Mavi boncuklu mu, boncuksuz mu?

Başbakan Bülent Ecevit, 'Türk-Yunan gazeteciler toplantısı' sonrası verilen resepsiyonda karşılaştığı Hürriyet yönetmeni Ertuğrul Özkök'ü tanıyamamış; dünyanın 70. büyük reklâm şirketi olan Cen Ajans'ın sahibi Nail Keçili'nin onları yeniden tanıştırması gerekmiş... Oysa, Ertuğrul Özkök, 12 Eylül sonrasında, Ecevit'e en yakın isimlerdendi; 'Arayış' dergisinin başyazılarını o yazıyordu...

Bu haberin nakledildiği ortamda, bir dost, "Hürriyet, buna rağmen, Ecevit'i desteklemeye devam edecektir" dedi. Bir başkası, "Bülent Bey Ertuğrul'u tanımıştır da tanımazlıktan gelmiştir" demekle yetindi. Ben ise, dilimin ucuna kadar gelen bir espriyi kendime sakladım...

Artık akıl Bülent Bey'in kendisinden midir, yoksa onun makam odasının hemen yanındaki bir odayı işgal eden yakınından mı, bilemem; ancak DSP, bugün ilk oylaması yapılacak Meclis başkanlığı seçiminde ilginç bir yol izliyor... Sandıktan birinci parti olarak çıkmasına ve teamül başkanın birinci parti saflarından olmasını gerektirmesine rağmen, DSP'nin adayı yok bu seçimde... Onun yerine, hem ANAP'a hem de MHP'ye birer 'mavi boncuk' verildi. Her iki parti de DSP'lilerin kendi adaylarına oy vereceği hesabındalar...

Adaylık koyma süresinin dolmasına beş kala, 15 kadar bakanla çok sayıda milletvekilinin katıldığı bir dâvetteydim. Yerel Televizyonlar Birliği (YTB) ile Alternatif Medya ve TRT'nin oluşturduğu güçbirliğini kutlamak için veriliyordu dâvet... Anadolu'nun muhtelif köşelerinden televizyon kanalları temsilcileri olaya tanıklık etmek üzere Ankara'ya gelmişlerdi. Herkes güçbirliğinin önemli sonuçlar vereceğine inanıyordu da, dikkatler daha çok Meclis başkanlık seçimi üzerinde yoğunlaşıyordu.

ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın Mustafa Kalemli'yi seçtirdiği geçen dönemin son başkanlık turlarında uyguladığı bir taktik var; ortağıyla (DSP) anlaşıyor ve grubunu adaylık konusunda serbest bırakıyor... Adaylığını koyan partililere tek bir şartı oluyor: İlk turda en yüksek oyu alamayanlar çekilecek... Tabii, kimin en yüksek oyu almasını istiyorsa ortağına (DSP) o adı söylemesi yeterli oluyor...

Mesut Bey bu defa da aynı taktiği uyguladı; gönlünde yatan aday Yılmaz Karakoyunlu olmasına rağmen, Murat Başesgioğlu ve Ertuğrul Yalçınbayır'ın önünü kesmedi. ANAP'ın gerçek adayının kim olduğunu ortağıyla (DSP) işbirliği halinde çözmekte bu defa da zorlanacağını sanmıyorum...

MHP'lileri iki konuda öfkeli buldum. Birincisi, Devlet Bahçeli'nin partinin adayı olarak Ömer İzgi'yi çıkarması hayal kırıklığına sebep olmuş; isim de verdiler, kürsüde görmek istedikleri 'daha kendilerinden' adayları olduğunu öğrendim... İkinci konu ise, el altından gönderilen haberlere, ağızlarına çalınan bala ve ceplerine konan mavi boncuğa rağmen, DSP'nin MHP adayına oy vermeyeceğini düşünmeleri... Asker disiplini içinde hareket ettiklerini bildiğimiz DSP'liler, lidere rağmen, oylarını MHP'li olmayan bir başka adaya kullanırlar mı? Benim konuştuğum MHP'liler, "Ya kullanırlarsa?" diye bana sordular...

Hayret, ANAP'lılar da fazla coşkulu değillerdi. Karışık bir grupta konuşulurken, biri, "İster Mesut Bey'in adayı, ister Devlet Bey'inki seçilsin, aslında kürsüde Bülent Bey'in seçtiği biri oturuyor olacak; kritik dönemeçlerde, Ecevit'i dinleyecektir Meclis başkanı" deyiverdi. Çevreme baktım, ne MHP'lilerden ne de ANAP'lılardan bu tespite herhangi bir itiraz gelmedi...