Arabayı parkedeyim derken, gör ki başa neler gelir...

Emirgan sahilinde çay bahçesinde otururken, bir polis arkadaşımıza rastladık. "Aman dikkat edin" diyerek orada önceden şahit olduğu bir olayı anlattı.

Adam, çoluk çocuğunu almış, bir akşam vakti çay bahçesine gelmişler.

Arabasını park etmeye çalışırken, biraz zorlanmış. Çünkü iki araç arasındaki park yeri gayet dar. Ötekilere dokundu dokunacak.

Yanına birisi yaklaşmış. "Hoşgeldiniz"den sonra "Yardımcı olayım beyefendi" demesi üzerine, adam o kişiyi, oradaki çay bahçelerine gelen araçlara yardımcı olan park görevlisi zannetmiş.

Çoluk çocuk inmişler arabadan. Kendisine park görevlisi süsü veren, geçmiş direksiyona ve gaza basıp gitmiş.

Ötekiler de kaçıp giden arabanın arkasından şaşkın şaşkın bakakalmışlar. Bakakalırım giden gemilerin ardından misali.

"Bu İstanbul, ne biçim şehirdir anlamadım gitti" diyordu polis arkadaşımız, "Üç yıl oldu hâlâ alışamadım."

Bu park hikâyesini duyduktan sonra, insan hem ürküyor, hem de arabanın başına daha sonra neler geldiğini merak ediyor. Bulundu mu, ne zaman bulundu, arabası çalınan adam daha sonra neler yaptı?..

"Sağlık olsun" diyerek oturup çay içmemiştir herhalde. Olsa olsa bir bardak soğuk su içmiştir.

Türksel ayıbını düzeltmiş

Turkcell Kurumsal İletişim Direktörü O. Atilla Sanön'den bir faks aldık.

"Yeni Şafak Gazetesi'nde 06.10.2000 tarihinde yayımlanan köşenizdeki 'Turkcell Ayıp Ediyor' başlıklı yazıyı okuduk. Konu hakkındaki bazı bilgileri size aktarmak istiyoruz.

Yurtdışında yaşayan Ahmet Yonca'nın adına sahte evrak düzenlenerek, talebi olmaksızın açılan hat, 05.09.2000 tarihinde tarafımızca farkedilerek iptal edilmiştir. Karşılaştığınız sorunları dile getirerek, müşteri memnuniyetini artırması için Turkcell'e destek olduğunuz için teşekkür ederiz."

Rica ederim, lafı mı olur?

Yalnız, iptal edildiği belirtilen tarihten sonra bu şikayet bize ulaştığı için, bir gariplik olduğunu düşünüyoruz.

Sanıyorum ki adına sahte evrak düzenlenen kişinin Türkiye'deki kardeşi Mehmet Yonca'nın bu durumdan haberi yok.

Aksi halde, niye iptal tarihinden 25 gün sonra bizden yardım istesin?

Hastalanmak yok

"Şu sıra hastalanmanın özellikle grip olmanın hiç zamanı değil" türünden uyarılara kulaklarınızı tıkayıp grip oldunuz. Yandınız. Çünkü grip demek istirahat, ilaç ve ıhlamur demek. İstirahat ve ilaç neyse de ıhlamur mevzuu biraz karışık. Hasta vaziyette ıhlamurun kilosuna vereceğiniz 15 milyon size şifa getirmeyecek, aksine iyice hasta edecek ve evinin önünde ıhlamur ağacı bulunan mesut adamı düşünerek iyileşmeye çalışacaksınız. Geçmiş olsun. (Karga)

Cep telefonu kullanırken nelere dikkat etmeli?

Bu soruya bir takım cevaplar verebilirim. Yüksek sesle bağırmamalı, alçak sesle de bağırmamalı, daha doğrusu bağırmadan konuşmalı; olur olmaz yerlerde cep telefonu kullanılmamalı gibi...

Fakat, elime geçen yazı başka noktalara işaret ediyor.

- Cep telefonu çaldığında ilk zilde değil, mümkünse elektromanyetik etkinin düştüğü 3 veya 4'üncü zilde açılmalı.

- Cep telefonu makinalarnıda CE damgası olmayan ürünler kullanılmamalı.

- Cep telefonları yatak odalarında bulundurulmamalı.

- Çocuklar, hamileler ve yaşlılar mümkünse kullanmamalı.

Baz istasyonlarıyla ilgili notlar da var.

- Halk geçişinin yoğun olduğu noktalara baz istasyonları yerleştirilmemeli. Anten alıcı-verici yönü, insanların olmadığı yöne çevrilmeli.

- Baz istasyonları çevresine uyarı levhaları konulmalı.

Kısaltarak aktardığımız bu yazının, nereden geldiğini tahmin edemezsiniz. Bayrampaşa Belediyesi Basın Danışmanlığı'ndan.

---

---

« Geri Dön