T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Stalin usulü öldürüyorlar

İstanbul Tıp Fakültesi'ne getirilen kanser hastası Medine Bircan sağlık karnesinde "başörtülü fotoğrafı" olduğu için tedavi edilmedi ve geçtiğimiz perşembe akşamı hastane hastane gezerken vefat etti.

Rahim ve mesane kanseri tedavisi gören ve aynı zamanda böbrek yetmezliği yüzünden diyaliz makinasına bağlanması gereken 71 yaşındaki Medine Bircan, sağlık karnesinde başı açık fotoğraf olmadığı içi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kabul edilmedi. Çünkü İstanbul Üniversitesi Rektör Vekili Nur Sertel imzalı genelgenin 2. maddesi, sağlık karnelerine "sağlık yardımından yararlanacak personelin kendisi ve aile fertlerinin kılık kıyafet yönetmeliğine uygun fotoğraflarının yapıştırılmış olmasını"şart koşuyordu.

Nasıl, tıpkı Stalin döneminin insan öldürme biçimlerine benziyor değil mi?

Bir dönemin Sovyet komünist imparatorluğu döneminde de aynen bugün Türkiye'de olduğu gibi "insan" değil, kızıl imparatorluğun bekası önemliydi. Üniversitelerde bilmsel özgürlük değil, Stalin'in "kışla düzeni" egemendi...

Galiba Türkiye üniversiteleri de, 21. yüzyılda geç kalmış bir Sovyet imparatorluğu dönemini yaşıyor. Tıpkı kaburgası kırık Başbakanımız'ın Sovyetler'in "kolhoz" yöntemlerinden kalma ilkel "köykent" projeleri gibi...

Bu ülkede yaşadığımız utançların adını doğru koymak lazım. Aksi takdirde, dünya durdukça hergün ortak olduğumuz bir başka "insanlık suçu"nun utancıyla yaşamak zorunda kalabiliriz. Bu yüzden, korkmadan bu yaşadığımız trajedinin adını koyalım.

Herkes gibi ben de bu ülkede yaşayan birisi olarak Türkiye'yi "zavallı bir ihtiyarın" yönetmesinden utanıyorum.

Nene Hatunlar'ın canlarını, kanlarını ortaya koyarak kazanılan müthiş bir İstiklal Savaşı'nı yaşamış bir ülkenin çocuğu olarak, bir inat uğruna bugün 'Medine Hatun'larını göz göre göre ölüme terkeden "örümcek kafalı" üniversitelerden utanıyorum...

Dünya üçüncüsü olan Milli Takımımız'ın zaferleriyle yıldızımızın parladığı günlerde bile milletçe hepimizi bir "insanlık suçu"na ortak etmekten utanmayan Stalin mirasçısı kafalardan utanıyorum...

Şimdi sorulması gereken, bu "utancı" daha ne kadar yaşayacağız?

Acaba bütün dünyada bir "insanlık suçu" olarak kabul edilen bu durumu Türk toplumu nasıl değerlendiriyor?

Bir zamanlar üniversite kapılarında kıyıma uğrayan başörtülü genç kızlar için kılını kıpırdatmayan Türk insanı, bugün annelerimizin başörtüsüne kadar uzanan bu öldüren baskılara ve insanlık dramına da sessiz mi kalacak?


1 Temmuz 2002
Pazartesi
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED