YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

"Yazarın ölümü"ne dâir...

Sözler vardır.. ne kendisi, ne söyleyeni önemlidir. Sözler vardır.. hem kendisi, hem söyleyeni önemlidir. Sözler vardır.. söyleyeni değil kendisi önemlidir. VE sözler vardır.. kendisi değil söyleyeni önemlidir.

"Önemlidir" veya "önemli değildir" demekle burada öncelikle bir sözün, bir düşüncenin, bir konuşmanın ya da bir yazının muhataplarınca nazar-ı dikkate alınmaya lâyık olup olmadığına işaret etmiş oluyorum. Çünkü sözün anlamının değil sadece, doğruluğunun veya yanlışlığının da söyleyeni dikkate alınmadıkça kavranamayacağına inanıyorum.

İster "söyleyene değil söyletene bak" denilsin; ister "söyleyene değil söylenene bak" denilsin, her hâl u kârda dikkatimizden kaçırılmak istenen unsur-i aslî "söyleyen"dir!

Oysa söyletene de baksanız, söylenene de baksanız söyleyene bakmak yükümlülüğünden kaçamaz ve kaçınamazsınız. Çünkü "söyleten" de, "söylenen" de esasen "söyleyen"de mündemiçtir.

Söyleyen'e bakmak, gerçekte onun "kimliğine" bakmaktır. Fakat günümüzde, söyleyen'in "kimliğini" önemsemek nedense entellektüel bir ayıp gibi algılanıyor ve "kim söylerse söylesin, şayet doğruları dile getiriyorsa..." diye başlayan nutuklarla kitlelere her hal u kârda söz'ün, söyleyen'i öncelemesi gerektiği telkininde bulunuluyor.

Söyleyene bakma da nereye bakarsan bak!

Kasd-ı mahsusla pohpohlanan bu tutuma eğilimli olanlara, Rina Eskenazi'nin "Yahudi Yazarları Antolojisi"nin (İstanbul, 1992) Önsöz'ünde yazdığı şu satırları dikkatlice okumalarını öneririm:

- "Öyküler çok farklı dillerde, farklı zamanlarda ve farklı milletlerden insanlarca yazılmışlardır; herbirinde sayısız ortak öğenin ve benzerliğin varolması beni bu kitabı derlemeye yönlendiren nedenlerden biri olmalı. Şaşırtıcı ayrıntı benzerliklerinin yanısıra duygusal ve kavramsal düzlemlerde sözcüklerle ifadesi zor bir "aynı"lık sözkonusu. Bu aynılığa ben "Yahudi kimliği" diyorum.

(...) Belirgin bir "Yahudi kimliği", güncel ya da klasik yapıdaki bu öykülerin satırları arasındaki gölgelerde hemen kendini belli ediyor. Adını bilmesem, içinde Yahudi sözcüğü geçmese dahi öykünün Yahudi kökenli bir edebiyatçı tarafından kaleme alındığını hissedebilirdim gibi geliyor." (s. 7-8)

Rina Eskenazi haklı: "söyleten" söyleyen'de, "söyleyen" ise söylenen'de gizli... Bu yansımalar her zaman açıkça kavranamaz belki ama mutlaka hissedilir.

Bu vesileyle bu sütunun dikkatli okurlarının aşağıda zikredilen şu iki kitaba atf-ı nazarda bulunmaları hiç de faydadan hâli olmayacaktır kanaatindeyim:

1) Elzbieta Ettinger, "Hannah Arendt/Martin Heidegger: Bir Aşkın Anatomisi", Oğlak Yay., İst., 1996

2) Joachim Köhler, Friedrich Nietzsche/Cosima Wagner: Teslimiyet Okulu (Aşklar ve Çiftler Dizisi), İletişim Yay., İst., 1999

"Nietzsche" ve "Heidegger" efsanelerine ilgi duyan felsefe-sever okurları hayal kırıklığına uğratacağını zannettiğim bu mâsum (!) iki kitap, adı geçen filozofların pek bilinmeyen özel hayatlarını, onların "ırkçı", "faşist" ve bilhassa "antisemitist" yönelimlerinden hareketle ve fakat aslâ bu yönlerine "doğrudan" temas etmeksizin kurcalıyor... VE tahmin edileceği gibi, sonunda, "Hitlerin ilham perilerinin" böylelikle ne denli birer aşağılık mahlûk (!) oldukları gözler önüne serilmiş oluyor.

Söylenenler şimdilik saded harici... Fakat ya söyleyenler?!? İşte burası bence dikkate değer! Çünkü her iki kitabın da ne söylemeye çalıştığı, incelemeye değer buldukları isimlerle birlikte yazarlarının da "kimlikleri" nazar-ı itibara alınmadıkça anlaşılamıyor!

"Yazarın ölümü" ifadesi, metnin anlamını yazarının niyetlerinden bağımsız olarak kavrayabileceklerine inananlar tarafından üretilmişti... Bu üretim ve kullanım sürecinin siyasî bağlam ve değeri ise hâlâ gözardı ediliyor; "çok-kültürlülük" siyasetinin "çok-anlamlılık" söylemince desteklendiği ısrarla bilinmezlikten geliniyor.

O halde sahillerin haşarı çocuklarına şu söylenmeli: Söylenenleri boşverin, siz asıl söyleyenlere bakın! Çünkü Hölderlin'in dediği gibi: "Mülklerin en tehlikelisi dil bunun için verildi insana... kendisinin ne olduğuna tanıklık edebilsin diye..."

Unutma dostum! Söylediğin herşey SENİ söyler!

Not: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğrencilerinin sadece dil olanın adaletine güvendiklerini biliyor ve bu nedenle sükût sûretindeki çığlıklarına selâm ve duâ ile mukabele ediyorum.


13 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Dücane Cündioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...