sarı Kurdelem, ilhamını ölen karısından almıştı. Dağlar (Ayrılık ateşten bir ok) şarkısının ilham kaynağı da aynı olgu olsa gerek.

Yeni neslin Malatyalı Fahri'yi tanımadığını düşünüyorum. Kalan Müzik Yapım, çoğu onun kendi bestelerinden oluşmuş yirmiiki parçasını bir kasette toplamış. Yukarda andığım şarkıların yanında Malatyalı Fahrinin sesinde özellik kazanan Ezo Gelin, Sarı Gelin, Mapusane Havası, Ördeğin Sürüsü, Bir Taş Attım gibi parçaları da bu kasette yer alıyor. Kaset bana etkili bir nostalji yaşattı. Malatyalı Fahri'yi besteleri ve icrasıyla müziğimize zenginlik katanların arasında sayıyorum.


12 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Rasim Özdenören

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...