YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

İslâmcılık ikmale kaldı sananlar yanılıyor

Bir üst sınıfa geçemedi İslâmcılık (ve bu arada İslâmcılar). Siyasi başarısızlığı gözden saklanamayacak kadar ortada. "Olsun," diye düşünüyor bazıları, "her ne kadar İslâmcılık sınıfını geçemediyse de bu uğurda bir gayret göstermiş oldu. İleride, kısa bir zaman zarfında eksiklerini tamamlar ve ikmalde geçer." Böyle düşünenler düşüncelerine uygun davranışlar sergilemekten de geri durmuyorlar. Yatırımlarını müstakbel başarının semerelendirebileceği alanlara yapıyorlar. Yani kendilerini İslâmcılığın sınıf geçtiği bir zamana hazırlıyorlar. Halbuki gerek malumattaki yetersizlik ve gerekse hal ve gidişte gösterilen beceriksizlik sebebiyle gerçekleşen fiyaskonun tamire gelir bir tarafı kalmamıştır. Yaşanılan tecrübe gösterdi ki ne işi sona erdirmek için kullanılan malzeme ne de o malzemeyi kullanma yöntemi başarı sağlamaya elverişli özelliklere sahiptir. İslâmcılık dolayısıyla Türkiye'nin başından geçen hadise sadece eksik bırakılmış tarafların takviyesiyle, yarım kalmış çalışmaların tamama erdirilmesiyle düze çıkacağı ümidini veren bir yolda yüründüğü izlenimi uyandırabilecek bir hadise değildi. Üstelik yaşanılan bu tecrübe kendinin bir daha tekrar edilebilme imkân ve fırsatını yok eden türdendi.

İslâmcılık ikmale kalmadı madem, o halde sınıfta kalmıştır diyenler çıkabilir. Durumu kurtarmanın bütünleme sınavlarına hazırlanmakla mümkün olamayacağı hesaba katılmalıdır. Eğer sınıfta kaldıysa bütün derslere dönem başından itibaren devam etmesi gerekecek. Dönem ödevlerini yeniden yapacak. Bütün bunlara ve daha nicelerine emek verirken "iki senelik" olmanın ezikliğini hissedecek. Tasvir edilen bu son durum çok acıklı gibi görünüyor; ama hiçbirimizin üzülmesine gerek yok. Çünkü İslâmcılık ikmale kalmadığı gibi, sınıfta da kalmamıştır. Bu çünkü'nün de bir çünkü'sü var. Biline ki Türkiye Cumhuriyeti nasıl dünya milletleri mektebinin kayıtsız (de facto) öğrencisi ise İslâmcılık da Türkiye Cumhuriyeti siyaset mektebinin kayıtsız öğrencisidir. Başarının sırrı de facto öğrenciliğin kazanımlarını elden çıkarmaksızın "de jure" öğrenci olabilmekte saklı. O kadar ki bu iki sahicilikten biri diğerinin delili olmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin iç siyasetinde İslâmcılığın maruz bırakıldığı muamele ve statü ile dış ilişkilerinde Türkiye Cumhuriyeti'ne müstahak sayılan muamele ve statü arasında bir karşılaştırma yapılabilir mi? Bu soru bizi Türkiye'de en kapsamlı, en yoğun, en sert sansürün (ve bilhassa oto-sansürün) uygulandığı bir alana sokuyor. Eğer bu soru dolayısıyla beklenen karşılaştırma yapılabilirse şunu akla getirmekte yarar var: İslâmcılığın iç siyasette kazandığı statüsü Türkiye Cumhuriyeti'nin milletler arası yerinin tespitindeki en tayin edici vakıadır. Tersi ise evleviyyetle doğru: Türkiye Cumhuriyeti milletler arası ilişkilerde statüsünü ancak kültürel kimliğindeki üstün vasfı belirginleştirerek yükseltebilir.


13 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

İsmet Özel

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...