YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Açgözlülük mü, yoksa sadece cahillik mi?

Nasıl anlatmalı bilemiyorum.. "Hırs" mı demeli, "aç-gözlülük" mü demeli.. Bizde de, "aç-gözlünün karnı doymaz" diye bir ata-sözü vardır ya..

Adam müteahhittir fabrikatördür, gazete sahibidir veya avukattır..

Mesleğinde zirveye çıkmış, para kazanıp servet yapmış, toplumda statü sahibi olmuştur..

Kurduğu işini geliştirip, sağlamlaştıracak yerde, "nereden ne çarparım" diye, mesleğiyle ve bilgisiyle bağlantısız alanlara atar kendisini..

Sonra da başı belaya girip, "acaba nasıl kurtulacağım" diye uykularını kaçırır..

Asıl mesleğini yaparken ve başarılıyken tepeden baktığı kesimlerin peşinden koşup, yardım istemek durumuna düşer..

Dünyada da, bizde de var böyleleri..

Tabiî ki her müteşebbis, servetine dayalı lükslere sahip olmak ister.. Buna hakkı da vardır.. "Mülkiyet hakkı" da, temel haklar arasındadır..

Ayrıca, sermaye birikimi yeterli bir noktaya varınca ve iş alanı buna uygun olunca, bir şirketin veya bir kişinin "banka sahibi" olması da, çok doğaldır..

Ama, "bankacılık" da, "gazetecilik", "doktorluk", "mühendislik" gibi bir meslektir..

Çok temel kuralları, kanunları, gerekleri vardır bankacılığın..

Sanayi ve ticaretin her alanında başarı kazanan Vehbi Koç, mesela bankacılık alanına girmeyi düşünmemiştir.. Düşünememiştir.

Pekçok büyük zenginler ve holdingler de, Sabancılar, Eczacıbaşılar ve diğerleri gibi, gazeteciliğe, basına girmeyi hiç düşünmemişlerdir.

Son dönemde ne oldu da, herşey çığırından çıktı?

Düşünün, başarılı, yüksek tirajlı bir gazeteniz var.. Yanınızda da, o gazeteyi sıfırdan alıp, yüksek tirajlara taşıyan gazeteciler çalışıyor.. Mesleki bağımsızlığınızdan ötürü de, siyasetçiler ve iş dünyası, hem saygı duyuyor size, hem de ürküyor..

Hangi akla uyarak, gidip bir de "bankacı olayım" dersiniz?

1980 öncesinde "Milliyet"te, bir dizi-ropörtaj yapmış ve "sıfırdan milyara" ulaşan işadamlarını öyküleştirmiştim..

Onlardan birine sormuştum..

- Nasıl bu kadar hızlı zengin oldunuz?

Verdiği şu cevabı hiç unutmam..

- Okumadığım için.. Tahsilli olsaydım, hızlı zengin olmaktan korkardım!.

Söylemek istediklerim yanlış anlaşılmasın..

Ben "teşebbüs gücü"nün, ülke ekonomisinin lokomotifi olduğuna inanıyorum.. Çeşitli alanlarda yatırım yapan, istihdam yaratan, ufuk açan "girişimci-lider"lere, saygı duyuyorum..

Ayrıca hiç sermayesi olmayan ve sadece bilgileri, yetenekleri ile iş kurup, servet sahibi olanların da, "köşe-dönmeci" değil, "girişim-sermayesi" (venture capital) kapsamına girdiklerini biliyorum.. Bill Gates, bunlara bir örnektir mesela..

Ama hiç bankacılığı bilmiyorsunuz.. Taşınılan riskleri de bilmiyorsunuz.. Arkanızda bir bankayı taşıyacak iş ve sermaye birikimi de yok..

Diyelim ki gazetecisiniz..

Üstelik "boşaltılan bankalar"ın öykülerini, ekonomik krizlerin bankacılığa yansımasını, "açık pozisyon" denilen belayı, haberleri yaparak izliyorsunuz..

Ne akla hizmet, bankacılığa girersiniz?

"Bankalar Kanunu"nu okusanız, sadece banka sahiplerinin değil, yönetim kurulu üyelerinin de, malları ve özgürlükleri ile sorumlu olduklarını görürsünüz..

Bir de "değişim" olgusu var..

Türkiye de, eskisi gibi değil.. Yeni kabul edilen 4389 sayılı Bankalar Kanunu, bankacı olmayı, eskisinden çok katı kurallara bağladı..

Eskiden bir Başbakan veya bir Hazine Bakanı, bankası problemli, ama güçlü isimlere yardım edebilirdi..

Şimdi "Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu"nda yetkiler.. Bankanın satılması veya devredilmesi de, sıkı bir denetim sonunda mümkün olabiliyor.. Kanunun 14'üncü maddesi, sistemde, kural-dışı kuş uçmasını bile hesaba alıp, yasaklar koymuş..

Bütün bunları bilip, konuyla hiç ilgisi, hiç bilgisi ve birikimi olmayan kişiler, nasıl bankacı olmaya heveslenir ki?

Anlayan beri gelsin!.

ŞAKA

Eşref saati

Egebank ve Murat Demirel fırtınasının arasında "Akşam"da bir haber çıktı..

Buna göre, kayınbiraderi Ali Şener, bilmem kaçıncı Cumhurbaşkanı Demirel'e, Mercedes V-12 600 SEL otomobil tahsis etmiş..

İşte ben buna "akılcı zamanlama" derim..

Anlaşılan bunlar "saat" diye, sadece "eşref saati" kullanıyorlar.

KRİTERLER

"İyi gazeteci"nin nitelikleri!..

Ben gazetecinin, yürekli, adil ve araştırıcı olanını severim..

Gerçek gazeteci, önüne yolsuzluk ve kokuşmuşluk dosyaları geldiği zaman, konu kendi iş-yerini ilgilendirse bile, çekinmeden gerçekleri yazar..

Böyle temel kriterleri var gazeteciliğin..

Bazı ülkelerde ve bazan Türkiye'de, bu kriterler çarpıtılabilir.. Sonunda gazete okuyucusun ölçüleri de çarpılabilir.. Hatta bazen, gazeteler marketlerde, benzincilerde bedava dağıtılıp, bunlar "yüksek tiraj" rakamı diye sunulunca, okuyucular, gazetelerinin gerçekten yüksek tirajlı olduğunu da sanabilir..

Ve sonuçta, "iyi gazeteci" de aranacak nitelikler de, değişebilir..

Şöyle bir soruşturdum..

Soru "iyi bir gazetecinin nitelikleri nelerdir" şeklindeydi..

İşte bazı cevaplar.

- İyi bir gazeteci, bir Rus denizaltısı kadar güvenilir olmalı

- YÖK kadar tarafsız olmalı

- Medya karteli kadar serbest rekabetçi olmalı

- Egebank kadar sağlam olmalı

- Bülent Ecevit kadar genç ve dinç olmalı

- Tele-vole programları kadar kültürlü olmalı

- Topkapı Sarayı Harem Dairesi kadar şeffaf olmalı

- Bir trafik canavarı kadar kurallara saygılı olmalı

- 28 Şubat kadar sivil ve demokratik olmalı..


19 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...