Bankacı gazeteciler de açıklansın

Rauf Tamer'i kurban verip sorumluluğu üzerlerinden attılar; ama, çoğunluğu, en az Rauf Tamer'inki kadar "yüz kızartıcı" davranışlarla malul.

Tamer, henüz doğruluğu kanıtlanmamış "iddialara" kurban gitti; peki, ünlü "aile üyesi"nden her ay 10 bin dolar maaş alan "köşe yazarı" neden tartışma gündemine gelmiyor?

Hadi bakalım Emin Çölaşan?

Ünlü aile üyesi, şu anda, sahibi olduğu bankanın içini boşaltmakla suçlanıyor.

Yani, Murat Demirel'le aynı suçu işlemiş.

Hala, büyük bir pişkinlikle "liboş, iş takipçisi" edebiyatı yapan Emin Çölaşan, bakalım, yüzkızartıcı "banka boşaltmak" eylemiyle maruf "aile üyesi"nin maaşa bağladığı gazeteciyi açıklayabilecek mi?

Açıklayamaz...

Tıpkı, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner'i telefonla arayıp ana avrat dümdüz giden "ihale takipçisi" ve aynı zamanda TÜSİAD üyesi gazeteciyi açıklayamadığı, bu konuda kendisine yöneltilen soruları "ısrarla" es geçtiği gibi.

Bir de bankacı gazeteciler meselesi var...

Bu da "doğal olarak" Emin Çölaşan'ın ilgi alanına girmiyor.

Konuyu ilk kez "İnterhaber"den Hadi Özışık gündeme getirdi.

Özışık, ünlü yazarların bankalarla olan ilişkilerinin açıklanmasını istiyordu.

Okuyalım:

"Yahya Murat Demirel'den 'Bir milyon Dolar' aldığı iddia edilen Sabah Gazetesi yazarı Rauf Tamer 'Bu sütunlar benim şahsi malım değil, kendimi savunmak için kullanamam.. Aklanıncaya kadar yazılarıma ara veriyorum' diyerek kenara çekildi.

"Peki ya 'Bankacı, gazeteci' ilişkilerinin görünen yüzüne ne demeli?

"Bugün Türkiye'de bir zamanlar özel bankaların yöneticiliğini yapan onlarca gazeteci var.

"Bir zamanlar özel bankaların hesap işlerini elinde bulunduran günümüzün ünlü gazetecileri, 'Egebank skandalı'yla ilgili tek satır yazmadı, yazamadı.

"Çünkü bu ünlü gazeteciler halen bazı özel bankaların özel danışmanlığı görevini yürütüyor.

"Kamuoyu şimdi bu ünlü bankacı gazetecilerin hangi özel bankaların danışmanlığını yaptığını merak ediyor; kirlenmişliğin medyaya da bulaştığı bir ortamda bu bankacı gazetecilerin bankalarla olan ilişkilerini açıklamalarını bekliyor."

Hadi Özışık isim belirtmemiş.

Ancak, İnternet sitesindeki haberi süsleyen fotoğraflardan Salih Neftçi, Ertuğ Yaşar, Ercan Kumcu, Yaman Törüner, Ege Cansen, Fatih Özatay ve Deniz Gökçe'yi seçiyoruz.

Mezkur isimlerin, halihazırda hangi bankalarla ilişkide olduklarını, gazetecilikle akçalı işleri nasıl birarada yürüttüklerini bilmiyoruz; ihtimal ki, bir bölüğü "eski bankacı, yeni gazeteci" tanımına giriyor. Eh, bir bölüğü de hem "gazeteci" hem "bankacı."

Özışık atlamış, bir de "eski gazeteci, yeni bankacı" taifesi var.

Mesleğe muhabirlikten başlayıp önce köşe yazarlığına, sonra genel yayın müdürlüğüne, sonra da banka yönetim kurulu üyeliğine yükselen gazeteciler...

Çoğunuzun aklına aynı isim geliyor, biliyorum:

Zafer Mutlu...

Zafer Mutlu'nun hem Sabah yayın grubuyla, hem Etibank'la ilişkileri devam ediyor. Hoş, Etibank da sonuçta Sabah grubunun malı, bu "ilişki" bir yerde normal karşılanabilir. Ama bir gazetecinin, üstelik "etkili" ve vurduğu yerden ses getiren bir gazetecinin akçalı işlere bulaşması "meslek etiği" açısından ne derece doğrudur?

Doğru mudur Emin Çölaşan?