AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Demokrat ve Müslüman

Kaza haberini "Renkli vali hayat mücadelesinde" diye sunduklarına göre, son nefesini vermesini de "Renkli vali öldü" biçiminde yansıtacaklardır. Recep Yazıcıoğlu'nun 'renkliliği' neydi? Sörf, kayak, rafting gibi cesaret isteyen sporlara merakı mı? Devletlulardan sakınmadan sistem eleştirisi yapması mı? Belli konuları ülke gündemine sokabilmek için her uzatılan mikrofona kavuşması mı?

Bunlar, hiç kuşku yok, bir insanı veya hayatını 'renkli' kılmaya yetecek özellikler değil. Belli ki, gazetelerin birinci sayfalarını hazırlayanlar, ülkemizde "Vali" dendiğinde ilk akla gelen isimlerden olan Recep Yazıcıoğlu'nu hangi kategoriye sığdıracaklarını bilememişler; 'renkli', ciddi bir konuyu magazine boğmak istediğiniz durumlarda da işe yarayan 'renksiz' bir sıfat işte...

Oysa, 'rengi' belli biriydi Recep Yazıcıoğlu. Sapına kadar insan, sapına kadar demokrat ve sapına kadar Müslüman... Müftü bir babanın evinde büyümenin yapısına kattığı renk fark edilmez değildi; yakın çevresine, dostlarına, büyük ailesine bakıldığında bu açıkça görülecektir. Yakın zamanlarda bulutların biraz dağılmaya yüz tutması aldatmasın; "Müslüman olan demokrat olmaz" iddiasını ısrarla sürdürenler, 'demokratlığı'na toz konduramayacakları için, kişiliği yakından tanınan 'Vali'nin inancından habersiz gibi göründüler. Ailenin bir başka ferdinin Diyanet İşleri Başkanlığı da yapmış, şimdi Ak Parti milletvekili bir ilâhiyat profesörü olduğunun bile gözardı edilmesi ilginçtir.

Devletin hantal ve müsrif olduğu, bürokrasinin demokrasiyi engellediği, siyasî yapısını bütünüyle elden geçirip başkanlık sistemine gitmediği ve merkezin yetkilerini yerel yönetimlere aktarmadığı taktirde Türkiye'nin sıkıntılarından kurtulmayacağı, kimbilir kimler tarafından kaç milyon kez ifade edilmiş tespitlerdir. Ancak, onun gibi bürokrasi içinden gelen, tespitini deneyimlerine dayandıran birinin ağzından çıkması, başkasından işitildiğinde 'sıradan' veya 'genelgeçer' sayılacak o sözlere ayrı bir değer kazandırdı. 'Milletin Valisi' idi o. Türkiye, biraz da onun sayesinde, sıkıntıları kadar o sıkıntıların çözümünün de zor olmadığının farkında bugün...

Hiçbir ili Ankara, İstanbul ve İzmir'den küçük görmem beklenmemeli; ama bir büyük ilin valiliğine yakışmaz mıydı Recep Yazıcıoğlu? Tokat, Aydın, Erzincan gibi illere taşra çıkması uygun görüldü; milletvekilliği adaylığı teklif edecek kadar kendisini yakın gören şimdiki iktidar bile onu ancak Denizli'ye atayabildi. Belli ki, bir yerler, "Vali" dendiğinde halkın ilk aklına gelen isme dar bir hareket alanı bırakmayı uygun görmüştü. Bu durumdan da, 28 Şubat sonrasında merkeze alınmasından da yüksünmediğini yakından biliyorum.

İsmini ilk olarak küçük bir ilin önemsiz bir kazasında kaymakam iken işittiğimi hatırlıyorum; ilk görüşmemiz ise herhalde en az 25 yıl öncesine dayanıyor. Ondaki kadar hizmet aşkı, bulunduğu yeri zenginleştirme azmi, öğrenme ve hazmettiği fikirleri başkalarıyla paylaşma kararlılığı bir bürokratta zor bulunur. Görev yaptığı illere yolum düştüğünde, Ankara'ya gelişlerinde veya televizyon programlarında dinlediğimde, onun hep bir önceki kareden sonrakine geçtiğini, tezlerini yenileriyle geliştirdiğini görmek heyecan vericiydi. Dostluğu dostlarını zenginleştiren insanlardandı Recep Yazıcıoğlu.

'Adı Aylin' romanı yazarı Ayşe Kulin'in 'Köprü' adlı eserinin kahramanı 'Vali'nin o olduğunu biliyor muydunuz? Romanda anlatılanların büyük bölümü birebir onun yaşadıklarıdır. Kendisi de, çeşitli konuşmalarını ve o konuşmalara malzeme teşkil eden düşüncelerini kitaplarda toplamıştı. Recep Yazıcıoğlu kadar ne düşündüğü halk tarafından bilinen bir yönetici herhalde pek azdır.

Son 'merkez' görevi sırasında, ara ara, Ankara/Yıldız'daki evine komşu caminin önünde buluşur, cuma sohbetlerini ya ayak üzeri ya da büroda sürdürürdük. Türkiye'nin kendisinin özlediği istikamette dönüşeceğine olan inancını hiç yitirmediğini biliyorum.

Gazeteler istedikleri kadar 'renkli' diye kaybını magazine bulasınlar onunla ilgili gerçek değişmez: Örnek bir insanı, demokrat ve inançlı bir dostu kaybettik. Hepimizin, herkesin dostuydu o. Ne kadar üzülsek yeridir.


5 Eylül 2003
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED