T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Daha dibi var mı?

Kemal Derviş henüz Washington'dan dönmeden öğrenilen bir gerçek, o döndükten sonra da değişmedi: Hükümet, ekonomiyi düze çıkarmak için gerekli olduğu söylenen yasa değişiklikleri konusunda fazla istekli değil. Başbakan "15 yasa 15 günde çıkmaz" demişti, görüşünden döndüğünü duymadık. "Devlet işi aceleye gelmez" sözünü eden yardımcısı Devlet Bahçeli hâlâ sözünün arkasında. Tek olumlu açıklama "Biz yardıma hazırız" diyen FP grup başkanvekili Bülent Arınç'a ait; partisi yönetimi onun bu açık çekine şartlar eklemekte gecikmedi...

Yeni bir yasama haftasına girilirken manzara şu: Siyasetçiler, kendi üzerlerine düştüğü bildirilen 'ev ödevini' yerine getirmekte ayak sürüyorlar...

Gerçi öyle bir iddiayı kimsenin ağzından duymadık ama, bunun bir anlamı, istenen yasa değişikliklerinin aslında gereksizliği inancı olabilir. ABD yönetiminin, Dünya Bankası ve IMF ile birlikte, kendisine siyaset dikte etmeye kalkmasından rahatsızlık duyuyor olabilir hükümet. Hatta, eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in açıkça söylediği üzere, ortada kriz bulunmadığına, herşeyin 'sanal' olduğuna inananlar da var; hükümet de o kanaati paylaşıyordur. Ancak, Washington'dan 'kurtarıcı' olarak gelen Kemal Derviş'i bakanlığa atayan, onun arkasında saf tuttuğunu açıklayan bu hükümet değil mi? Her yeni gelişme öncesinde, başbakan ve yardımcılarını, ABD büyükelçisi Robert Pearson'un ziyaret etmesi vukuat-ı âdiyeden sayılmıyor mu? Hükümet, eğer bu temel noktalarda bir itirazı varsa, ya şimdi söylesin, ya ebediyyen sussun... Sussun ve ne yapılması gerektiğini düşünüyorsa, onu mutlaka yapsın...

Bir şeylerin yapılması gerektiği piyasaların verdiği tepkilerden anlaşılıyor. Dolar başını almış gittiği görüntüsünü boşuna vermiyor. Faizler düşmeye direniyor. Borsa, dolar cinsinden, son yılların en düşük düzeyinde. Bu eylem tembelliği bir süre daha devam ederse, ekonomik değerlerin, içinden çıkılamayacak kadar bozulacağı ihtarı güvenilir iktisatçılardan geliyor.

Bu noktada, Kemal Derviş'in Washington'daki uyarısını ve Arjantin'de olup bitenleri hatırlamanın zamanı.

Kemal Derviş, Türkiye'nin Washington büyükelçiliğinde düzenlediği basın toplantısında, temaslarını anlattığı sırada, "15 gün içinde 15 yasa değişikliği şart" derken, bunu bir uyarıyla tamamlamıştı: "Eğer bu değişiklikler zamanında yapılmazsa, krizin daha da derinleşmesi engellenemez..." Dilinin altındaki baklanın, yılın üçüncü çeyreğinde daha koyu bir kriz dalgasıyla karşılaşmak olduğu anlaşılıyordu. Şimdilerde herkesin diline düşen 'ikinci dalga' teorisini ilk telâffuz eden bizzat Kemal Derviş'tir.

Arjantin de, bizimkine benzer bir krizi, bizden biraz daha önce başlayarak bir süredir yaşıyor. Orada da, 'enflasyonla mücadele' iddialı 'IMF tedbirler paketi' döviz kurunu çıpaya bağlamış ve bu tedbir, orada da, ciddi bir krize yol açmıştı. Çözümü, ekonominin dizginlerini, Dünya Bankası'nda başkan yardımcısı konumunda bulunan bir Arjantinli bürokrata teslimde aradı Arjantin ve ilk tedbir olarak parasını dalgalanmaya bıraktı. Üç ay içerisinde ikinci kriz dalgası geldi ve Derviş kadar ülkesinde kalma inadı bulunmayan Dünya Bankası menşeli ekonomi bakanı istifa edip Washington'a döndü. Bu olay da, hem 'ikinci dalga' teorisini güçlendiriyor, hem de Derviş formulünün tek başına yeterli olmayacağına işaret ediyor...

Türkiye ekonomisi, 22 Kasım ve 22 Şubat dönemeçleri yüzünden, müthiş yaralı-bereli halde. En zenginden en fakire kadar herkesi, özellikle dar gelirliyi, müthiş etkileyen hasarlı bir ekonomimiz var. Adı konulmamış devalüasyon vatandaşı yüzde 40 fakirleştirdi, milli geliri 20 yıl önceki düzeyine geriletti. Yeni bir kriz dalgası, şimdiden hareketlenmeye başladığı hissedilen kitleleri, sokağa dökebilir.

Türkiye'yi uzaktan seyredenlerin, öyle bir gelişmeyi umursayacaklarını sanmıyorum; aralarından "Beter olsun" diyenler bile çıkabilir. "Washington'dan gelen kurtarıcı", uyarıcı cümlesiyle gardını daha Washington'da aldı. Teoriyi her yeni duruma göre eğip bükmekte mâhir iktisat allâmesinin tuzu kuru. Hükümet, başındaki zât gibi, ne yaptığının farkında değil zaten. Olan ülkeye olacak...

Yoksa, herkes, elbirliğiyle, ülkenin iyice dibe vurmasını mı bekliyor?


3 Nisan 2001
Salı
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED