T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Şapka, ceket ve Miloşeviç

Amerika'nın yeni Yugoslav yönetimine tanıdığı süre bitmeden operasyon tamamlanarak Miloşeviç tutuklandı. Toplam 100 milyon dolarlık yardımın yarısının alınması için Miloşeviç'in tutuklanıp mahkeme önüne çıkarılması şartı yerine getirilmiş oldu. 50 milyon ABD Doları karşılığında ülkesini 13 yıl "yönetmiş" devlet başkanlarını tutuklamak zorunda kaldı Yugoslav yönetimi. Balkanlar'ı kan gölüne çeviren Miloşeviç şimdilik yolsuzluk ve yetkiyi kötüye kullanmaktan suçlanıyor. Ancak bunun arkasında uluslararası gücün Kosova'daki cinayetlerden dolayı aradığı diktatörün başta Bosna ve diğer savaşlarda oynadığı rolden dolayı yurt dışına götürülmesi beklenebilir.

Kendisiyle yüzleşmeyen bir ülkenin 50 milyon dolar karşılığında adalet gibi kamusal olduğu kadar doğrudan insan vicdanıyla ilgili bir konuda yabancı dayatmasına boyun eğmek zorunda kalmasının; o toplumun hafızasında nasıl derin yaralar bırakacağını tahmin etmek zor değil. Zira şu anda Miloşeviç'i tutuklayan liderler arasında onunla aynı görüşü paylaşan isimler var. Mesela Kostinica'nın Bosnalı Sırplar'ın bağımsızlığından yana olduğu, Miloşeviç'le kişisel olarak mesafeli dursa da aynı politikayı benimsediği biliniyor. Daha düne kadar Miloşeviç politikaları uğruna silaha sarılan, meydanları dolduran kitleler buharlaşmadığına göre bu yaptırımın Sırplar üstündeki etkisini tahmin etmek zor değil. Amerika'nın Balkanlar'daki gücünü gösteren, dünya sisteminde tek patron rolünü çok açık ve kabaca oynadığı bu oyun sadece Sırbistan'la ya da Panama gibi Latin Amerika ülkeleri, Afrika ülkeleriyle sınırlı değil.

Dinç Bilgin'in ceketi

Dinç Bilgin, Etibank'ın Hazine'ye devredilmesi ve Sabah gazetesinin ilk el değiştirmesinin ardından kendinden emin şekilde "Ceketimi alır giderim" şeklinde bir açıklama yapmıştı. Ceketi alıp gitmekle siyaset hayatımızdaki şapkayı alıp gitmek deyimi arasındaki anlamlı ilişkiye o zamanlar dikkat çekmiştik. Ceket alıp gitmek aynı zamanda bedel ödemeden geri dönmeye açık bir ifadedir; şapkayı alıp gidenlerin birkaç kez gidip gelmeleri gibi. Nitekim Dinç Bilgin alıp gittiği ceketiyle yine Sabah'ın başına dönmüş, iş ve siyaset dünyamızda şapka ve ceket ilişkisinin hâlâ geçerli olduğunu göstermişti. Ne var ki hemen hemen aynı tarihe rastlayan, Miloseviç'in tutuklanmasıyla Bilgin'in gözaltına alınma biçimi arasında ister istemez bağlantı kurmak zorundayız. Bu bağlantı, Amerika'nın talebi doğrultusunda, bilmem kaç milyon dolar karşılığında Bilgin'in tutuklanışının gerçekleştiği biçiminde algılanmamalı.

Nasıl Türk siyasetinde şapkayı alıp gitmeye neden olan olaylar salt iç politik mülahazalarla izah edilemezse Bilgin'in ceketini alıp gitmesi de ekonomik mülahazalarla izah edilemez. Bilgin ceketini alıp giderken tekrar geleceğini ima etmişti ve kısa süre sonra da tekrar gazetesinin başına döndü. Üstelik batırdığı bankayla ilgili olarak hakkında düzenlenen işlemler bir mahalle bakkalı iflasına neden olmak suçundan daha hafif kaldı.

Türkiye'nin fiyatı

Miloşeviç uyguladığı politikalar sonucu bir ülkenin dağılmasına neden oldu. Ülkenin siyasal bütünlüğünü koruyamamış (dört ülke ayrılmış, Kosova kargaşaya sürüklenmiş); yüzbinlerce insanın canına malolan maceraya sürüklemişti ülkesini. Balkanlar'ın dünya sistemine ayak uydurması ancak bölgede söz sahibi ABD ve Avrupa ittifakının müdahalesi ile mümkün olabilmişti. Ancak her şeye rağmen Miloseviç ne şapkasını alıp gitmiş, ne de kitleleri peşinden sürüklediği söyleminden vazgeçmişti. Bir bakıma kişisel olarak yaptığı yanına kâr kalmıştı.

Bir ülke siyaseten iflasa doğru gidiyor ve bunun sonucunda bir bölgenin haritası yeniden çiziliyorken Wallerstein'nin tamımlamasıyla "dünya sistemi"nin bir kenarda oturup seyretmesi beklenemezdi. Ve Miloşeviç'in tutuklanması sembolik olarak bölgede bir dönemin sona erdiğini gösteriyor. Bunun bedeli ise 50 milyon ABD Doları'ndan ibaretti. Bir bakıma Yugoslavya 50 milyon Amerikan Doları karşılığında teslim alınmış oldu.

Türkiye'de ekonomik kriz bankaların çökmesiyle kendini gösterdi. Ondan fazla banka batarak sonuçta halk perişan hale geldi. Bu operasyonun sorumluları sistem içindeki dokunulmazlıklarına sığınarak ceketlerini alıp gitmekle yetindiler sadece. Ancak milyarlarca doların buharlaştığı bir ekonomik bunalımı dünya sisteminin bir kenarda oturup seyretmesi beklenemez. Ya Türkiye'deki siyasi sistem kendi iradesiyle olayı çözümleyecek, ekonomik yapıya çeki düzen verecek ya da Miloşeviç örneğini hatırlatır biçimde global eko-politik düzen kurallarını dayatacak...

Bu ülkenin düze çıkması kadar nasıl düze çıktığı önemlidir. Ceketi alıp gitmeye dayalı ekonomik yapının, şapkayı alıp gitmeye dayalı siyasetin bitmesi gerekir. Türkiye'nin düze çıkmasının fiyatı yoktur.


3 Nisan 2001
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED