T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Washington'dan bir görüş

Alan Makovsky ile son görüşmemizde bir iddiaya girdik: O benim kendisiyle ilgili bir Kulis yazmış olduğumu sanıyor, ben ise onun adını çoktandır anmadığımı biliyorum; yazımı bulursa ondan özür dileyeceğime söz verdim...

Kendisini hatırlayışım, Washington Institute for Near East Policy (WINEP) adlı araştırma kurumu adına yazdığı son raporun elime geçmesi sayesinde oldu. Dışişleri bakanı İsmail Cem Washington'da Makovsky'nin dâvetlisi olarak WINEP'te bir konferans verdi. Rapor, İsmail Cem'in konuşmasından sonra yazılmışa benziyor ve Amerikan yönetimi ile Türk tarafının görüşlerini, özellikle farklılıklar üzerinde yoğunlaşarak, özetliyor...

Kemal Derviş'in katıldığı Washington'daki ATC toplantısının esas konuğu İsmail Cem'di; Derviş'in adı sonradan eklendi. Ekonomiden sorumlu bakan Amerikan başkentinde muhataplarıyla görüştü, iyi bir kabul de gördü; ancak Amerikan yönetimi kırmızı halı muamelesini dışişleri bakanına yaptı...

Amerikan protokolü muhatap seçiminde titizdir; bu sebeple Türkiye'den gelen dışişleri bakanının muhatabının Amerikan dışişleri bakanı olması beklenir. Cem, Colin Powell'u da gördü görmesine, ama esas dikkat çekici olan herkesin 'gerçek başkan' gözüyle baktığı Dick Cheney ile görüşmesiydi... Savunma bakanı Rumsfeld, İsmail Cem'i, askeri törenle karşıladı. Ben dahil, kimse, İsmail Cem'e yapılan bu ayrıcalıklı muamelenin sebebini anlayamadı. Cem bu ilgiyi olağan göstermeye çalıştı; sorulduğunda, "Amerikalılar böyle istemiş" demekle yetindi...

Ben de bir ara bir panel tartışmasına konuşmacı olarak katıldığım için biliyorum, WINEP'teki etkinliklere Türkiye ile ilgili kurumların temsilcileri katılır. Sayıları azdır, ama etkili kişilerdir. Gerçi, Demokrat Parti ile yakın bilinen AIPAC türü Musevi lobileriyle içli-dışlı bir kurumdur WINEP, dolayısıyla Cumhuriyetçi yeni yönetimin kulağına uzaktır; ancak sonradan öğrendiğime göre, İsmail Cem'in konuştuğu toplantı bayağı canlı geçmiş...

Toplantıda konuşulanların çerçevesi raporda kendini ele veriyor. WINEP'in 'Demokrat Parti' ile yakınlığı, raporu kaleme alanı, yeni yönetimle Türkiye'nin ilişkileri konusunda bir tür 'tarafsız gözlemci' durumuna getirmiş. İyi de olmuş. Özellikle dış politika ile ilgili iki tarafın pozisyonlarını aktarırken, Makovsky, çıkabilecek sorunları ustalıkla sıralamış...

Makovsky Türkiye ile ABD arasında çıkması muhtemel sürtüşme noktalarını bir kaç başlık altında topluyor: Irak, Bakü-Ceyhan boru hattı, Avrupa Güvenlik ve Savunma Konsepti (AGSK), Kıbrıs ve ekonomik kriz...

Yeni yönetimin Irak'ta izleyeceği Saddam'ı tecrit politikasının Ankara tarafından kaygıyla karşılanacağı tespiti doğru. "Washington'un Kuzey Irak muhalefeti ile ilişkisi bölgede bir Kürt devleti oluşturma girişimi olarak görülebilir" de diyor Makovsky. Ambargonun Türkiye'yi ekonomik yönden sarstığını da kayda geçiriyor...

Bakü-Ceyhan boru hattı projesine, Bush ekibince, Clinton yönetimi kadar sıcak bakılacağını sanmıyor rapor yazarı. Azeri petrol rezervlerinin az olduğu iddiasında. "Başkan Bush Bakü-Ceyhan'ı bu hafta onayladı ama" diyor ve ekliyor, "Yeni yönetim İran'ı tecrit politikasında ve eskiden Sovyetler Birliği'nin parçası olan cumhuriyetlere destek çıkmakta ısrarlı davranmazsa, bu proje suya düşebilir..."

AGSK Türkiye ile ABD arasında bir sorun değil; tersine Türkiye'nin Avrupa güvenliğinden soyutlanmak istenmesinden ABD de rahatsız. AB üyesi veya değil, AGSK içinde yer almak istiyor Türkiye ve Bush yönetiminden bazıları da bu arzuya sempatiyle bakıyor. Bazılarıysa, AGSK yoluyla ABD'nin Avrupa'daki sorumlulukları azalacağı için, Türkiyesiz de olsa projeye destek çıkıyor. Bu, Makovsky raporunun, özellikle kendisini iyi dinlediği bilinen Türk Genelkurmay'ında, herhalde altı çizilerek değerlendirilecek satırları...

Ben biraz kuşkucuyum ve bu tür raporların, Amerikan yönetimine bilgi vermek kadar, Türkiye'deki karar alma mekanizmalarını etkilemek amacıyla da yazıldığına inanırım. Alan Makovsky de, herhalde Ankara'yı uyarmak için, hemen her satırda, Cumhuriyetçi yönetimin önceki dönemden çok farklı olacağını özellikle belirtmek ihtiyacı duymuş. Kıbrıs için, "Ciddi bir sorun olacak" diyor sözgelimi. Adanın sadece güneyinin AB üyesi olması halinde konunun büyüyeceği ve Türkiye'nin AB nezdinde ABD'yi devreye sokmak isteyeceği öngörüsünde bulunuyor. Başarı ihtimali görmeyeceği için, Washington'un, Kıbrıs sorununa müdahaleden geri duracağını da söylüyor.

İlginç bir rapor bu ve biraz taraflı; en fazla şu anda karşı karşıya bulunulan ekonomik krizle ilgili satırlarda taraflılığı dışa vuruyor. Makovsky'e göre, Bush yönetimi, Türkiye'nin ihtiyacı olan parayı kısa zamanda vermeyecek. İlginç bir cümlesi şu: "Washington Türkiye gibi stratejik bir müttefik, çökme durumuna gelmişse, elbette cömert yardımlarda bulunur; ancak durumun o kadar vahim olmadığı düşünülüyor..." Rapor, Derviş'in tezlerinin muhatapları tarafından kös dinlendiği iddiasında. Türkiye için hayati bir çok konuda yeni yönetimin tavrı ya belirsizmiş, ya da Ankara'nın görüşleriyle uyumsuz...

Rapor Alan Makovsky'nin öngörülerini teste açıyor; bakalım ne kadarı isabetli çıkacak... Bu konuda da iddiaya varım.


3 Nisan 2001
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED