YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Ben ne ile uğraşıyorum, Uğur Dündar ne ile...

HANNOVER - 'Ördek Hüsnü'nün hikâyesini herhalde bilirsiniz: "Yağmur yağacak" diyen arkadaşını, "Sen bana ördek demek istedin" diye ayıplayan aşırı alıngan tipin... Öyle ya, yağmur yağınca yerde su birikir, su birikintilerinde de ördekler yüzer... Arkadaşı ne kadar, "Ben öyle demedim" desin, bizimki onun kendisine 'ördek' dediğinden adı gibi emindir...

Uğur Dündar'ın yaptığı bundan hiç de farklı değil. Pazartesi günü yayımlanan Kulis'te kendisinden söz edildiği iddiasıyla kaleminin ucuna geleni benden esirgemiyor; "Şerefsiz oğlu şerefsiz" türü sıfatlarla tam bir şeref kâtilliği yapıyor. En fazla merak ettiğim nokta şu: Saldırıya geçmesine sebep olan Kulis'te, "Yağmur yağıyor" cümlesinden 'ördek' yakıştırması çıkartmaya yarayacak kadar bile bir imâ bulunmadığı halde, onun neden "Kast edilen benim" diye ortaya atıldığı?..

Önce, o yazıdaki şirkete bir isim uydurmuş Uğur Dündar; sonra da aynı yazıda sözü edilen gazetecinin kendisi olduğunu yine kendisi ilân etmiş... İsimlendirdiği şirket sahibi, "Sayın Uğur Dündar beyefendi ile aramızda böyle bir olay geçmedi" dediğinde, ortaya atılıp "Gördünüz mü, ben temiz bir insanım; Taha Kıvanç sahte ismiyle hakkımda iftiralar kusan Fehmi Koru'nun mumu yatsıya kalmadan söndü" diye ilân eden yine kendisi...

İyi de, Kulis'te anlatılan olayın konusu olan şirketin açıklama gönderen kişiye ait, hakkında şâibe iddiaları dolaştığı söylenen gazetecinin de kendisi olduğunu nereden çıkartıyor Uğur Dündar? Hem de, bu konularda 'kulağı delik' olduğu bilinen 'yakın dostu' Emin Çölaşan, kendisiyle aynı gün, bana sataştığı yazısına, 'Açıkla!" başlığını koyduğu halde... Çölaşan, yazımda geçen 'gazeteci' kılıklı kişinin kim olduğunu açıklamamı bekliyor; Dündar da onun merakını paylaşsa ya? Hayır, o, tanımladığım tipi 'kendisi' olarak ilân edip bazı televizyon programlarında kullanılan benim yanlış bulduğum teknikleri yazılı basına taşımayı tercih ediyor...

Uğur Dündar 'araştırmacı gazetecilik' konusunda iddialı bir isim; medyadaki kirlenmeden en az benim kadar onun da rahatsızlık duyması gerekir. Sayfalarını kullanarak bana saldırdığı gazetesi, 'Egebank skandalı' patladığından beri, haber sıkıntısı çektiği görüntüsü veriyor; engin deneyimiyle 'kimsenin yazamadıklarını' yazsa ya? Ama, o, bunu yapmak yerine, skandalın başından beri, bazı meslektaşlarla birlikte halkı aydınlatma görevini üstlenen beni saldırarak sindirme misyonunu üstlenmeyi yeğliyor... Kendisine bir hatırlatmam olacak: Kimler nâmına üzerime geldiğini bilmiyorum ama, diyelim ki beni korkutup pıstırdı; bu mesleğin gerçekleri yazmaktan geri durmayacak şerefli mensupları konuyu sürdürmeye kararlı...

'Yılların gazetecisi' olmakla övünen Uğur Dündar'ın, yazdığım yazılardan onun okurlarına sunmak istediği türden anlamlar çıkartılamayacağını bilmesi gerekirken, ağza alınmayacak galiz küfürlerle tam da şu sırada üzerime gelmesi, bugüne kadar sürdürdüğü "Namussuzların korkulu rüyası olma" iddiasıyla ciddi biçimde çelişmiyor mu sizce de?

En büyük çelişki ise, 'araştırmacı gazeteci' Uğur Dündar'ın esas üzerine gitmesini beklediğim konuyu es geçmesi... 'Araştırmacı gazeteci', tıpkı benim bu gazetedeki sütunlarımda yaptığım gibi, hiçbir iddiayı bir kenara bırakmayacak biçimde olayların üzerine gider... Yalçın Pekşen'in Akşam gazetesinde sözünü ettiği, Pekşen'in deyimiyle 'çok çok çok ünlü' bir işadamının, yine Pekşen'in deyimiyle 'çok çok çok ünlü' bir gazeteciye, bir olayı örtbas etmesi karşılığında ödediği '7 milyon dolar' yeterince iştah açıcı bir malzeme teşkil ediyor 'araştırmacı gazeteciler' için... Uğur Dündar o yazıdaki iddiaya bir kez bile değinmedi. Akşam yazarının doğal karşıladığım endişelerle geri adım atmasının bir anlamı yok; oku yaydan çıkartan Yalçın Pekşen olsa bile, oku hedefine vardırıp mesleğimizi şâibeden kurtarmak hepimizin görevi...

Hakkımda kullandığı iğrenç sıfatlar benim itibarımdan bir miskal bile eksiltmez, kem söz sahibini bulur; ancak 'araştırmacı gazeteciliğin duayeni' olma iddiasını sürdürmek istiyorsa, kendisini 'ördek Hüsnü' konumuna düşüren garip tavrından vazgeçmeli ve elleri akçalı ilişkilerle kirli, mesleğin yüz karası tipleri ortaya çıkartmak üzere, benimle birlikte, çaba göstermelidir...

O da, korumaya çalıştıkları da beni yıldıramazlar... İnanmıyorsa, izlediği yoldan daha önce geçenlere sorsun...


19 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...