YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Mazlûmiyet iklimi

İnsanların yüreğinde Filistin'deki çocukların acısı ile Kâzım Karabekir İmam Hatip Lisesi'ndeki çocukların acısı aynı hücrelerde odaklaşmaya başlamışsa, birileri bundan ders almalı. Ellerine bakmalı birileri... Ellerini arındırmalı...

Sibel Eraslan bu hissi en vurgulu sesle dile getiriyor:

"Ahh...Mübarek üç aylarda mübarek Mescid-i Aksa'da Müslüman kanı boyuyor Filistin'i...

"Ben düzelmem ben. Kâzım Karabekir'de onüç yaşındaki başörtülü kızlara keskin nişancılar gönderiliyor. Adam, sürmüş hain mermiyi namluya, dürbünden kızları kesiyor. Heyy... Bayım, dürbünden nasıl gözükür örtülü kızlar? Hiç şüphesiz ki çok güzel... Tıpkı Karabük'te hapis yatan onbeş yaşındaki Gülsüm, Malatya'da idamla yargılanan Hüda Kaya ve üç kızı gibi..."

Filistinli Muhammed, Kâzım Karabekirli Ayşe-Fatma, Karabüklü Gülsüm veya Malatyalı Hüda Kaya ve kızları...

Belki, bu mazlûmiyet iklimi Çeçen çocuklarla da bütünleşiyor... Dün Kosovalı, Bosnalı çocuklarla da bütünleşiyordu...

İçerden bakıldığında insanlar kendi acılarını Filistin acısına eklemliyorlar...

Filistin'e ağlarken, içerde yaşananlara da ağlıyorlar... Öfke ise yaşanan, her alanı kapsıyor.

Dışardan bakarken de aslında Filistin'deki Müslüman'ın yaşadıkları ile Türkiye'de yaşananlar, mahiyet farkına rağmen, aynı mazlûmiyet hissi içinde algılanıyor.

Amerika'daki, Pakistan ya da Malezya'daki bir Müslüman'ı düşünün. Filistin'de akan Müslüman kanı onun yüreğini dağlıyordur hiç şüphesiz. Peki ya Türkiye'deki başörtüsü dramına nasıl bakıyorlardır? "Bravo Türk yönetimine, başörtülü kızları okullara sokmuyor" diye sevinç çığlıkları atan bir Malezyalı olabilir mi?

Olamaz... Belki üzüntüyle karışık hayret vardır, şaşkınlık vardır... Olan biteni bir türlü izah edememe tıkanmışlığı vardır...

Peki neden?

Neden bütün bu hadiseler, ayrı ayrı coğrafyalarda yaşanırken yüreklerin aynı mazlûmiyet ikliminde buluşurlar?

Bir yerden baktığınızda dehşet verici bir anlamsızlık gözlenir: İsrail karşısında Filistinli'nin yaşadıklarının bir izahı vardır. İşgalciye karşı direniş ve onun bedelidir yaşanan... Ama Türkiye'de yaşananların izahı kolay bulunamaz. Anlamsızlık en belirleyici yorum olur....

Bir başka yerden baktığınızda ise gerçekten Türkiye için sıkıntılı sonuçlara varılır. Şöyle bir muhakemeyi düşünün:

Müslüman'ın payına bütün dünyada mazlûmiyet düşmüş. Bosna, Kosova, Keşmir, Kafkasya, Doğu Türkistan ve Filistin... Bunlar, dış bir gücün hakimiyeti altında acıların yaşandığı İslâm toprakları...

Bir de İslâm ülkeleri var; İslâm adına inanç özgürlüğü problemlerinin yaşandığı... İslâm çerçevesinde siyasal-kültürel örgütlenme özgürlüklerinin engellendiği, insanların çalışma hayatında, özel hayatında, giyim-kuşamında, eğitiminde, seyahatinde katı kısıtlamalara uğradığı, ucu cezaevlerine kadar varan büyük mağduriyetlerin yaşandığı ülkeler... Mısır böyleydi meselâ, Tunus böyleydi, Cezayir böyleydi... Özbekistan'da bu anlamda derin sancılar var... ve Türkiye... Şu anda Türkiye böyle bir daralmanın içinde...

Mazlûmiyet açısından baktığınızda, iki alandaki insanların yaşadıkları birbirine benziyor.

Ve insanlar, hem kendi ülkelerinde mazlûmiyet hissi yaşayanlar, hem de dışardan onların acısını izleyenler iki alanda yaşananları "Müslüman'ın 20. yüzyıl acısı" olarak birlikte mütalaa ediyorlar...

Bu görüntünün, İslâm ülkeleri hesabına çok onur verici olmadığını belirtmek lâzım.

Bu görüntünün ortaya çıkmasında acılı insanları suçlayamazsınız. Türkiye'de bir başörtüsü mağduru, kendi konumunu, Filistin'li ile bütünleştirirse, ona "Neden bunu yapıyorsun?" sorusunu sormak fazla bir şeyi değiştirmez... Dünyanın değişik bölgelerinde insanlar, Filistin acısı ile Türkiye'de-Mısır'da, Tunus'ta-Özbekistan'da yaşananları birlikte kınarlarsa, onları dışlamanın da kıymet-i harbiyesi yoktur.

Bu sıkıntılı görüntüyü düzeltmek, İslâm ülkelerindeki yönetimlere düşer. İlke olarak, İslâm ülkelerindeki hiçbir insan böylesine bir "mazlûmiyet duygusu" içine itilmemelidir... Sağlıklı yönetim bunu gerektirir.

Şu sıralar Barak'ın ellerinden kan damlıyor.

Hiçbir İslâm ülkesi yöneticisinin elleri Barak'ın ellerine benzememelidir...

İslâm coğrafyası bir mazlûmiyet iklimi olmaktan çıkmalıdır.

Çocuk çığlıkları kimsenin onurunu yükseltmiyor...


13 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...