T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Biz böyleyiz be kardeşim!..

İnternet'te "moreover.com" diye bir site var.. Her gün bütün dünya medyası, gazeteleri, televizyonları ve radyoları ile taranıyor, dinleniyor..

Bu sitede, ilgi duyduğunuz ülkenin adını işaret edince, o ülke hakkında, dünya medyasındaki yayınları (İngilizce) izleyebiliyorsunuz..

Tabiî ben, en fazla "Türkiye" hakkındaki yayınlara bakıyorum..

Hüsamettin Özkan'ın Cumhurbaşkanı Sezer'e "nankör kedi" diye bağırdığı ve Bülent Ecevit'in "bu bir devlet krizidir" diye ilan edip, ekonomiyi çökerttiği "18 Şubat" MGK toplantısından beri, bütün Türkiye konulu haber ve yorumlarda hep aynı "derin bilgi" (veya back-ground) var..

-Cumhurbaşkanı'nın kokuşmuşluk soruşturmalarını açması üzerine, siyasetçilerin kavga çıkartması sonucu patlayan Türk ekonomik krizi..

Türkiye hakkındaki bütün haber ve yorumlara, bu bilgi ekleniyor..

Türkiye'ye kaynak aktarması beklenilen dünya bankacıları da, uluslararası politikacılar da, milletlerarası medyanın haber ve yorumcuları da, hep aynı bilgiye sahip..

-Türkiye'de siyaset ve idarede kokuşmuşluk var. Cumhurbaşkanı Sezer, bu kokuşmuşluğun üzerine gitmek istiyor.. Ama iktidardaki politikacılar, kokuşmuşlukla mücadelenin sonuçlarından ürktükleri için, ekonomik kriz çıkartmayı bile göze alarak, soruşturmaları engelliyorlar..

Ecevit, titrek bir sesle, ne açıklama yaparsa yapsın..

Kemal Derviş ne derse desin..

Türk Lirası ne kadar değer kaybetse de, kaybetsin..

Türkiye'nin en değerli şirketlerinin hisse senetleri, tuvalet kağıdından bile daha düşük fiyatla satılırsa, satılsın..

Hep aynı "derin bilgi" tekrarlanıyor Türkiye'ye ilişkin haberlerde:

-İktidardaki politikacılar, temizliğe karşı oldukları için MGK'da kavga çıkartıp, ekonomik krizi patlattılar..

Bülent Ecevit'in, bu tabloyu silip, unutturması mümkün değil..

Tıpkı, kilisede vaaz verirken, midesi bozulan ve sesli gaz çıkartan, köy papazına benziyor durumu..

Köy kilisesinde vaaz verirken, sesli gaz çıkartan papaz o kadar utanmış ki, köyünü terkedip, yıllarca gurbette dolaşmış.

Aradan uzun yıllar geçmiş..

-Herhalde yellenme olayını unutmuşlardır, diye düşünmüş bahtsız papaz.

Köyüne dönmeye karar vermiş..

Köye girerken, 10-12 yaşlarında, gürbüz bir çocuğa rastlamış..

Sormuş:

-Sen kimin çocuğusun?.. Kaç yaşındasın?.. Ne zaman doğdun?

Çocuk cevap vermiş:

-Ben bakkalım oğluyum.. Papaz kilisede yellendikten, 8 sene sonra doğmuşum..

Türkiye'de, siyaseti de, idareyi de, medyayı da, bankacılığı da, ekonomiyi de kirletip, yozlaştıran "kokuşmuşluk" meselesi, uluslararası kamuoyunun belleğine yerleşti..

Bu mesele çözümlenmeden, Türkiye'ye dış dünyanın güvenmesi ve kaynak aktarması çok zor..

Hangi konuyu açarsanız açın, hep aynı cümleleri duyacaksınız:

-Kokuşmuşlukla mücadeleden ürken iktidar politikacıları, Cumhurbaşkanı ile kavga edip, ekonomik kriz çıkartmadılar mı?

Bu bakımdan, bizim gerçekten, sadece "iç kaynaklarımız"a güvenmemiz gerekiyor..

Çünkü, iç kaynakların sahibi olan "Türk seçmenleri", "tasarruf sahipleri", "vergi mükellefleri" ve "gazete okurları", hiç hafızası olmayan yeni doğmuş bebekler gibidir..

Onlar herşeyi hemen unutur..

"Biz bankayı laiklik mücadelesi verirken boşaltmış, aileden gazetecileriz" denilince, herkes, "adam haklı, ben de bu durumda, bankayı boşaltırdım" der..

Belki TÜRKBANK ihalesine de, Avrupa Birliği'ne girme telaşı içinde fesat karıştırıldı..

Gerçekten dünya bizi anlamıyor..

ŞAKA

DGM Hatırası!..

Dinç Bilgin ve oğlunun DGM'de görüntülenmemeleri için, görülmedik önlemler alınmış.

Belli ki, ailenin elinde "DGM Hatırası" konulu bir fotoğraf bile olamayacak..

Keşke boşaltılan Etibank'ın görkemli davetlerinde, Hüsamettin Özkan'lı falan görüntülerin de çekilmesini engelleselerdi..

Çünkü herkesin elinde, "siyasetçiler"in de karede bulunduğu "Etibank Hatırası" fotoğrafları ve dosyaları, bol-bol var..

SABAH

Değdi mi bu yapılanlara?

Dileriz, Dinç Bilgin hem borçlarını öder, hem de işlediği iddia edilen suçların hesabını verebilir..

Kimseye karşı kin beslemekten yana değiliz.. Sürekli "negatif enerji" üretmek, insanların felaketini beklemek, sonunda bu duyguları besleyenlere döner..

Dinç Bilgin'in, Zafer Mutlu'nun kötü serüveninde, mutlaka "Sabah" gazetesini bu çeşit bir "negatif enerji üretim merkezi" haline dönüştürmelerinin de katkısı vardır.

İflas eden işadamlarının, krize kurban gitmiş bankacıların, "Sabah"ın çıkarları ile ters düşmüş politikacıların, nasıl manşetlerden insafsızca teşhir edilip, yıpratıldığı hatırlarda..

Bugün Dinç Bilgin için "Sabah"ta savunma yazanların, Murat Demirel için neler döktürdüklerini hatırlamıyor musunuz?

Ya şu Tansu Çiller için açılan yıpratma kampanyaları?.. "Çiller ailesi"nin, her gün tutuklanmasını bekler bir ortam vardı, "28 Şubat" Sabah'ının üst-katlarında..

İnanılmaz bir vurdumduymazlıkla, "Biz herşeyi yaparız.. Bize kimse bir şey yapamaz" diyenlerin, kaderi hep aynıdır.

Dileriz bir gün, bu "iç-hesaplaşma"yı yaparlar Dinç Bilgin'le, Zafer Mutlu..

-Kim kimi yoldan çıkarttı, sorusunu birbirlerine sorarlar..

"Medya" ve "basın" kavramlarını yozlaştırmalarının hesabını nasıl verirler, bilemeyiz?


3 Nisan 2001
Salı
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED